Esas No: 2012/7935
Karar No: 2012/9213
Karar Tarihi: 04.07.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/7935 Esas 2012/9213 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 09.03.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.01.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, maliki bulunduğu 1402 parsel sayılı taşınmazının genel yola bağlantısı bulunmadığını ileri sürerek, davalıya ait 1396 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya ait 1396 parsel sayılı taşınmazın, geçit hakkı için uygun alternatif olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit
gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Somut olayda, davacının maliki olduğu 1402 parsel sayılı taşınmazın genel yola çıkışının bulunmadığı, mutlak geçit ihtiyacı içinde olduğu sabittir. Mahkemece her ne kadar davacının davasını 1396 parsele özgülemiş olduğu, diğer seçeneklerden geçit kurulmasını istemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de dava dilekçesinde dava açılan güzergahın uygun görülmemesi halinde mahkemece uygun görülen diğer bir seçenekten geçit hakkı talep edilmesi ve davacının 27.01.2012 tarihli celsedeki beyanından davanın 1396 parsele özgülenmiş olduğu, diğer seçeneklerden geçit hakkı istenmediği sonucu çıkarılamayacağından mahkemece yeniden belirlenecek güzergahlardan geçit kurulup kurulmayacağı araştırılmalı, uygun görülen seçenekler üzerindeki parsellerin malikleri hakkında davacıya ayrı bir dava açması için süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bu dosya ile birleştirilmeli veya usul ekonomisi gereğince bu kişilerin harçlı dava dilekçesi ile davaya katılmaları sağlanarak taraf teşkili tamamlandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik inceleme ile dairemizin yukarıda belirtilen ilkelerine aykırı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 04.07.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.