Esas No: 2013/645
Karar No: 2014/482
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/645 Esas 2014/482 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İZMİR 1. Asliye Ceza
Günü : 22.03.2012
Sayısı : 1158-121
Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan sanık M.. İ.."nin beraatine ilişkin, İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.11.2007 gün ve 320-660 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 16.11.2011 gün ve 10375-21667 sayı ile;
“Vergi suçu ve ekindeki vergi inceleme raporundan sanığın sahte fatura kullanmak suçu nedeniyle yapılan inceleme sırasında 2000 takvim yılına ait defter ve belgelerin 04.01.2005 tarihli yazı ile istendiği, sanığın 24.01.2005 tarihli vergi denetmeni ile birlikte tutulan tutanak içeriğine göre işyerini devrettiği H. Y. ait atölyede çıkan yangında zayi olduğu gerekçesi ile ibrazdan kaçındığı, vergi mükellefiyeti sanık adına olup, savunması ve dosya kapsamından işyerinin resmi yoldan devrine ilişkin bir belge bulunmadığı, hükme dayanak yapılan 26.07.2003 tarihli yangın raporu ve bu olayla ilgili soruşturma evrakı içeriğinden de yangının hızar makinelerinin bulunduğu bölümdeki talaş ve tahta parçalarından çıktığı, 2000 yılı defter ve belgelerini saklama ve ibraz mükellefiyetin sanığa ait bulunmasının yanında, çıkan yangında zayi olduğuna ilişkin bir tespitin de bulunmadığı gözetilmeden sanığın mahkumiyeti yerine yazılı şekilde isabetsiz gerekçe ile beraatine karar verilmesi” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 22.03.2012 gün ve 1158-121 sayı ile;
"Sanık hakkında her ne kadar 1999 yılına ait defter ve belgelerini ibraz etmediği gerekçesi ile Vergi Usul Kanuna muhalefet suçundan kamu davası açılmış ise de; sanığın işini 31.12.2001 tarihinde terk ettiği ve beyanına göre işyerini kayın biraderi olan H. Y. devrettiği bu işyerinin İzmir C. Başsavcılığınca gönderilen takipsizlik kararına göre 26.07.2003 tarihinde çıkan yangında yandığı ve sanığın beyanına göre defter ve belgelerin bu işyerinde bulunduğu ve bunun aksine de bir delil elde edilemediği bu suretle sanığa atılı suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmadığından sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme” istekli 11.09.2013 gün ve 197057 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı suçun sübutuna ilişkin ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK"nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 104/2. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 gün ve 655-1823 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçuna 213 sayılı Kanunun 359/a-2 maddesinde 18 aydan 3 seneye kadar hapis cezası öngörülmüş olup, 765 sayılı Kanunun 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tâbidir. Dava zamanaşımını kesen son işlem olan sorgunun 19.12.2006 tarihinde yapıldığı ve eylemin daha fazla cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimalinin bulunmadığı olayda, 5 yıllık asli zamanaşımı yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 22.03.2012 tarihinden önce 19.12.2011 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla; yerel mahkeme direnme hükmünün asli dava zamanaşımının gerçekleştiği gözetilmeden yargılamaya devamla beraat hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.03.2012 gün ve 1158-121 sayılı direnme hükmünün asli dava zamanaşımının gerçekleştiği gözetilmeden yargılamaya devam edilerek beraat hükmü kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.