Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-1568 Esas 2013/141 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/1-1568
Karar No: 2013/141

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-1568 Esas 2013/141 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/1-1568 E.  ,  2013/141 K.
  • KAMU DAVASINA KATILMA
  • KATILMA USULÜ
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 238
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 237
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 234

"İçtihat Metni"

Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık Sedir "in 5237 sayılı TCK’nun 25/1. maddesi uyarınca beraatine ilişkin, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.11.2009 gün ve 177-321 sayılı hükmün, müşteki vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.04.2012 gün ve 4543-3040 sayı ile;

“...3-Temyiz kapsamına göre, mağdur-sanık Muhammed hakkında mağdur Sedir"e karşı öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile, sanık Sedir hakkında mağdurlar Muhammed ve Osman"a karşı öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan beraat ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;

Sanık Sedir"den şikayetçi olduğunu belirten ve kararı da vekili aracılığı ile şikayetçi sıfatıyla temyiz eden mağdur Muhammed "e 5271 sayılı CMK"nun 234. maddesi uyarınca yasal hakları hatırlatılarak davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması, davaya katılmak istediği takdirde ise 5271 sayılı CMK"nun 237 ve 238. maddeleri uyarınca bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Usule aykırı olup mağdur sanık Muhammed müdafii ile sanık Sedir müdafiinin ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair cihetleri incelenmeksizin sanık Sedir hakkında mağdur Muhammed "i kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükmün bu nedenle diğer hükümlerin ise bağlantı nedeniyle tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak CMUK.nun 321. maddesi gereğince bozulmasına”  karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.07.2012 gün ve 153926 sayı ile;

“...Mağdur sanık Muhammet C. Savcısı tarafından alınan 24.04.2009 tarihli ifadesinde "olay nedeniyle ben de mağdur olduğumdan şikayetçiyim" şeklinde beyanda bulunmuş, yargılama sonucunda verilen hüküm vekili tarafından müşteki sanık sıfatıyla temyiz edilmiş ve dilekçe içeriğinde "iş bu kararı hem sanık sıfatıyla aldığımız ceza yönünden hem de müşteki mağdur olarak aleyhimize verilen tüm kararlardan dolayı esas ve usûle yönelik tüm nedenlerle birlikte temyiz edeceğimizi" şeklindeki gerekçeyle 06.11.2009 tarihinde yasal süresinde temyiz edilmiştir.

Mağdur sanığın beyanı ve vekilinin temyiz dilekçesi içeriği kamu davasına katılma isteği-iradesi olduğunu açık olarak göstermektedir,

Bu nedenlerle hükmün, katılma talebi konusunda olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesinin yerinde olmadığı" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, bozma kararının kaldırılmasına, katılma talebi hususunda karar verilmesi ve esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

  CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.12.2012 gün ve 4378-9368 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık Sedir "in müşteki sanık Muhammed "i kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

 Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık Sedir hakkında müşteki sanık Muhammed "i kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükmün Özel Dairece, "davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması, davaya katılmak istediği takdirde ise 5271 sayılı CMK.nun 237 ve 238. maddeleri uyarınca bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi" gerekçesiyle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Müşteki sanık Muhammed "in arkadaşlarıyla birlikte Keyif Bar isimli yere eğlenmeye gittikleri, müşteki sanık Muhammed "in burada çalışan önceden tanıdığı Tuğba isimli bayanla karşılaştığı, kendisiyle oturması hususunda Tuğba"yı zorladığı ancak Tuğba"nın kabul etmediği,  sabaha karşı 04.00 sıralarında müşteki sanık Muhammed, maktul Aytaç ve müdahil Osman"ın birlikte barın dışında otomobil içerisinde Tuğba"nın çıkmasını beklemeye başladıkları, bunu öğrenen Tuğba"nın diğer müdahiller Hülya ve Dilek ile yanlarında sanık Sedir de olduğu halde bardan çıktıkları, bunun üzerine müşteki sanık Muhammed ve yanındakilerin içinde bulunduğu otomobil ile oradan ayrıldıkları, sanık Sedir ile beraberindeki bayanların bir çorbacıya gittikleri, buradan çıkışta müşteki sanık Muhammed "in kullandığı otomobil ile sanık Sedir"in kullandığı aracın bir sokakta karşılaştıkları, aralarında çıkan silahlı çatışmada maktül Aytaç"ın başından yaralandığı ve kaldırıldığı hastanede vefat ettiği, müdahil Osman"ın da boynundan giren ve omzundan çıkan mermi çekirdeği ile yaralandığı, müşteki sanık Muhammet ile sanık Sedir"in ise yaralanmadığı,

Müşteki sanık Muhammed "in Cumhuriyet savcısı tarafından alınan 24.04.2009 tarihli ifadesinde; “olay nedeniyle ben de mağdur olduğumdan şikayetçiyim” dediği,

Cezaevinden gönderdiği 30.04.2009 tarihli tutuklamaya itiraz dilekçesinde; “burada mağdur olan benim ama tutuklanan da. Benim de Aytaç gibi vurularak ölmem mi lazımdı? Şahıs önce tabancasını bana  çevirerek ateş etmek istedi ama Aytaç ve Osman"ı vurdu, ben de bu şahıstan şikayetçiyim” şeklinde beyanda bulunduğu,

Düzenlenen iddianamede Muhammed "in "mağdur şüpheli" olarak yazıldığı,

Kovuşturma aşamasında da mahkemece mağdur sanık sıfatıyla beyanının alındığı,  şikayetçi olup olmadığına dair bir beyanının bulunmadığı gibi, mahkemenin de bu konuda herhangi bir girişiminin olmadığı ve CMK"nun 234. maddesindeki haklarını hatırlatmadığı,

 

Yargılama sırasında Muhammed "in müdafii olarak iki avukatın görev yaptığı, Av. İsmail "in 07.07.2009 ve 03.11.2009 tarihli celselerde; “müvekkilim olayın mağdurudur” şeklinde savunma yaptığı,

Mağdur sanık Muhammed "in diğer müdafii Av. Habip "in da 06.11.2009 tarihli süre tutum dilekçesinde;  “bu kararı hem sanık sıfatıyla aldığımız ceza yönünden hem de müşteki mağdur olarak aleyhimize verilen tüm kararlardan dolayı esas ve usûle yönelik tüm nedenlerle birlikte temyiz edeceğiz” ifadesini kullandığı,

Özel Dairece; “mağdur Muhammed "e yasal hakları hatırlatılarak davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması, davaya katılmak istediği takdirde ise bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden, sanık Sedir "in mağdur sanık Muhammed "e karşı eyleminden dolayı kurulan hükmün bozulmasına karar verildiği, mağdur sanık Muhammed hakkında mağdur Sedir"e karşı kasten öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık ile sanık Sedir hakkında katılan Osman"a karşı kasten öldürmeye teşebbüs  ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hükümlerin de bağlantı nedeniyle bozulmasına karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

5271 sayılı CMK"nun mağdur ve şikâyetçinin haklarını düzenleyen 234. maddesinin 1/1-b alt bendinde, mağdur ile şikayetçinin, kovuşturma evresinde; duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme, davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu hüküm altına alınmış, maddenin son fıkrasında da, bu hakların mağdur ve şikâyetçiye anlatılıp, açıklanacağı ve bu hususun tutanağa yazılacağı belirtilmiştir.

Katılmaya ilişkin hükümlere ise CMK"nun 237 ila 243. maddelerinde yer verilmiştir.

 “Kamu Davasına Katılma” başlıklı 237. maddesinde;

“1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.

2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”,

“Katılma Usulü” başlıklı 238. maddesinde ise;

“1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.

2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.

3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.

4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz” şeklinde düzenlenlemeler yer almaktadır.

Kanun yollarına ilişkin genel hükümlerin yer aldığı 260. maddesinde ise; “…bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır” hükmüne yer verilmiştir.

5271 sayılı CMK"nun 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların davaya katılabilecekleri kabul edilmiş, ancak kanun yolu muhakemesinde bu hakkın kullanılamayacağı esası benimsenmiş, bununla birlikte istisnai olarak; "ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır" hükmü getirilmiştir. Anılan kanunun 238. maddesi uyarınca; davaya katılma hakkının kullanılması için dilekçe ile başvurma yönteminin yanı sıra sözlü olarak yapılan istemin duruşma tutanağına geçirilmesi de yeterli görülmüş, hatta şikayetçi olduğunu bildiren kişiye mahkemelerce, davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması hususunda zorunluluk getirilmiştir. Bu zorunluluk karşısında duruşmaya katılan mağdur ve şikayetçiye öncelikle CMK"nun 234. maddesinde yazılı bulunan haklarının anlatılması ve bu durumun duruşma tutanağına yazılması gerekmektedir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Soruşturma aşamasında şikayetçi olduğunu beyan eden, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianamede "mağdur şüpheli" olarak gösterilen ve yerel mahkemece mağdur sanık sıfatıyla beyanı alınan Muhammed "e CMK"nun 234. maddesindeki haklarının hatırlatılması, sanık Sedir"den şikayetçi olup olmadığı ve şikayetçi olduğunu bildirmesi halinde ise davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması, sonucuna göre katılma konusunda bir karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olduğundan, yerel mahkeme  hükmünün Özel Dairece; "Sanık Sedir"den şikayetçi olduğunu belirten ve kararı da vekili aracılığı ile şikayetçi sıfatıyla temyiz eden mağdur Muhammed "e 5271 sayılı CMK"nun 234. maddesi uyarınca yasal hakları hatırlatılarak davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması, davaya katılmak istediği takdirde ise 5271 sayılı CMK"nun 237 ve 238. maddeleri uyarınca bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi" gerekçesiyle bozulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Zira, kovuşturma aşamasında şikayetçi olduğuna ilişkin bir beyanı olmayan, avukatının temyiz dilekçesinde de şikayete ve davaya katılmaya ilişkin bir açıklık bulunmayan müşteki sanığın, davaya katılması hususunda CMK"nun 237/2. maddesi uyarınca temyiz aşamasında Özel Dairece bir karar verilmesi mümkün değildir.

Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve sekiz Genel Kurul Üyesi; "mağdur sanık Muhammed "in soruşturma aşamasında şikayetçi olduğu, yerel mahkemece mağdur sanığa haklarının hatırlatılmadığı, şikayetçi olup olmadığının sorulmadığı ve temyiz aşamasındaki vekilinin beyanlarının katılma istemi mahiyetinde olduğu göz önüne alınarak, bu katılma talebi konusunda Özel Dairece karar verilmesinin isabetli bir uygulama olacağı ve yargılamanın daha fazla uzamasına engel olacağı" düşüncesiyle itirazın kabulü gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2013 günü yapılan müzakerede gerekli çoğunluk sağlanamadığından 16.04.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Hemen Ara