Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/675 Esas 2014/427 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/675
Karar No: 2014/427

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/675 Esas 2014/427 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen bir davada, sanık H.G. taksirle bir kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçundan 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı ve sürücü belgesi iki yıl geri alındı. Ancak, sanık müdafii tarafından yapılan temyiz başvurusu sonrasında dosya Yargıtay'a gönderildi. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, yapılan ceza tayininin hatalı olduğunu belirterek kararı bozdu. Daha sonra yeniden görülen dava sonucunda mahkeme tarafından verilen 4 yıl hapis cezasına dair direnme kararı da temyiz edildi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu, kararın usulsüz olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verdi. Kanun maddeleri ise 5237 sayılı TCK'nun 85/1, 22/3, 62, 53/6 ve 63. maddeleridir.
Ceza Genel Kurulu         2013/675 E.  ,  2014/427 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İZMİR 13. Asliye Ceza
    Günü : 29.05.2012
    Sayısı : 168-955

    Taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak suçundan sanık H.. G..’ın 5237 sayılı TCK’nun 85/1, 22/3, 62, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin iki yıl süreyle geri alınmasına ve mahsuba ilişkin, İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.12.2009 gün ve 988-993 sayılı hükmün katılanlar vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 20.12.2011 gün ve 12304-9067 sayı ile ;
    “İki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, meydana gelen zararın ağırlığı, maddede öngörülen cezanın alt ve üst sınırı da nazara alınmak suretiyle, adalet, hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği, somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; yasal olmayan nedenlerle alt sınırdan çok fazla uzaklaşılarak ceza tayini” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 29.05.2012 gün ve 168-955 sayı ile;
    “Suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, zararın ve tehlikenin ağırlığı ve sanığın bilirkişi raporuna göre asli ve tam kusurlu oluşu, failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, olay sırasında 0.92 promil alkollü oluşu ve 1986 doğumlu maktulün ölümüne sebebiyet verişi, bilinçli taksir ile hareket edişi nazara alınarak, adalet ve hakkaniyet kuralları gereğince hareket edilerek TCK"nun 85/1. maddesinde 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasının öngörüldüğü de nazara alınarak temel cezanın takdiren ve teşdiden 4 yıl üzerinden belirlendiği, daha az bir cezanın verilmesinin de katılan tarafın acılarını dindirmeyeceği, yargılamayı yapan hâkimin sanığı ve katılanları görerek olay yerinde bilirkişi vasıtası ile keşif yaparak ve aldığı bilirkişi raporunu değerlendirerek ve olay mahallinde tanık Yılmaz"ı da dinleyerek cezayı takdiren ve teşdiden belirlediği, Yargıtay ilgili Ceza Dairesince çok belirgin haller dışında takdire yönelik hususlara müdahale etmemesi gerektiği de nazara alınarak, failin güttüğü amaç ve saiki gibi hususlar ile duruşmada izlenen kişiliğine göre takdiren ve teşdiden belirlenen cezanın sanık üzerinde etkili ve caydırıcı olacağı, nazara alınarak 5237 sayılı Kanunun 61. maddesi gereğince sanık hakkında iki sınır arasındaki temel cezanın takdiren ve teşdiden tayini cihetine gidilmiştir” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 20.09.2013 gün ve 235557 sayılı “düzelterek onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak suçundan sanık hakkında temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 4 yıl hapis olarak belirlenmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkemece usulüne uygun olarak direnme kararı verilip verilmediği hususu Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınarak değerlendirilmelidir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanık ve müdafi ile katılan vekilinin hazır bulunduğu duruşmada, "Usul ve yasaya uygun olan bozma kararına uyulmasına" denilmek suretiyle bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, kısa karar ve gerekçeli kararda direnme hükmü kurulduğu, gerekçeli kararda bu durumun nedeninin; “mahkememizin asıl görüşü direnme kararı vermek şeklinde olduğundan bozmaya uyma kararı bilgisayarda yüklü bulunan şablonun yanlışlıkla zapta geçirilmesi ve yazılması şeklinde olduğundan mahkememizin gerçek amacının direnme kararı vermek olduğu anlaşıldığından ve bu durum bir teknik hata yani bilgisayar hatası olarak kabul edildiğinden direnme kararı vermek sureti ile hüküm tesisi cihetine gidilmiştir" şeklinde açıklandığı, direnme kararının sanık müdafii tarafından bozmaya uyulduğu halde bozma doğrultusunda karar verilmemesinin usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun duraksamasız içtihatlarına göre, "uyma kararı" davanın esasını çözümleyen bir karar olduğundan "ara kararı" niteliğinde değildir. Mahkemenin bozmaya uyma kararı vermesiyle bozma kararında gösterilen esaslar doğrultusunda işlem yapıp uygun kararı verme ödevi doğar. Uyma kararından sonradan dönülerek direnme kararı verilmesi de önceki uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
    Öte yandan 5271 sayılı CMK’nun "Duruşma tutanağının ispat gücü" başlıklı 222. maddesine göre, duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ara kararları da dahil olmak üzere verilen kararların nelerden ibaret olduğu ancak tutanakla ispat olunabilir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Duruşma tutanağı içeriği ve sanık müdafiince, bozmaya uyulduğu halde bozma doğrultusunda karar verilmemesi gerekçesiyle hükmün temyiz edildiği hususları birlikte göz önüne alındığında, tefhim edilen "Usul ve yasaya uygun olan bozma kararına uyulmasına" şeklindeki uyma kararının yazım hatası olarak verildiğinin kabulü mümkün olmayıp, yerel mahkemece dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönülerek direnme kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla, sair yönleri incelenmeyen direnme hükmünün belirtilen bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.05.2012 gün ve 168-955 sayılı direnme hükmünün, bozmaya uyulduğu halde, bozma kararında belirtilen esaslar doğrultusunda karar verilmemesi isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara