Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/2-1386 Esas 2013/129 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/2-1386
Karar No: 2013/129

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/2-1386 Esas 2013/129 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/2-1386 E.  ,  2013/129 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2009/211708
    Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : MİHALIÇÇIK Sulh Ceza
    Günü : 15.06.2009
    Sayısı : 66-57

    Sanık H. K.."nın hakaret suçundan 5237 sayılı TCK"nun 125/1-4 ve 129. maddeleri uyarınca 2 ay 10 gün hapis, cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Mihallıççık Sulh Ceza Mahkemesince verilen 15.06.2009 gün ve 66-57 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 26.06.2012 gün ve 30679-17440  sayı ile;
    "Sanığın, hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz talebinin yapılan incelenmesinde;
    Dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
    Sanığın eyleminin cezaevi koğuşunda gerçekleşmiş olması karşısında hakaret suçunun aleniyet unsurunun gerçekleşmediği gözetilmeden 5237 sayılı TCK"nun 125/4. madde ve fıkrasının uygulanması suretiyle fazla ceza belirlenmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 03.08.2012 gün ve 211708  sayı ile;
    “Olayın Mihalıççık Kapalı cezaevinde gerçekleştiği, cezaevi koğuşunun aleni yer sayılmadığı ve sanık hakkında TCK"nun 125/4. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak bozma ilamı doğrultusunda TCK"nun 125. maddesinin 4. fıkrasının uygulanmamasının sanığa yeni bir hak doğurmayacağı, sadece cezanın azalmasına yol açacağı ortadadır. Sanık için yeni bir hak doğurmayacak bir nedenle kararın bozulmasına karar vermek yargılama sürecini uzatacaktır. Yargılamanın biran önce sonuçlandırılması tarafların da lehinedir. Dosyamızda uygulama imkanı bulunmayan TCK"nun 125/4. maddesinin hükümden çıkartılarak hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekirken hükmün bozulmasına karar verilmesi isabetsizdir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 31.10.2012 gün ve 23491-44644 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanığın, hakaret suçundan TCK’nun 125/1-4 ve 129. maddeleri uyarınca 2 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairece yapılan temyiz incelemesi sonucunda sanık hakkında TCK’nun 125. maddesinin 4. fıkrasının uygulanma şartlarının oluşmadığının tespit edilmesi halinde bu hukuka aykırılığın hükümden çıkartılması suretiyle yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    1412 sayılı CMUK’nun halen yürürlükte bulunan 320. maddesi; "Yargıtay temyiz dilekçe ve layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz dilekçesinde bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.
    313. maddenin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka temyiz müddeasını teyit için yeniden müstenidat göstermeye lüzum yoktur.
    Bununla beraber böyle müstenidat gösterilmişse kabul olunur" şeklinde düzenlenmiş,
    Maddenin konuluş amacı hükmün gerekçesinde; "Temyiz Mahkemesi kanunun doğru tatbik edilip edilmediğini araştırmakla mükellef olduğundan velevki lâyîhası temyiziyede dermayan edilmemiş olsa bile kanunun herhangi bir suretle ihlal edildiğini gördüğü takdirde hükmü nakzedebilir, Hukuk Usulü Muhakemelerinin terviç ettiği dairede mahkemei temyizin kendisine sevk olunan işlerde resen tetkikatını teşmil edecek lâyîhada serdedilmemiş olan ve fakat muhalifi kanun görülen esbaptan dolayı da hükümlerin nakzolunabilmesi kabul edilmiştir” biçiminde açıklanmıştır.
    “Yargıtayca hükmün bozulması” başlıklı 321. maddesi;
    “Yargıtay, aleyhine itiraz olunan hükmü hangi cihetten kanuna muhalif görmüşse o cihetten bozar.
    Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna muhalefet keyfiyeti, bu hükme esas olarak tespit edilen vakıalarda olmuş ise bu muameleler dahi aynı zamanda bozulur”,
    "Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri" başlıklı 326. maddesi;
    "...Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
    Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291’inci madde de gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tâyin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklinde düzenlenmiştir.
    Temyiz yargılama makamı olan Yargıtayın görevi, kural olarak, denetimini yaptığı hükümde hukuka aykırılık bulunup bulunmadığını belirleyerek, sonucuna göre gereken kararı vermektir. Temyiz incelemesi sırasında Yargıtay, temyiz nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığı çözecek nitelikte bir karar verecektir. Temyiz edilen hükümde hukuka aykırılık bulunmaması halinde hüküm onanacak, hukuka aykırılık tespit edilmesi halinde ise CMUK"nun 321. maddesine göre hüküm bozulacak ya da bozulan hüküm yerine aynı kanunun 322. maddesine göre davanın esasına hükmedilecektir. Buna göre; Yargıtay, temyiz dilekçesinde ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın son karara etkili olan tüm kanuna aykırılıkları belirleyip bozma kararı verme hak ve yetkisine sahiptir. Bu konuyla ilgili olarak getirilen sınırlamalar,  1412 sayılı CMUK’nun  5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin son fıkrasında yer alan; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” kuralı ile 05.03.1941 gün ve 50-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, katılanın münhasıran kendi şahsi haklarına hasrettiği temyiz istemi üzerine, sanık lehine bozma yapılamamasıdır. Bu iki istisna dışında, Yargıtayca incelenen ve kanuna aykırılık taşıdığı saptanan bir hükmün, temyiz edenin sıfatı nazara alınarak sanık lehine veya aleyhine bozulmasına bir engel bulunmamaktadır.
    Bununla birlikte CMUK"nun 326/3. maddesi uyarınca Yargıtayın bozma kararlarına karşı mahkemelerin ısrar hakkı da bulunmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü açısından 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi üzerinde de durulmalıdır.
    Temyiz makamı olan Yargıtayın hukuksal denetimini yaptığı davanın esasına karar vermesi ve davayı bu aşamada bitirmesi, 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinde dokuz bent halinde sayılan hallerle sınırlı ve istisnai bir durumdur. Yargıtayın bu yetkisini kullanması, işi yeniden mahkemeye göndermeye gerek olmadığını gösteren iki temel şartın bulunmasına bağlıdır. Buna göre:
    a) Maddi sorunun daha ziyade aydınlatılması için bir soruşturma gerekmemelidir.
    b) Maddi sorun bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 115-138 sayılı kararında da belirtildiği üzere; bu düzenleme ile temyiz aşamasında belirlenen hukuka aykırılıkların doğrudan Yargıtayca giderilmesi, yeni bir karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç duyulmadığı durumlarda, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olunması ve işin temyiz denetimi aşamasında bitirilmesi amaçlanmaktadır.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
    Yerel mahkemece sanığın eyleminin TCK’nun 125. maddesinin 4. fıkrası kapsamında olduğu değerlendirilip cezasından artırım yapılmış, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece hükmün sanık hakkında TCK’nun 125. maddesinin 4. fıkrasının uygulanma şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle sanık lehine bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma kararı üzerine Özel Daire ile yerel mahkeme arasında görüş farklılığı ortaya çıktığından oluşan farklılığın, yerel mahkemesince yapılacak serbest değerlendirme sonucu Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlığa dönüştürülebilecektir. CMUK"nun 326/3. maddesi uyarınca direnme hakkı bulunduğunda tereddüt olmayan yerel mahkemece önceki hükümde ısrar edilebileceği gibi, uyma kararı verilmek suretiyle bozma kararı doğrultusunda işlem de yapılabilecektir. Direnme kararı verilmesi durumunda Özel Daire ve yerel mahkeme arasında oluşan uyuşmazlık, direnme kararının temyiz edilmesi sonucu Ceza Genel Kurulunca çözümlenecek, uyma kararı verilmesi durumunda ise herhangi bir hukuki uyuşmazlık oluşmayacağından, uyma sonucu verilen kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme Özel Dairece yapılacaktır.
    Buna göre, temyiz incelemesi sırasında Yargıtayca belirlenen hukuki aykırılığa ilişkin olarak yerel mahkemenin serbest değerlendirme hak ve yetkisinin bulunduğu durumlarda, bu hak ve yetki yerel mahkemeye kullandırılmadan, hükmün temyiz makamınca düzeltilmek suretiyle onanması CMUK"nun 326/3. maddesine aykırı ve mahkemenin direnme hakkının ortadan kaldırılması niteliğindedir. Bu nedenle, yerel mahkemenin direnme hakkının bulunduğu ahvalde Özel Dairece tespit edilen hukuka aykırılıklar belirtilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
    Bu itibarla, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.03.2013 günü yapılan müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 09.04.2013 günü yapılan ikinci müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara