Esas No: 2012/7650
Karar No: 2012/11414
Karar Tarihi: 09.10.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/7650 Esas 2012/11414 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.10.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davalı ..."a açılan davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne dair verilen 07.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ... ve ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 02.10.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Av....ile karşı taraftan davacı ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, küçük yaştan bu yana edindiği birikimleri ve davalı ağabeyleri ile dava dışı ağabeyinin katkıları ile satın aldığını 8 parsel sayılı taşınmazı 18 yaşından küçük olduğu için davalı ağabeyleri ... ve ... ile dava dışı ağabeyi ... adına 1/3’er paylı tescilinin 02.10.1975 tarihinde yapıldığını, taşınmazın 1/4 payının tarafına devredileceğine ilişkin ... ile anlaşma düzenledikleri gibi ...’in gönderdiği mektupta da bu hususun belirtildiğini, ancak, ...’in 1/3 payını muvazaalı olarak davalı ...’a satış yoluyla devrettiğini, diğer kardeşlerinin de pay devrini kabul etmediğini ileri sürerek, taşınmazın 1/4 payının adına tescilini veya 1/4 payına binaen şimdilik 30.000TL bedelin davalılardan alınmasını istemiş; 15.02.2011 günlü celsede davalı ... hakkındaki davadan feragat etmiştir.
Davalılar ... ve ..., taşınmazın edinildiği tarihte 15 yaşında olan davacının birikimi olamayacağını, davacı ile aralarında sözleşme
bulunmadığını, davanın yazılı belge ile kanıtlanabileceğini, davanın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine; diğer davalıların 8 parsel sayılı taşınmazdaki paylarından 1/4’er payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar ... ve ... vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı
niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Somut olayda, davacı dava dışı ... ile aralarında 02.10.1975 tarihinde düzenledikleri sözleşmeye ve ...’in davacıya hitaben yazdığı 15.09.1980 günlü mektuba dayanmıştır. Dayanılan sözleşmede davalılar ... ve ...’in imzaları bulunmamaktadır. Dolasıyla davacı ile davalılar ... ve ... arasında düzenlenmiş bir sözleşme ve “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge bulunmamaktadır. Bu nedenle, taraflar arasındaki inanç sözleşmesi kanıtlanmamıştır.
Ancak, davacı taraf kanıtlarını gösterdiği 05.01.2009 tarihli dilekçesinde “yemin” deliline de dayandığını bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak HMK’nun 225 ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak temyiz eden davalılara verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 09.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.