Esas No: 2012/3080
Karar No: 2012/8107
Karar Tarihi: 15.10.2012
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2012/3080 Esas 2012/8107 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Culha Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 77, 117 ada 142 , 117 ada 144, 124 ada 48, 133 ada 12, 119 ada 110, 117 ada 143, 132 ada 39, 101 ada 97 parsel sayılı sırasıyla 9.099,77, 7.198,94, 640,77, 15.705,69, 16.000,18, 9.791,05, 554,57, 8.057,50 ve 13.361,07 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlardan 101 ada 77, 117 ada 142, 117 ada 144, 124 ada 48, 133 ada 12 parseller ..., 119 ada 110 parsel ..., 117 ada 143 parsel ..., 132 ada 39, 101 ada 97 parseller ise ... adına tespit edilmiştir. Davacı ..., taşınmazların kök muris ..."dan kaldığı ve taksim edilmediği iddiasıyla veraset ilamına göre mirasçıları adına tescili talebi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların öncesinin ortak miras bırakandan kaldığı, davalı tarafın 50 yılı aşkın zilyetliği bulunduğu, bu durumun fiili taksime karine olduğu, öte yandan davacının annesinin miras payını davalı tarafa devrettiği gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun olmadığı gibi, yapılan inceleme ve araştırma da yetersizdir. Dosya kapsamına göre dava konusu taşınmazların öncesinin kök muris ..."dan kaldığı ihtilaf konusu değildir. Uyuşmazlık miras bırakanın ölümünden sonra usulüne uygun paylaşma yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece ..."nın ölüm tarihi belirlenmemiş, buna karşılık mirasçı olup, 1965 yılında ölen ..."un bilinen kullanımının taksime karine olduğu kabul edilmiştir. 50 yıllık kullanım insan ömrünü aşan zilyetlik süresi olarak kabul edilemez. Hal böyle olunca kök muris ..."nın terekesi belirlendikten sonra, dava konusu taşınmazların bulunduğu yeri iyi bilen, yaşlı, yansız yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıkları hazır olduğu halde yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte kök muris ..."nın terekesinin, tüm mirasçıları ya da yasal temsilcilerinin katılımı ile paylaşmaya tabi tutulup tutulmadığı, her bir mirasçıya miras payına karşılık taşınır ya da taşınmaz mal verilip verilmediği, dava konusu taşınmazların kimin miras payına düştüğü, kim tarafından, ne şekilde kullanıldığı olaylara dayalı olarak sorulup saptanmalı, yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve tanık sözleri terekeye dahil taşınmazların tespit tutanakları ve kesinleşmiş iseler kadastroca oluşan tapu kayıtları ile denetlenmeli, beyanlar arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 1965 tarihli senet örneğinde satıcı olan ..."nın, murisin 1975 yılında ölen kızı ... mi yoksa 1983 yılında ölen davacıların miras bırakanı ... mi olduğu araştırılmalıdır. Senette satıcının imzası bulunmayıp, parmak izi olması nedeniyle tanzim tarihinde yürürlükte bulunan HUMK"nun 297. maddesine uygun düzenlenmiş geçerli bir senet olup olmadığı tartışılmalı, şeklen geçerli olduğu veya geçerli olmasa bile taşınmazların davacıların miras bırakanı ... tarafından satıldığının kanıtlanması halinde; 1965 yılında Yusuf"un ölümüyle mirasçı konumuna geçen ..."ya yapılan satışın hukuken değer taşıyıp taşımadığı tartışılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 15.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.