Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5389 Esas 2022/9966 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/5389
Karar No: 2022/9966
Karar Tarihi: 13.12.2022

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5389 Esas 2022/9966 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2022/5389 E.  ,  2022/9966 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi



    Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...’in beraatine, katılan sanık ...’in mahkumiyetine ilişkin hükümler, katılan sanık ... vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Dosyanın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.06.2020 tarihli tebliğnamesi ile Dairemizin 2020/1017 esasına kayıtlı dosya ile bağlantısı bulunması nedeniyle Dairemize gönderildiği ve bağlantılı dosyada katılan sanık ... vekilinin istemine dayalı olarak yapılan temyiz incelemesi sonunda, Dairemizin 08.06.2022 tarihli, 2020/1017 esas, 2022/4597 sayılı kararı ile sanık ... hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan 26.05.2016 tarihli beraat hükmünün onanmasına karar verildiği; ayrıca, Dairemizin 08.06.2022 tarihli, 2021/1861 esas, 2022/4594 sayılı tevdi kararı uyarınca, hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...’in beraatine ilişkin hükümlere yönelik katılan sanık ... vekilinin temyizi ile ilgili olarak ek tebliğnamenin düzenlendiği belirlenerek yapılan incelemede:
    A) Katılan sanık ... hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
    Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK'nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL'ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanun'un 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL dahil) adli para cezalarının 5320 sayılı Kanun'un Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; katılan sanık ... hakkında hakaret suçundan dolayı 10.03.2016 tarihinde doğrudan hükmedilen 1800 TL'den ibaret mahkumiyet hükmüne yönelik suç vasfına ilişkin herhangi bir temyiz istemi de bulunmadığından, katılan sanık ... vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
    B) Sanık ... hakkında hakaret ve tehdit suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
    Sanık ... ile katılan sanık ...’in aynı yerde acil tıp teknikeri olarak görev yapmakta olup, sanık ...’in, 10.05.2014 günü nöbet çıkışında, “Başını yakan ben olacağım” diyerek, katılan sanık ...’i tehdit ettiği, bir gün önce de, katılan sanık ...’e, ... yeri tuvaletinde, “Hamza ile kırıştırdığından haberim var o.ospu” ve o günün akşamı bir otelde bulundukları sırada da, “Sen otelleri seversin, sen G. otellerinde kendini pazarlıyorsun” dediği, katılan sanık ...’in “Neden böyle yapıyorsun?” sorusuna da, “Ben böyleyim, ben ne söylersem boyun eğmek zorundasın, senin şahidin yok, sen bana muhtaçsın” şeklinde yanıtladığı iddialarına dayalı olarak sanık ... hakkında hakaret ve tehdit suçlarından kamu davaları açıldığı olayda;
    Sanık ...’in, yüklenen suçları işlemediğine dair savunmasının aksine, katılan sanık ...’in soyut iddiası dışında, mahkumiyetine yeter, her türlü derecede şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle sanık ... hakkında CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraat kararı verilmesine ilişkin yerel mahkemenin kabulünde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçların sanık ... tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan sanık ... vekilinin hükümlerin bozulması gerektiğine ilişkin temyiz sebeplerinin reddiyle, beraate ilişkin hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA,
    C) Katılan sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
    Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
    1- Katılan sanık ... ile sanık ... arasında 10.05.2014 günü çıkan tartışmadan kısa bir süre sonra, katılan sanık ...’in, sanık ...’i, “Deli inatlı psikopatın biriyim ben, gebertirim seni, gebertirim...”, “Canım burnumda, hepinizi öldürürüm sizin..”, “Canımı sıkma, gebertirim”, “Sizin tek tek ağzınıza sı.arım”, “Kızım bak, ben senin kafanı kırarım, tamam mı?”, “Ağlama, vallahi öldürürüm seni” biçiminde tehdit ettiği iddiasına konu olayda,
    Karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve TCK'nın 106/1-1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan tehdit suçunun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; TCK'nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilip, sonucuna göre katılan sanık ...’in hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    2- Uzlaşmanın sağlanamaması halinde ise;
    Katılan sanık ...’e isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenen “tehdit” suçuna ilişkin olduğu, tehdit suçu için temel ceza miktarının TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde “altı aydan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
    Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin katılan sanık ... lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, katılan sanık ... lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Kabul ve uygulamaya göre de:
    Sübutu kabul edilen suçun 28.06.2014 tarihinden önce işlenmiş olması karşısında, 28.06.2014 tarihinden önce işlenen suçlar açısından, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesi ile değişik CMK'nın 231/8. madde ve fıkrasının 2. cümlesinin uygulanamayacağı ve daha önceden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın yargılama konusu suçla ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceği gözetilmeden, katılan sanık ...’in kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, “sanığın ... 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/11-480 E.K, sayılı HAGB kararında belirtilen denetim süresi içerisinde iddiaya konu suçu işlediği anlaşılmakla, CMK.nun 231/5 maddesinin yasal unsurları oluşmadığından uygulanmasına yer olmadığına, bu yöndeki talebin reddine karar verilmiş” biçimindeki yasal olmayan gerekçeyle katılan sanık ... hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
    Bozmayı gerektirmiş olup, katılan sanık ... vekilinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 13.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara