Esas No: 2013/15-226
Karar No: 2013/135
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/15-226 Esas 2013/135 Karar Sayılı İlamı
- DOLANDIRICILIK
- GÖREV
- BASIN VE YAYIN ARAÇLARININ SAĞLADIĞI KOLAYLIKTAN YARARLANMAK SURETİYLE NITELIKLI DOLANDIRICILIK SUÇU
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 3
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 52
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 168
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 157
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 158
"İçtihat Metni"
Dolandırıcılık suçundan sanık S. Doğan’ın 5237 sayılı TCK"nun 157/1, 168/2, 52/2-4 ve 53. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 2000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Antalya 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.10.2007 gün ve 1225-570 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 10.12.2012 gün ve 17737-45158 sayı ile;
“...Sanığın, içerisinde kiracı olarak oturduğu müşteki H. Turhan"a ait evin satılık olduğuna dair gazeteye ilan verdiği, ilanın; "Acil, Sakarya Bulvarında, 1+1, yeni, 37.000 TL" şeklinde olduğu, bu ilan üzerine kendisi ile pazarlık yapan müşteki M. Şen’le 37.000 TL’ye harici satış sözleşmesi yaptığı ve kendisinden 400 TL kaparo aldığı, bu şekilde kendisine ait olmayan ve herhangi bir yetkisi ve vekâleti olmayan evi kendisininmiş gibi göstererek müştekiye satıp menfaat temin etmek şeklinde gelişen eyleminin TCK 158/1-g maddesinde yazılı basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri değerlendirmek görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.01.2013 gün ve 48963 sayı ile;
"Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK"nun 158/1-g maddesinde hükme bağlanmıştır.
765 sayılı TCK"nun 504/3. maddesinde "haberleşme araçlarının vasıta olarak kullanılmasından" söz edilmekte iken, 5237 sayılı TCK"nun 158/1-g maddesinde ‘basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak"tan söz edilerek yeni bir nitelikli hal düzenlenmiştir.
Bu nitelikli halin gerçekleşmesi için, basın ve yayın araçlarının suçun işlenmesinde bir kolaylık sağlamış olmaları gerekmektedir. Bentte sözü edilen ‘basın’ deyimi gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yayınların bütünü, matbuat olarak, ‘yayın’ deyimi ise, basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan duyurular, iletilen şey, neşriyat olarak tanımlanmaktadır. Bu nitelikli hal, basın ve yayın araçlarından yararlanmak suretiyle gerçekleştirilen hileli manipülasyon eylemleriyle haksız bir yarar elde edilmesi halinde oluşabilmektedir.
Gazeteye verilen ilanın sadece mağdura ulaşmasına yardımcı olduğu, mağdurun aldatılmasında ve hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde kolaylık sağlamadığı takdirde nitelikli halin varlığından söz edilemeyeceğinden, basit dolandırıcılık suçunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
... Somut olayda sanığın kiracı olarak oturduğu H. Turhan"a ait evin satılık olduğundan bahisle gazeteye verdiği ilan üzerine kendisi ile irtibata geçen ve pazarlık yapan şikayetçi M. Şen ile 37.000 TL bedeli içeren adi yazılı satış sözleşmesi yapması ve şikayetçiden kaparo olarak 400 TL alması şekilde gerçekleşen eyleminde, kendisine ait olmayan ve herhangi bir vekalet veya yetkisi olmadığı halde kendisini yetkili gibi göstererek şikayetçiden çıkar elde etmesi şeklinde gelişen eyleminin, 5237 sayılı TCK"nun 157/1 maddesinde hükme bağlanan basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı düşünülmektedir." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 11.02.2013 gün ve 1228-2444 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmemesi üzerine dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün, “eylemin basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenip işlenmediğine ilişkin delillerin değerlendirilmesinin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu” gerekçesiyle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanığın içerisinde kiracı olarak oturduğu H. Turhan’a ait ev için H. Gazetesi Akdeniz Seri İlanlar bölümünde “Acil, Sakarya Bulvarında, 1+1, yeni, 37.000 TL" şeklinde ilan verdiği, mağdur M. Şen’in bu ilanı görüp sanığı aradığı, sanık ile mağdurun buluştukları, sanığın mağdura evi boş olarak gezdirip ev sahibinin Ankara’da polis olduğunu, kredi borcunun bulunduğunu, acil paraya ihtiyacı olduğu için evini satılığa çıkardığını, vekâleten satış işlemlerini kendisinin yürüteceğini söylediği, mağdur ile sanığın evin 32.000 TL bedelle satılması konusunda anlaşıp harici satış sözleşmesi yaptıkları, mağdurun sanığa talebi üzerine 400 Lira kaparo ödediği, sanığın mağduru telefonla arayıp anlaşma dışı 850 Lira daha vermesini isteyince mağdurun durumdan şüphelenip araştırma yaptığında, ev sahibinin Antalya’da yaşadığını, kapıcı olduğunu, ilandan haberinin olmadığını, sanığın evde kiracı olarak oturduğunu, satış için de sanığa, vekâlet vermediğini dolandırıldığını anlayınca, savcılığa müracaat ederek şikâyetçi olduğu, sanığın aşamalarda gazeteye ilan verdiğini ve mağdurdan kaparo olarak aldığı parayı harcadığını kabul ettiği,
Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamesinin; “Şüphelinin içerisinde kiracı olarak oturduğu müşteki H. Turhan’a ait evin satılık olduğuna dair gazeteye ilan verdiği, bu ilan üzerine kendisi ile pazarlık yapan müşteki M. Şen’e bu evi harici sözleşme ile 37.000 YTL ye sattığı, 400 YTL kaparo aldığı, kendisine ait olmayan ve herhangi bir yetkisi ve vekâleti olmayan evi kendisininmiş gibi göstererek müştekiye satarak menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği” şeklinde düzenlendiği,
Anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesinde; “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir", 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 3. maddesinde de; “Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir” denilmek suretiyle mahkemelerin görevlerinin kanunla belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 10. maddesinde sulh ceza mahkemelerinin, 12. maddesinde de ağır ceza mahkemelerinin görevleri sayılmış, 11. maddesinde ise, sulh ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. maddesi uyarınca; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m.148), irtikap (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m.204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflas (m. 161) suçları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir”.
Ceza Muhakemesi Kanunun 4. maddesinde; “Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında resen karar verebilir” hükmü getirilmiştir.
225. maddesinde ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir; mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan kanuni düzenlemeler karşısında, davaya bakan mahkemenin görevli olup olmadığını her aşamada resen gözetilebileceği gibi, taraflar da bu hususu yargılamanın her aşamasında ileri sürebileceklerdir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İddianame içeriğinde şüphelinin kendisine ait olmayan, herhangi bir yetkisi ve vekâleti olmayan evi kendisininmiş gibi göstererek gazeteye ilan verip bu ilan üzerine arayan mağdura haricen satarak 400 Lira kaparo aldığının belirtilmesi ve mağdurun aşamalarda ilk buluşmada tapuyu görme imkanının bulunmadığını, gazete ilanına güvenerek sanığa 400 Lira kapora verdiğini beyan etmesi karşısında sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK"nun 158. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde düzenlenen “Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturup oluşturmayacağının tartışılması gerekmektedir.
Bu görev ise, 5235 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca ağır ceza mahkemesine ait olduğundan, davaya bakmakta olan asliye ceza mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi yerine, yargılamaya devamla hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, Özel Dairece görev hususunun, eylemin nitelendirilmesine ve suçun sübutuna girilmeden önce bozma nedeni yapılması isabetlidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "itirazın kabulü gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.