Esas No: 2013/14-49
Karar No: 2013/146
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/14-49 Esas 2013/146 Karar Sayılı İlamı
- CİNSEL SALDIRI(MAĞDURUN BEDEN VE RUH SAĞLIĞINI BOZACAK ŞEKİLDE)
- KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL(NİTELİKLİ OLARAK)
- KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA
- DAVASIZ YARGILAMA OLMAZ İLKESİ
- YARGILAMANIN SINIRLILIĞI İLKESİ
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 225
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 22
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 58
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 116
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 109
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 102
"İçtihat Metni"
Sanık Mürsel’in cinsel saldırı suçundan 5237 sayılı TCK’nun 102/1-5 ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 109/2-5 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis; konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ise 116/4, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve hapis cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.11.2011 gün ve 48-257 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 24.04.2012 gün ve 2656-4647 sayı ile; cinsel saldırı ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından kurulan hükümlerin onanmasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün ise;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 12.03.1990 gün ve 3-70, 09.10.2007 gün ve 44-200 sayılı kararlarında vurgulandığı gibi, bir olayın açıklanması sırasında başka bir hadiseden söz edilmesi, o hadise hakkında da dava açıldığını göstermeyeceği ve dava konusu yapılan eylemin açıklıkla ve bağımsız olarak gösterilmesi gerektiği, buna karşılık sanık hakkında düzenlenen 31.01.2011 tarihli iddianamede suçların "nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme ve mağdurun beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde cinsel saldırı" olarak gösterildiği, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir davanın bulunmadığı ve bu hususta ek iddianame ile dava açtırılmaksızın ek savunma verilip yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi suretiyle CMK"nun 225. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 26.09.2012 gün ve 213-198 sayı ile;
“…Davaya esas Balıkesir C. Başsavcılığının iddianamesinde ‘şüphelinin ayağa kalkarak müştekinin üzerine saldırdığı, müştekiyi duvara yaslayarak ağzını eliyle kapatıp mukavemetini kırdığı’ şeklinde anlatım yer almakta olup, anlatılan bu eylem yargılamaya konu yapılan bir eylemdir ve bu eylemin cezalandırılması talep edilmektedir. Mahkememizin yargılama konusu iddianamede anlatılan eylem olup yukarıdaki anlatıma göre sanığın, mağduru hürriyetinden alıkoyduğu anlatılmakta ve bu anlatıma göre de, sanığın bu eylemden cezalandırılması talep edilmektedir. Her ne kadar iddianamedeki sevk maddesinden hürriyetten alıkoyma eyleminden ötürü sevk maddesi belirtilmemiş ise de, hürriyetten alıkoyma eyleminin iddianamede anlatıldığı ve yargılamaya konu yapıldığı açıktır. Bu nedenle sanık hakkında bu suça yönelik olarak ek savunma hakkı verilip hüküm kurulmasında yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır” gerekçesiyle oy çokluğuyla önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 03.01.2013 gün ve 317591 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında; "Suç tarihinde gece saat 21.00 sıralarında şüphelinin eşi aracılığı ile akrabası olan müştekinin evine sarhoş bir şekilde geldiği, kapının zilini çaldığı, müşteki evde yalnız olduğundan şüpheliyi içeriye almak istemediği ancak şüphelinin müştekiyi itekleyerek zorla içeriye girdiği, salona oturduğu, müştekiye oğlunu ve eşini sorduğu, müştekinin oğlunun işte, eşinin de camide olduğunu söylemesi üzerine şüphelinin ayağa kalkarak müştekinin üzerine saldırdığı, müştekiyi duvara yaslayarak ağzını eliyle kapatıp mukavemetini kırdığı, eteğini sıyırıp cinsel organını okşadığı, eliyle göğüslerini ve bacaklarını okşadığı, müştekinin bağırarak yardım istemesi üzerine şüphelinin "bağırma yoksa seni öldürürüm" diyerek tehdit ettiği, müşteki bağırmaya devam edince şüphelinin evden kaçtığı, evin dışına çıkan müştekinin bağırarak yardım istediği, tanık komşusu Ümran"ın müştekinin sesini duyduğu, müştekinin polis merkezine giderek şikayetçi olduğu, müştekinin hayati tehlike geçirmeyecek basit tıbbi müdahale ile giderilecek nitelikte yaralandığı, müştekinin yaralanmasının mağdurun direncinin kırılmasına yönelik olduğu, bunun ötesine geçmediği, bu nedeniyle ayrıca basit yaralama suçunu oluşturmadığı, alınan uzman hekim raporuna göre müştekinin uğradığı cinsel saldırı nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun tespit edildiği” iddiasıyla kamu davası açıldığı, iddianamede 5237 sayılı TCK’nun 116/4, 102/1-5, 53/1, 58 ve 63. maddelerinin sevk maddesi ve suç adının ise "konut dokunulmazlığını ihlal" ve "cinsel saldırı" olarak gösterildiği, yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan da hüküm kurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Açıklanan hükümlere göre, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, diğer bir ifadeyle, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Soruşturma evresinde elde ettiği kanıtlardan ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1 maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir.
Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Ceza Genel Kurulunun benzer hukuki sorunlar nedeniyle verdiği çeşitli kararlarında sürdürdüğü istikrarlı uygulamasına göre; “bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan da söz edilmesi o olay hakkında dava açıldığını göstermez.” İddianamede dava konusu yapılan eylemin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 226. maddesinde; “sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
Bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan eylemin değişmeyip o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olmasını kanun koyucu anılan ilkeye aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bunun sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin, suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı da vermek suretiyle anılan suçtan hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece sanık hakkında ek savunma hakkı verilmek suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da hüküm kurulmuş ise de; sanık hakkında geceleyin zorla mağdurun konutuna girerek cinsel saldırıda bulunduğundan bahisle kamu davası açılmış olup, iddianame içeriğinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturabilecek açık bir anlatıma yer verilmemiştir. Cinsel saldırı suçunun mağdurun rızası olmadan zorla gerçekleştirildiği açıklanırken kullanılan ifadeler cinsel saldırı suçundan bağımsız olarak ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da kamu davası açıldığını göstermemektedir.
Bu itibarla; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir dava bulunmadığı halde, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkarak yargılama yapan ve dava konusu yapılmayan fiilden dolayı hüküm kuran yerel mahkemenin direnme kararı usul ve kanuna aykırı olup, bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "iddianamede kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da açılmış dava bulunduğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.09.2012 gün ve 213-198 sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında açılmayan davadan yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.04.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.