Esas No: 2012/4890
Karar No: 2012/9371
Karar Tarihi: 10.07.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/4890 Esas 2012/9371 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.01.2011 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil, ıslah ile ikinci kademede tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat isteminin kabulüne dair verilen 27.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 10.07.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı asil ve vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, TMK’nun 724 ve 729. maddelerine dayalı olarak temliken tescil 25.10.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile ikinci kademede TMK’nun 723. maddesi gereğince taşınmaz üzerindeki muhdesatların bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
Davalı, 5542 parsel numaralı taşınmazı 1952 yılında satın aldığını, taşınmaz üzerindeki tüm muhdesatların bedellerinin kendisince karşılandığını, İstanbul’da yaşaması nedeniyle davacı oğlunun sadece çalışan işçilerin başında bulunduğunu, 11.04.2006 tarihli sözleşmeden de dava konusu taşınmaz ve üzerindeki evin kendisine ait olduğunun her iki tarafın imzaları ile kabul edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliken tescil isteminin reddine, muhdesat bedeline ilişkin istemin kabulü ile 100.180,77 TL’nin ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin Türk Medeni Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder. Malzeme malikinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli, 17/1 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü, bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. Türk Medeni Kanununun 729. maddesinin yaptığı gönderme sebebiyle burada da Yasanın 722, 723 ve 724. maddelerinin uygulanması gerekecektir.
Türk Medeni Kanununun 723. maddesi uyarınca ödenecek olan tazminatın tutarı malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir. Üzerine inşaat yaptığı veya ağaç diktiği arazinin kendisine ait olmadığını bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen kişi kural olarak iyiniyetlidir. Bunun gibi inşaatı arazi sahibinin açık veya örtülü muvafakatı ile yapan malzeme sahibi de iyiniyetli sayılır. Buna karşılık, üzerinde inşaat yaptığı arazinin kendisine ait olmadığını bilen veya bilmesi gereken kişi kötüniyetlidir (Prof.Dr.Kemal T.Gürsoy, Fikret Eren, Erol Cansel.Türk Eşya Hukuku.Ankara 1978.sh.610).
Malzeme maliki iyiniyetli ise malzeme sahibine muhik bir tazminat ödenmelidir. Muhik tazminatın tespit ve takdiri hakime ait bir görevdir. Olayın özelliğine göre malzemenin dava tarihindeki değeri gözetilerek takdir edilir. Malzeme sahibi kötüniyetli ise arsa sahibi malzemenin kendisi yönünden taşıdığı en az değeri ödemesi gerekir. Bu değer muhdesat nedeniyle taşınmazda meydana gelen objektif değer artışı oranı olmayacağından burada da olayın özelliğine göre hakimin geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. (TMK m 4).
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
Davacı, davalı babası tarafından taşınmazın 25-30 yıl önce kendisine verildiğini, malik sıfatıyla taşınmazın kendine ait olduğuna inanarak ve tamamen iyi niyetle kendi olanakları ile taşınmaz üzerine bir ev yapıp ağaçlar
dikerek araziye değer kazandırdığını, muhdesatların değerinin arazi değerinden fazla olduğunu belirterek, arazinin uygun bedel karşılığında adına tescilini, ıslah ile de bu mümkün olmadığı takdirde söz konusu gayrimenkul ve ağaçlar sebebi ile davalının sebepsiz zenginleşeceği gerekçesiyle bilirkişi raporu ile tespit edilen 100.180,77 TL tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, de doğru şekilde tespit edildiği üzere olayda temliken tescil isteminin, zorunlu koşullarından olan sübjektif unsur gerçekleşmemiştir.
Davacının ikinci kademedeki tazminat istemi ise TMK’nun 723. maddesi, BK"nun 61. ve devamı Maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmenin özel bir halidir.
Davacının, dava dilekçesine ekli olarak sunduğu taraflar arasındaki 11.04.2006 tarihli adi yazılı sözleşme ile davalının “…dava konusu taşınmazdaki evi ile tarlasının 3.300 m2’lik kısmını davacı oğluna bıraktığı…” belirtilmektedir. Gerek davalının beyanları, gerekse taraflar arasındaki sözleşme, davacının taşınmazın maliki değil zilyedi olduğunu göstermektedir. Davacı ancak, 11.04.2006 tarihli adi yazılı sözleşmeden sonra arazinin sözleşmede belirtilen 3.300 m2’lik kısmının kendisine ait olduğunu düşünerek iyiniyetli olarak yaptığı muhdesat ve faydalı masrafları isteyebilir.
Bütün bu anlatılanlardan sonra mahkemece, taşınmazın bulunduğu yerde yeniden uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak, 5542 sayılı parselin 11.04.2006 tarihli sözleşmede belirtilen 3.300 m2’lik kısmı üzerine bu tarihten sonra davalı tarafından yapılan muhdesat ve faydalı masraflar tespit edilerek yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda arazi maliki davalının sebepsiz zenginleştiği bedelin tazminine hükmedilmesi gerekirken taşınmaz üzerindeki tüm muhdesatların davacıya ait olduğu ispatlanmış gibi yazılı şekilde tazminat isteminin kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 900 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine 10.07.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.