Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/9652 Esas 2012/11351 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/9652
Karar No: 2012/11351
Karar Tarihi: 08.10.2012

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/9652 Esas 2012/11351 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2012/9652 E.  ,  2012/11351 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacılar tarafından, davalı aleyhine 13.12.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
    Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
    Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif
    esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
    Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
    Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
    Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
    Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.
    Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
    Davaya konu olayda 141 sayılı parsel yararına 140 sayılı parsel aleyhine geçit kurulmuştur. Ancak, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurulması için yeterli değildir.
    Bu tür davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi gereğince en kısa ve ekonomik yerden geçit kurulması gerekir. Halbuki 140 sayılı parselin genişliği oldukça az olup bu parselden 2.5 m eninde geçit kurulması halinde genişliği daha da daralacaktır. Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre yüzölçümünün daha büyük olması ve genişliğinin de daha fazla olması sebebiyle civardaki dava dışı 137 ve 138 parsel sayılı taşınmazlardan geçen ( C ) seçeneği daha uygundur. Ancak 137 ve 138 sayılı parsellerin malikleri davada yer almamıştır. Bu durumda mahkemece 137 ve 138 sayılı parsellerin malikleri hakkında ayrı dava açılmak suretiyle bu dava ile
    birleştirilerek veya usul ekonomisi gereğince harçlandırılmış dilekçe ile davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra bu seçenekten geçit kurulmasına karar verilmelidir.
    Ayrıca 137 sayılı parselin kuzeyinden kurulan geçitin bu parseli bölmeden 136 sayılı parsel ile müşterek sınırına dayanmak suretiyle ve devamında 136 sayılı parseldeki 137 sayılı parsele taşkın binanın sınırı baz alınarak devamında 137 sayılı parselin doğusundan bilirkişi raporu ve krokisinde gösterildiği şekilde tesis edilmesi gerekir.
    Mahkemece eksik araştırma ve inceleme ile Dairemizin yukarıda belirtilen ilkelerine aykırı şekilde B seçeneğinden geçit kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 08.10.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara