Esas No: 2015/105
Karar No: 2015/407
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/105 Esas 2015/407 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ettiği iddiasıyla 1 yıl hapis cezası ve hak yoksunluğuna çarptırılmıştır. Ancak Yargıtay Ceza Dairesi, sözlerin ağır eleştiri niteliği taşıdığını ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığını belirterek kararı bozmuştur. Yerel mahkeme ise, direnerek ilk hükümdeki gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir. Dosyanın incelenmesi sonucunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu, sanığın temyiz talebinin süresinde olmadığı sonucuna vararak reddine karar vermiştir. Kararda, 5237 sayılı TCK’nun 125/1, 125/3-a ve 53/1. maddeleri açıklanmıştır. Bu maddeler, hakaret suçunun unsurlarını ve cezasını belirlemektedir.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Asliye Ceza
Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı TCK’nun 125/1, 125/3-a ve 53/1. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve .. sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;
"1- Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Yargılamaya konu somut olayda; sanığın hakkında cezai işlem uygulayan görevli polis memurlarına "1000 TL verseydim işlem yapmayacaktınız benden rüşvet istediniz" şeklindeki ifadeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, katılanların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçeyle mahkûmiyet kararı verilmesi,
2- Kabule göre de, sanığın, hakaret eylemini, birden fazla görevliye karşı tek bir fiil ile gerçekleştirmesi karşısında, TCK"nun 43/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise .. gün ve ... sayı ile;
"...Söylenen sözlerin eleştiri niteliğini aşıp hakaret niteliği taşıdığı ve katılanları tahkir edici nitelikte bulunduğu" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.01.2015 gün ve 4408 sayılı "temyiz isteminin reddi" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, temyiz talebinin süresinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın yokluğunda verilen ve kanun yolu bildiriminde herhangi bir eksiklik bulunmayan .. tarihli kararın, sanığın hem duruşmada belirttiği hem de MERNİS adresi olan ve halen oturduğu anlaşılan adresine 19.11.2014 tarihinde Tebligat Kanununun 21. maddesine göre usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, sanığın ise 01.12.2014 tarihinde hükmü temyiz ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından sayılan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak temyiz davasının kendiliğinden açılması mümkün olmayıp, bu konuda bir talebin bulunması gereklidir. 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin birinci fıkrası ile bu kuraldan kısmen uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek temyiz incelemesinin kendiliğinden de yapılabileceği kabul edilmiştir. Ancak onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek şartına uygun olarak bir temyiz davası açılmamış ise Yargıtay"ca yerel mahkeme hükmünün incelenmesi mümkün değildir. Direnme kararlarının temyizen incelenmesi bakımından da aynı şartlar geçerlidir.
Uyuşmazlık konusu olayda istek şartının gerçekleştiği konusunda bir tereddüt bulunmadığından temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart olan süre şartının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar bakımından bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın yokluğunda .. tarihinde verilen, kanun yolu bildiriminde eksiklik bulunmayan ve niteliği itibariyle resen temyize tabi olmayan yerel mahkeme hükmünün, 19.11.2014 günü Tebligat Kanununun 21. maddesine göre usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, kararın 26.11.2014 Çarşamba günü mesai saati bitimine kadar temyiz edilebilmesi mümkün iken, sanık tarafından 01.12.2014 tarihinde temyiz edildiği sabit olup, temyiz isteğinin kanuni sürede olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanığın kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanığın kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesine göre halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.11.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.