Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/290 Esas 2014/432 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/290
Karar No: 2014/432

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/290 Esas 2014/432 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/290 E.  ,  2014/432 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : DİDİM Asliye Ceza
    Günü : 16.03.2009
    Sayısı : 137-305

    Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanığın beraatına ilişkin, Didim Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.03.2009 gün ve 137-305 sayılı hükmün şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 29.05.2012 gün ve 10601-18234 sayı ile;
    "Cumhuriyet savcısının beraat yönündeki mütalaasını kabul etmeyerek, 16.03.2009 tarihli celsede sanığın cezalandırılması isteminde bulunan şikâyetçi vekiline davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulmaması suretiyle CMK"nun 238/2. maddesine aykırı davranılması" nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, 03.08.2012 gün ve 251936 sayı ile;
    "Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan şikâyetçi olup, suçtan zarar gören hazinenin, 16.03.2009 tarihli duruşmada, sanık hakkında soruşturma safhasındaki şikâyet dilekçesini de kapsayan "eski beyanlarımızı tekrar ederiz" ve "beraate ilişkin mütalaayı kabul etmediklerine, sanığın cezalandırılması istemine" ilişkin beyanlarının davaya katılma arzusunu ortaya koyan katılma iradesi olduğu kabul edilmelidir. Yargılama sırasında mahkemece şikayetçi kurumun "katılan," vekilinin de "katılan vekili" olarak görülüp katılan ve vekili sıfatı verilerek, gerekçeli karar başlığında bu sıfatın kullanılması nazara alındığında, şikayetçi vekilinin, mahkemenin verdiği beraat kararına yönelik esasa ilişkin bozma taleplerini içeren temyiz dilekçesinin, usulüne uygun olarak karara bağlanmayan katılma isteği kabul edilip, bu talebi hususunda bir karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından 23.01.2013 gün ve 26208-2474 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Sanığın hakkı olmayan yere tecavüz suçundan beraatına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; soruşturma aşamasında sanıktan şikâyetçi olduğunu belirterek cezalandırılmasını isteyen, kovuşturma sırasında ise önceki beyanlarını tekrar eden şikâyetçi vekilinin temyizi üzerine inceleme yapan Özel Dairece, "şikâyetçi vekiline davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulmaması suretiyle CMK"nun 238/2. maddesine aykırı davranılması" gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığı ve bu bağlamda Özel Dairece katılma konusunda bir karar verilmesinin mümkün bulunup bulunmadığının tespit edilmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Şikâyetçi vekilinin soruşturma aşamasında verdiği şikayet dilekçesinde; "şüphelinin cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasını istiyoruz, katılma talebinde bulunacağız", 16.03.2009 tarihli oturumda da; "eski beyanımızı tekrar ederiz, bu aşamada mütalaayı kabul etmediğimizi söylemekle yetiniyoruz" şeklinde beyanda bulunduğu ve hükmü süresi içinde temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde de sanığın cezalandırılmasını talep ettiği, ancak katılma konusunda açık bir istemde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Ceza Muhakemesi Kanununun "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesi;
    "1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
    2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır",
    Aynı kanunun "katılma usulü" başlıklı 238. maddesi ise;
    "1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
    2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
    3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
    4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz" şeklinde düzenlenmiştir.
    Yukarıda belirtilen kanuni düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur ya da malen sorumlu olanların, mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren beyanının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
    Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmekle birlikte, CMK"nun 260. maddesinde katılma isteği reddedilmiş veya karara bağlanmamış olanların kanun yollarına başvuru hakkı bulunduğu belirtilerek, böyle bir başvuru halinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi durumunda inceleme mercii tarafından incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
    Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan tasarıda, ilk derece mahkemeleri tarafından reddolunan ya da karara bağlanmayan katılma isteklerinin, istinaf yolu başvurusunda açıkça belirtilmek şartıyla karara bağlanacağı belirtilmiş ise de, aynı tasarının 249. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bölge Adliye Mahkemesi" ve "İstinaf" ibareleri "kanun yolu" biçiminde değiştirilerek 237. madde bütünlüğü altında kabul edilmiş olduğundan, kanun yolu ibaresinin temyiz incelemesini de kapsadığını kabul etmekte zorunluluk bulunmaktadır.
    CMK"nun 238. maddesindeki katılmaya ilişkin merasimin Yargıtay tarafından yerine getirilmesinin imkânsızlığı nedeniyle, katılma isteminin Yargıtay"ca karara bağlanamayacağı ileri sürülebilir ise de, aynı kanunun 238. maddesi, usulüne uygun bir katılma istemi üzerine ilk derece mahkemesi tarafından yapılması gereken işlemleri belirtmekte olup, 237. maddenin ikinci fıkrasındaki istisnai durumu kapsamamaktadır. CMK"nun 237/2. maddesi hükmünün, katılma istemleri hakkında özel bir düzenleme getirdiği, usul ekonomisi amacı güttüğü, 238. maddede öngörülen genel usule, üst derece mahkemelerinde özel bir istisna oluşturduğu göz önüne alındığında, Yargıtay"ca katılma istemi konusunda temyiz aşamasında bir inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesinin mümkün bulunduğu ahvalde öncelikle dairesince bir karar verilmeli, bu şekilde "makul sürede yargılanma ilkesi" hayata geçirilmeli, herhangi bir araştırma zorunluluğunun bulunduğu hallerde ise, bu husus bozma nedeni yapılarak sorun çözümlenmelidir.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Şikâyetçi vekilinin soruşturma safhasında verdiği dilekçede, sanıktan şikayetçi olarak cezalandırılması için kamu davası açılmasını ve dava açılması halinde katılma isteminde bulunacağını belirtmesi, 16.03.2009 tarihli celsede eski beyanlarını tekrar etmesi ve sanığın beraatı yönündeki mütalaayı kabul etmediğini ileri sürmesinin, "davaya katılma istemi" niteliğinde bulunduğu gözetilmeden yerel mahkemece katılma konusunda olumlu veya olumsuz karar verilmeyen somut olayda; şikâyetçi vekilinin dilekçesinde katılma konusunda karar verilmesi yönünde isteğinin bulunmadığı ve dolayısıyla Özel Dairece bu konuda karar verilmesinin mümkün olmadığı düşünülebilir ise de, şikâyetçi hazine vekilinin gerek soruşturma, gerekse kovuşturma aşamasında istikrarlı şekilde sanığın cezalandırılmasını istemesi ve hükmü temyiz etmiş bulunmasının, kanun yolunda davayı takip iradesini fiili olarak ortaya koyduğu ve bu davranışın yerel mahkemece karara bağlanmayan katılma talebinin temyiz merciince incelenip karara bağlanmasına yönelik istemi de kapsadığı kabul edilmelidir.
    Böyle bir kabul ile yargılamanın gereksiz uzamasının, dolayısıyla davaların zamanaşımına uğramasının önüne geçilebilecektir. Yerel mahkeme hükmünün; "şikayetçi vekilinin katılma istemi konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği" gerekçesiyle bozulması, yargılamanın gereksizce uzaması sonucunu doğuracaktır ki, bu durum; "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir" şeklinde hüküm ihtiva eden Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/4. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine aykırılık oluşturacaktır.
    Katılma konusunda Yargıtay"ca karar verilmesi durumunda katılan sıfatını kazanan kişinin özellikle iddia ve delillerini bildirme hakkını kullanamayacağı, diğer taraftan katılma konusunda karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafii dinlenilmeden karar verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK"nun 238/3. maddesine aykırılık oluşturulacağı ve sanık açısından savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağı eleştirisi getirilebilir ise de; Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 294–64 sayılı kararında, Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafiinin görüşü sorulmadan katılma kararı verilmesinin nispi nitelikte bir hukuka aykırılık olduğu ve esasa etkili bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup, böyle bir halde savunma hakkının sınırlandığından söz edilemeyecektir.
    Mahkemelerin "maddi gerçeği araştırma ilkesi" ve CMK"nun "Mağdur ile şikâyetçinin hakları" başlıklı 234. maddesinde; mağdur ile şikâyetçinin soruşturma evresinde "delillerin toplanmasını isteme," kovuşturma evresinde "tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek alma ve tanıkların davetini isteme" haklarının bulunduğunun kabul edilmiş olması karşısında ilgili, katılan sıfatını kazanmadan dahi bu haklarını kullanabileceğinden, sonuç olarak iddia ve delillerini bildirme hakkının kullanılmaması da söz konusu olmayacaktır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, şikâyetçi vekilinin katılma istemi konusunda bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 29.05.2012 gün ve 10601-18234 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, şikayetçi vekilinin katılma istemi konusunda bir karar verilebilmesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara