Esas No: 2012/5-1427
Karar No: 2013/130
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/5-1427 Esas 2013/130 Karar Sayılı İlamı
- IRZA TASADDİ
- ŞÜPHEDEN SANIK FAYDALANIR İLKESİ
- ZAMANAŞIMI NEDENİYLE BOZMA VE DÜŞME
- ZAMANAŞIMI
- DAVA ZAMANAŞIMININ YARGILAMA SIRASINDA GERÇEKLEŞMESİ DURUMUNDA RE?SEN KAMU DAVASININ DÜŞMESİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 80
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 102
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 415
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 417
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 223
"İçtihat Metni"
Irza tasaddi suçundun sanık Vedat "ın 765 sayılı TCK"nun 415/2, 80 ve 417. maddeleri uyarınca 4 yıl 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Adana 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.12.2004 gün ve 993-1652 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından lehe kanun değerlendirilmesi amacıyla dosya yerel mahkemeye iade edilmiştir.
Merci tayini yoluyla gelen dosyada yargılama yapan Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesince 12.07.2007 gün ve 367-270 sayı ile ırza tasaddi suçundan oyçokluğuyla sanığın beraatine karar verilmiş, hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 15.10.2009 gün ve 11167-11550 sayı ile;
“Kendi onur ve namuslarını ilgilendiren bir konuda iftira atmaları için geçerli sebep bulunmayan mağdure ve annesinin aşamalarda samimiyetinden şüpheye düşürecek bir tutarsızlık görülmeyen anlatımlarına, mağdure hakkında adli tabip tarafından düzenlenen ve "hymenin etrafı ve labiumların iç kenarlarının ekimozlu olduğu"nu belirten doktor raporu ile tüm dosya kapsamına göre; öğretmen olan sanığın öğrencisi olan mağdureye karşı, fırsat bulduğunda sınıfta temizlik yaptırma bahanesi ile götürdüğü odada mağdurenin cinsel organını okşamak, sıkmak suretiyle zincirleme şekilde ırz ve namusa tasaddi suçunu işlediği sabit olduğu halde mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 05.04.2010 gün ve 506-146 sayı ile;
“Her ne kadar Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında bu tür suçlarda kendi onur ve namuslarını ilgilendiren bir konuda iftira atmaları için geçerli sebep bulunmayan mağdure ve annesinin aşamalarda samimiyetinden şüpheye düşülecek bir tutarsızlık görülmeyen anlatımları göz önüne alınarak sırf mağdurenin beyanına dayanılarak mahkumiyete gidildiğinden beyana dayalı delillerin yeterli görülüyor ise de bu beyanı destekleyecek yan delillerin bulunmaması, mağdurenin raporunun bahsettiği parmak sokma olayından yaklaşık dört ay sonra alınması ve raporda uzmanın belirttiği üzere mağdurenin cinsel organındaki ekimozların başka bir şekilde meydana gelebileceği, hatta mağdurenin kendi cinsel uzvu ile oynaması neticesinde de meydana gelebileceğinin belirtilmiş olmasına göre, mağduredeki ekimozların, sanığın eylemi nedeni ile mi yoksa mağdurenin olası eylemleri nedeni ile mi meydana geldiği hususunun açık ve kesin delillerle ispatlanamaması ve şüphenin giderilememesi karşısında mağdurenin beyanı dışında sanığın cezalandırılmasını gerektirir kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delillerin elde edilemediği, sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkememizde tam bir vicdani kanaatin oluşmadığından şüpheden sanık faydalanır prensibi gereğince atılı suçtan sanığın beraatına karar vermek gerekmiş" gerekçesiyle oyçokluğuyla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan Demet vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme” istekli 22.11.2012 gün ve 272377 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suçun sübutuna ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK"nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 gün ve 655-1823 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa yüklenen ve 765 sayılı TCK"nun 415/2. maddesinde düzenlenen ırza tasaddi suçuna üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, suç 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 5 yıllık asli, 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımına tabi bulunmaktadır.
Suç niteliği yönünden aleyhe temyizin olmadığı, daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan gerçekleşen eylemle ilgili olarak zamanaşımını kesen en son işlem sanık hakkında mahkumiyet kararının verildiği 02.12.2004 tarihi olup, bu tarihten sonra zamanaşımını kesen başkaca bir işlem olmadığından, 5 yıllık asli dava zamanaşımı yerel mahkeme direnme hükmünün verildiği 05.04.2010 tarihinden önce 02.12.2009 günü dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün zamanaşımının gerçekleşmesine rağmen yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 gün ve 506-146 sayılı direnme hükmünün zamanaşının gerçekleşmesine rağmen yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.