Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/273 Esas 2014/431 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/273
Karar No: 2014/431

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/273 Esas 2014/431 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesi, bir sanığın tehdit suçundan 3.600 TL adli para cezasına çarptırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması talebinin reddine karar verdi. Sanık temyiz etti ve Yargıtay 4. Ceza Dairesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunu tartışılması gerektiği gerekçesiyle kararı bozdu. Ancak yerel mahkeme, direnerek sanığın cezalandırılmasına karar verdi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da yerel mahkemenin kararının doğru olduğuna hükmetti ve dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ne gönderilmesine karar verdi. Kararda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunun incelenmesi gerektiği belirtilirken, CMK'nın 231. maddesine 5560 sayılı Kanunla eklenen 5 ila 14. fıkralarla hükmün açıklanmasının geri bırakılması büyükler için de kabul edildiği, bu kapsamda hüküm fıkrasında belirtilen şartların yerine getirilmesi gerektiği ifade edildi. Ayrıca, TCK'nun 106/1. maddesi kapsamında yer alan tehdit suçunda, şikayete tâbi olmaması nedeniyle hükmün
Ceza Genel Kurulu         2013/273 E.  ,  2014/431 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : SİLİVRİ 2. Sulh Ceza
    Günü : 11.11.2010
    Sayısı : 501-395

    Tehdit suçundan sanığın 5237 sayılı TCK"nun 106/1, 50/1 ve 52. maddeleri uyarınca 3.600 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanmasına yer olmadığına ilişkin, Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 14.03.2008 gün ve 372-86 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 26.05.2010 gün ve 12529-10324 sayı ile;
    "Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY"nın 7/2. maddesi uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin birinci fıkrası ile CYY"nın 231. maddesinde öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve ikinci fıkrası ile CYY"nın 231/14. maddesindeki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması şartının kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu" nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesi ise 11.11.2010 gün ve 501-395 sayı ile;
    "Sanığın tehdit suçundan cezalandırıldığı, yargılamayı takip etmeyişi, yakalama emri çıkarılmasına sebep oluşu ve pişmanlığının olmayışı değerlendirilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmadığı, kararın sanığın temyizi üzerine sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi yönünden bozulduğu, hükmün kısa karar ve gerekçeli kararda değerlendirilerek uygulanmamasına karar verildiği anlaşılmakla önceki hükümde direnilmesine karar vermek gerekmiştir" şeklindeki gerekçeyle direnerek, sanığın ilk hükümde olduğu gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.03.2013 gün ve 86008 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; tehdit suçundan sanık hakkındaki kararın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamına göre;
    Tehdit suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucu sanığın TCK"nun 106/1, 50/1 ve 52. maddeleri uyarınca 3600 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin mahkûmiyet hükmü kurulduğu,
    Yerel mahkemece 14.03.2008 tarihli ilk hükmün gerekçesinde; "sanığın yargılamayı takip etmeyişi ve hakkında yakalama emri çıkarılmasına neden oluşuna göre değerlendirilen kişiliği," hüküm fıkrasında da; "yargılamayı takip etmeyişi, yakalama emri çıkmasına neden oluşu, pişmanlığının olmayışı" göz önüne alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının incelenmesi gerekmektedir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile çocuklar hakkında kabul edilmiştir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesine 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla;
    "5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, bir yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
    6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
    a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
    b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
    c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. ...
    14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak uygulanabilir" şeklinde eklenen 5 ila 14. fıkralarla hükmün açıklanmasının geri bırakılması büyükler için de kabul edilmiş, bu kanunun 40. maddesiyle 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak üzere çocuk suçlularla yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
    Yetişkin sanıklar yönünden, CMK"nun 231. maddesine 5560 sayılı Kanunla eklenen 5 ila 14. fıkralarla, başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle, CMK"nun 231. maddesinin beşinci fıkrasındaki "bir yıl" ibaresi "iki yıl" olarak, aynı maddenin 14. fıkrası ise; "Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz" biçiminde değiştirilerek, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için de uygulanabilir hale getirilmiştir. Böylece başlangıçta yetişkin sanıklar hakkında yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanabilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar hariç olmak üzere tüm suçları kapsayacak şekle dönüştürülmüştür.
    5728 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.02.2008 tarihine kadarki süreçte, incelemeye konu TCK"nun 106/1. maddesi kapsamında yer alan tehdit suçunda, şikayete tâbi olmaması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması mümkün olmazken, 5728 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle anılan tarihten itibaren bu suçlar için de, diğer şartlarında varlığı durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanabilir hale gelmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde, 5728 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.02.2008 tarihinden sonra, 14.03.2008 günü verilen kararın hem gerekçe bölümünde, hem de hüküm fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin bir değerlendirme yapılıp; "sanığın yargılamayı takip etmeyişi, hakkında yakalama emri çıkarılmasına neden oluşuna göre değerlendirilen kişiliği, pişmanlığının bulunmayışı" göz önünde bulundurularak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi karşısında, yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından; sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulması yerinde değildir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme kararının direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.11.2010 gün ve 501-395 sayılı direnme kararının gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Dosyanın, hükmün esasının incelenebilmesi amacıyla Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara