Esas No: 2012/7843
Karar No: 2012/9063
Karar Tarihi: 02.07.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/7843 Esas 2012/9063 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.12.1996 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.10.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, mera niteliğindeki dava konusu taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalılar adına tarla olarak tespiti ile tapuya tescil edildiğini ileri sürerek 43 Ada 25 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile tutanakta yazılı niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dava konusu taşınmazın kadimden beri tarla olarak kullanıldığını, vergi kaydında da tarım arazisi olarak kayıtlı olduğunu, müvekkillerine murislerinden intikal ettiğini, davalı ..."ın tapu kaydına güvenerek iyiniyetle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın, kadastro tespiti sırasında uygulanan 850 tahrir no"lu vergi kaydından daha önceki tarihli 488 tahrir no"lu mera niteliğindeki vergi kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalılar vekili tarafından temyizi üzerine; Dairemizin 22.09.2005 tarihli ve 2005/6107-8119 sayılı ilamı ile taşınmazın öncesinin mera olduğu, 488 no"lu mera niteliğindeki vergi kaydı kapsamında kaldığı, sonradan tarımsal amaçla kullanılarak mera niteliğinin değiştirildiği, mahkemenin taşınmazın mera olduğuna ilişkin kabulünün doğru olduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin taşınmazın niteliğine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiş olup davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 5178 Sayılı Kanun ile değişik 4342 Sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine işaretle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak her ne kadar taşınmazın kesinleşen imar planı içerisinde kalması ve etrafındaki yapılaşma ve çevreleyen özel mülkler nedeniyle fiilen de mera olarak kullanılmasına olanak görülmemiş ise de üzerinde yapılaşma olmadığından yasanın aradığı koşulların oluşmadığı gerekçesiyle ..."a ait 1/2 pay yönünden davanın kabulüne, özel siciline mera olarak tesciline, geriye kalan 1/2 payının ölü şahıs adına dava açılmasına olanak bulunmadığı, dava tarihi itibariyle intikal nedeniyle kayıt maliki de olmadığı, usuli eksikliğin giderilmiş olmasına da yasal dayanak ve imkan görülmediğinden davanın ... hissesi dışındaki hisseler yönünden taraf ehliyeti ve sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Dava konusu 43 ada 25 parsel sayılı taşınmazın 1937 tarihli ve 488 tahrir no"lu vergi kaydı kapsamında kaldığı, sonradan tarımsal amaçla kullanılarak mera niteliğinin değiştirildiği yapılan keşif, teknik bilirkişi raporları, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile belirlenmiştir. ... Belediyesi"nin 16.02.2007 gün ve 713/28 sayılı yazısı ile; 43 ada 25 parsel sayılı taşınmazın 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planı içinde kalan, yerleşim yeri olarak işgal edilen ve mera olarak kullanımı mümkün olmayan yerlerden olduğu belirtilmiştir. 19.09.2008 tarihli mimar ve kadastro teknisyeninden oluşan bilirkişi raporunda 43 ada 25 parelin imar planı içinde "özel mahsul alanı" olarak ayrıldığı, 70-80 metre mesafede 3 blok halinde 30 dairelik konutların bulunduğu, batı tarafına doğru konutların arttığı, doğu tarafının da resmi kurumlar için ayrıldığı tespit edilmiştir.
Başlangıçtaki tescil işlemi yolsuz olsa da 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesi hükmü bu tür tescil işlemlerinin Belediye adına devam etmesi olanağı sağladığından gelinen bu aşamada 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesi şartları üzerinde durulması gerekir.
4342 sayılı Mera Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre işlem yapabilmek için;
a- Mera, 4342 sayılı Kanunun geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03.05.2005 tarihi itibariyle Belediye ve mücavir alan sınırları içersinde bulunmalıdır. Zira, bu tarih itibariyle köy sınırları içersinde bulunan veya bu tarihten sonra Belediye ve mücavir alan sınırları içersine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b- Mera, 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içersinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içersine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen «İmar Planından» maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planıdır.
c-Meranın, yerleşim yeri olarak işgal edilmesi, yani bu şekilde kullanılması, yerleşim ve işgal durumunun da 01.01.2003 tarihinden önce var olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz.
d-Diğer bir koşul da; meranın, mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda belirtilen şartların varlığı duraksamasız saptanmadan Belediye ve diğer kamu ve kuruluşları adına tescil edilmiş meraların mülkiyeti bu kurum ve kuruluşlara bırakılamaz. Bu gibi yerler yasa uyarınca Hazine adına tescili gereken yerler olacağından, mahkemece 4342 sayılı Mera Kanunu’nun geçici 3. maddesi koşullarının varlığı veya yokluğu üzerinde yeterince durulmalıdır. Oysa, bu konuda yapılan inceleme ve araştırma ile bilirkişi raporu yetersizdir.
Bu durumda mahkemece yerinde şehir plancısı, ziraatçı bilirkişi ve harita mühendisi bulundurmak koşuluyla yeniden keşif yapılmalı, 2981 sayılı Kanunun 10/c.maddesi ve 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uygulama haritaları Belediyeden sağlanmalı ve bu haritalar kapsamına göre mera olan taşınmazların 01.01.2003 tarihinden önce yerleşim yeri olarak işgal edilen yerlerden olup olmadığı resmi deliller toplanarak ve bu tarihlere yakın tarihlerde çekilen hava fotoğraflarından da yararlanarak saptanmalı, öte yandan, meranın artık mera olarak kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunup bulunmadığı parsel bazında değil, imar planları ve ada bazında ziraatçı bilirkişiye incelettirilmeli, HUMK’nun 366. maddesi hükmünce keşfi izlemeye olanak sağlayacak ve bilirkişi raporlarını denetlemeye yardımcı olacak sayıda fotoğraf çektirilerek dosyaya konulmalı, böylelikle ortaya çıkacak sonuca uygun bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, tüm bu yönler bir yana bırakılarak yetersiz araştırma ve incelemeyle istemin yazılı şekilde hükme bağlanması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 02.07.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.