Esas No: 2012/2895
Karar No: 2012/9216
Karar Tarihi: 05.07.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/2895 Esas 2012/9216 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.06.2005 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve fer"i müdahil TMSF vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 24.06.1997 tarihinde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanarak satış vaadi sözleşmesine konu payın adına tescilini istemiştir.
Davalı satış vaadi borçlusu ... Endüstri A.Ş. vekili, TMSF Kurulunun fon alacaklarının tahsili amacıyla 09.06.2005 tarihinde şirkete el koyduğunu, sözleşmenin zamanaşımına uğradığını, muvazaalı şekilde düzenlenen sözleşmenin tarafların gerçek iradesini yansıtmadığını, satış iradesinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davaya davalı yanında fer’i müdahil olarak katılan TMSF vaat borçlusu olan şirketin ... Grubu şirketlerinden olduğunu, bu nedenle şirkete el konulduğunu, vaat borçlusu şirketin taşınmazı Yurtbank kaynaklarını kullanmak suretiyle kazandığını, Fon Kurulunca 01.03.2007 tarihli ve 93 sayılı karar ile satışın muvazaalı ve mal kaçırmak amacıyla yapıldığı tespit edildiğinden fon bakımından geçersiz sayılmasına karar verildiği için huzurdaki davanın konusuz kaldığını ileri sürmüştür.
Mahkemece, TMSF tarafından davalı şirket yönetimine el konulduğu ayrıca satış vaadinin muvazaalı olarak yapıldığının idari yargı kararı ile belirlendiği gerekçesiyle “davanın konusu kalmadığından bir karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmiştir.
Davacı şirketin temyiz etmesi üzerine karar Dairemizce; fon alacağının temini bakımından ve sadece fon yönünden taşınmaz satış vaadi sözleşmesi şeklinde yapılan tasarrufun geçersizliğine karar verildiği ve bu kararla alacaklı olan TMSF satış vaadi sözleşmesi suretiyle yapılan tasarrufa konu olan şey (dava konusu taşınmaz) üzerinde, taşınmaz mal kimin adına kayıtlı olursa olsun alacağını elde etme olanağı sağlar. Dolayısıyla, kesinleşen idari yargı kararları karşısında, satış vaadine konu taşınmaz mal mülkiyetinin davacı şirket üzerine geçirilmesinin TMSF bakımından bir öneminin bulunmadığı ve hiç kimse kendi muvazaalı işleminin sonuçlarından yararlanamayacağından, davacının mülkiyet aktarımı isteminin kabulü ve dava konusu taşınmazın mevcut yükümlülükleri ile birlikte davacı şirket adına tescili gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ...Ş. ve müdahil TMSF tarafından temyiz edilmiştir.
24.06.1997 tarihli düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazı davalı ...Ş.’nin edindiği tarih 22.11.1996 olup bu tarihten önce ... Grubuna dahil şirketler tarafından muhtelif tarihlerde kullanılan kaynakların banka (Yurtbank) kaynağı olması ve taşınmazdaki hissenin banka kaynakları kullanılmak suretiyle edinilmiş olması nedeniyle doğan fon alacağının tahsili için Fon Kurulunun 04.08.2005 tarihli 317 sayılı kararı ile, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15. maddesinin (7) numaralı fıkrasının (b) bendine istinaden dava konusu taşınmazın tapu kaydına 6183 sayılı Kanun hükümleri gereğince ihtiyati haciz konulmuş ve icra takibine geçilmiştir.
Öte yandan yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeler çerçevesinde, Fon Kurulu tarafından 01.03.2007 tarihli ve 93 sayılı karar ile 24.06.1997 tarihli düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin fon bakımından geçersiz olduğuna ve bu sözleşmeyle ilgili olarak ... Gayrimenkul Değerlendirme A.Ş. lehine yapılan 19.01.2000 tarihli 381 yevmiye numaralı satış vaadi şerhinin terkin edilmesine karar verilmiştir. Mülga 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15. maddesinin 7 numaralı fıkrasının (b) bendinin 4. paragrafı gereğince; Fona tanınan yetkiler Fon tarafından başkaca bir işleme gerek olmaksızın Fonun karar alması ile tekemmül eder. Yapılan işlemlerden tescile tabi olanlar Fonun talebi üzerine tescil ve gerektiğinde ilan olunur. Yasa koyucu bu hüküm ile, kamu alacağının tahsili bakımından Fona mutlak bir yetki tanımıştır.
Davacı, Fon Kurulu tarafından verilen 01.03.2007 tarihli ve 93 sayılı kararın iptali için idare mahkemesine dava açmış ise de yapılan yargılama sonucu dava konusu satış vaadi sözleşmesinin satış amacıyla değil muvazaalı olarak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı sonucuna varılarak davanın reddine dair verilen karar Danıştay’ca onanarak kesinleşmiştir.
Dosyada mevcut kayıt ve bilgilere göre; dava konusu satış vaadi sözleşmesinin 24.06.1997 tarihinde yapılmasına ve tek taraflı istemle şerh verilebilir olmasına rağmen bu konuda herhangi bir başvuruda bulunulmadığı, ne var ki Yurtbank’ın 21.12.1999 tarihinde fona devrinden bir gün sonra 22.12.1999 tarihinde tapuya şerh edildiği ve eldeki davanın 22.06.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Daha önceki bozma ilamımızda, Fon Kurulunun davanın dayanağı olan satış vaadi sözleşmesinin 01.03.2007 tarihli ve 93 sayılı kararıyla Fon yönünden geçersiz sayılmasına ve satış vaadi sözleşmesi şerhinin terkinine dair vermiş olduğu kararların iptali için davacının idare mahkemesinde açtığı davanın reddine karar verildiği ve kararın Danıştay’ca onanarak kesinleşmesi nedeniyle davaya konu satış vaadi sözleşmesinin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak düzenlenmiş olduğu hususunun kesinleşmiş yargı kararlarıyla belirlendiği,
Ayrıca, satış vaadine konu taşınmazın mülkiyetinin davacı şirket üzerine geçirilmesi halinde TMSF’nin dava konusu taşınmaz üzerinden alacağını elde etme olanağının kalmayacağı, bu durumda daha önceki bozma ilamımızda yer verilen “Fon Kurulunun satış vaadi sözleşmesinin geçersiz sayılmasına ve satış vaadi şerhinin terkinine ilişkin kararı ile bu kararların iptali için idare mahkemesinde açılan davanın reddine ve ret kararının onanmasına ilişkin Danıştay kararlarının “sadece Fon alacağının temini bakımından ve sadece Fon yönünden taşınmaz satış vaadi sözleşmesi şeklinde yapılan tasarrufun geçersizliğine ilişkin olduğu, bu kararların TMSF’ye satış vaadi sözleşmesi suretiyle yapılan tasarrufa konu olan şey (dava konusu taşınmaz) üzerinde taşınmaz mal kimin adına kayıtlı olursa olsun alacağını elde etme olanağını sağlayacağı…” şeklindeki gerekçenin yerinde olmadığı,
Yargıtay’ın ve Dairemizin eskiden beri devam edegelen kararlılık kazanmış uygulamalarında, muvazaalı şekilde düzenlenmiş satış vaadi sözleşmelerinin geçerli olmadığı ve mülkiyeti nakletmeyeceği hususlarının maddi hata sonucu gözden kaçırılarak bozma kararı verildiği, her ne kadar yerel mahkemece Dairemizin bozma kararına uyularak davanın kabulüne karar
verilmiş ise de maddi hata sonucu verilen bozma ilamlarına uyularak verilen mahkeme kararlarının da usuli müktesep hak teşkil etmeyeceği, muvazaalı olarak düzenlendiği yargı kararlarıyla kesinleşen ve geçerli olmayan satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tescil istenemeyeceğinden davanın reddinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu defa yapılan temyiz incelemesi sonucunda; müdahil davacı TMSF vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ve fer’i müdahil TMSF’nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 05.07.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.