Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/567 Esas 2014/409 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/567
Karar No: 2014/409

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/567 Esas 2014/409 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/567 E.  ,  2014/409 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İZMİR 28. Asliye Ceza
    Günü : 01.05.2008
    Sayısı : 295 - 263

    İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık E.. B.."ün 5237 sayılı TCK"nun 184/1 ve 52. maddeleri uyarınca 7.300 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 28. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.05.2008 gün ve 295-263 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 06.06.2012 gün ve 17591-13890 sayı ile;
    “Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
    Ancak; sanığın savunması, dosyaya yansıyan ekonomik ve şahsi halleri gözetilerek, TCK"nın 52/4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.08.2012 gün ve 226789 sayı ile;
    “5237 sayılı TCK"nun 52/1. maddesi uyarınca doğrudan hükmedilen adli para cezasının aynı maddenin 4. fıkrası hükmüne göre taksitlendirilebileceği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
    Bununla birlikte; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin 6. fıkrasındaki; "Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır" şeklindeki anlatım dolaylı olarak 5237 sayılı TCK"nun 52/4. maddesindeki taksitlendirme yetkisine işaret etmektedir.
    5237 sayılı TCK"nun 50/1-a maddesi gereğince hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi sonucu hükmedilen adli para cezasının ne şekilde infaz edileceği ise 5275 sayılı CGTİHY’nın 109. maddesindeki, "Kısa süreli hapis cezası yerine Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre hükmedilen seçenekli yaptırımların infazında uygulanacak rejim, tüzükte gösterilir" biçimindeki hükmün yollamasıyla “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük”ün 51. maddesinin 1. fıkrasında 7 bent halinde gösterilmiştir. Maddenin (c) bendindeki; "Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, otuz günlük süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine imkân sağlanır. İlk taksitin süresinde ödenmemesi hâlinde, durum mahkemeye bildirilir. Cumhuriyet savcısının talebi üzerine mahkemece, kısa süreli hapis cezasının kısmen infazına karar verilir ve bu karar derhâl infaz edilir" ve (d) bendindeki; "Hükümde adlî para cezası takside bağlanmış ise kararda belirtilen süreye göre infaz edilir. Otuz gün içinde ilk taksitin ödenmemiş olması hâlinde, durum mahkemeye bildirilir, kararda yer almamış olsa bile Cumhuriyet savcısının talebi üzerine hükmü veren mahkemece kısa süreli hapis cezasının tamamen infazına, sonraki bir taksitin ödenmemiş olması hâlinde ise kısmen infazına karar verilir ve bu karar derhâl infaz edilir" biçimindeki düzenlemede taksitlendirmeden açıkça söz edilmektedir.
    Bu itibarla; kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının taksitlendirilmesinin mümkün olmasına karşın sanığın lehe hükümlerin uygulanmasına ilişkin herhangi bir talebinin olmaması ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin 6. fıkrasındaki; "Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir hükmünden de sanığın yararlanabilmesi karşısında, yerel mahkemece TCK"nun 52/4 maddesinin değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmadığı..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 06.06.2013 gün ve 28230-18051 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Sanığın imar kirliliğine neden olma suçundan 7.300 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün "sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 52/4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması" isabetsizliğinden bozulmasının yerinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Evli ve 4 çocuklu olan, kendi beyanına göre aylık 200 Lira kazancı bulunan sanığın kendi arazisi üzerindeki 20 m² lik evine yapı ruhsatiyesi almadan 4,90 m x 4,90 m ebatlarında tek odadan oluşan bir bölüm eklemesi nedeniyle hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan kamu davası açıldığı,
    Müdafii bulunmayan sanığın duruşmada; 4 çocuğu olduğunu, çocuklarının büyümesi ve kula gitmeleri nedeniyle barınacak yeri bulunmadığından evine bir oda eklediğini, izinsiz yaptığı bölümü eski hale getirmeyeceğini beyan ettiği, lehe olan kanun maddelerinin uygulanmasına ilişkin bir talepte bulunmadığı,
    Yerel mahkemece 5237 sayılı TCK"nun 184/1, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca hükmolunan 7.300 Lira adli para cezasının taksitlendirilmesi konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    5237 sayılı TCK"nun "Adlî para cezası" başlıklı 52. maddesinin konumuza ilişkin 4. fıkrasında; "Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir" şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre; 647 sayılı Kanundaki düzenlemeden kısmen farklı olarak adli para cezalarının ödenmesi hususunda seçimlik iki yöntem kabul edilmiştir:
    Bunlardan ilki; sanığa adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verilmesi,
    İkincisi ise; adli para cezasının taksitlendirilmesidir.
    Yerel mahkemece, hükmolunan adli para cezasının ödenmesi için faile hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere süre verilebilecek, ancak sürenin sonundan başlamak üzere ayrıca taksitlendirme yapılamayacaktır. Zira, kanun koyucu anılan maddede seçimlik iki yöntem düzenlemiş olup, her iki hal de hakimin takdirine bağlı olmakla birlikte, sanığın şahsi ve ekonomik hallerine göre bu seçeneklerden yalnızca birine hükmedilmesi gerekmektedir.
    5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun "Adlî para cezasının infazı" başlıklı 106. maddesinin uyuşmazlığa ilişkin 6. fıkrasında; "Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır",
    Aynı kanunun "Seçenekli yaptırımların uygulanması" başlıklı 109. maddesinde; "Kısa süreli hapis cezası yerine Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre hükmedilen seçenekli yaptırımların infazında uygulanacak rejim, tüzükte gösterilir",
    Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün "Seçenekli yaptırımlarda uygulanacak rejim" başlıklı 51. maddesinde;
    "(1) Kısa süreli hapis cezası yerine hükmedilen adlî para cezasının infazı:
    ...b) Kesinleşen adlî para cezasını içeren ilâm, Cumhuriyet başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı hapis cezasından çevrilen adlî para cezasının otuz gün içinde ödenmesi için hükümlüye bir ödeme emri tebliğ eder,
    c) Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, otuz günlük süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine imkan sağlanır...,
    d) Hükümde adlî para cezası takside bağlanmış ise kararda belirtilen süreye göre infaz edilir...",
    Şeklinde yer alan düzenlemeler gözönüne alındığında; kesinleşen hükümde hükmolunan adli para cezasının takside bağlanmamış olması halinde, hükümlünün ödeme emrinin tebliğinden itibaren 30 gün içinde adli para cezasının üçte birini ödemesi ve istekte bulunması üzerine geri kalan kısmın birer ay ara ile iki taksitte ödenmesi mümkündür.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Evli 4 çocuklu olan ve kendi beyanına göre aylık 200 Lira kazancı bulunan sanığa kendi arazisi üzerindeki 20 m²"lik evine yapı ruhsatiyesi almadan 4.90 mx4.90 m ebatlarında tek odadan oluşan bir bölüm eklemesi fiili nedeniyle yerel mahkemece imar kirliliğine neden olma suçundan TCK"nun 184/1. maddesi uyarınca verilen 1 yıl hapis cezasının aynı kanunun 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca seçenek yaptırıma dönüştürülerek hükmolunan 7.300 Lira adli para cezasının, sanığın ekonomik durumu ve şahsi halleri gözönüne alındığında TCK"nun 52/4 maddesi uyarınca taksitlendirilmesi konusunda değerlendirilme yapılmamasında isabet bulunmamaktadır. Diğer taraftan, infaz aşamasında ödeme emrinin kendisine tebliği üzerine 30 gün içinde adli para cezasının üçte birinin ödenmesinden sonra geriye kalan kısmın iki eşit taksitte tahsili imkanı bulunmakta ise de, hükmedilen para cezasının miktarı ve sanığın ekonomik durumuna göre bunun yeterli olmayacağı ortadadır.
    Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece sanık hakkında TCK"nun 52/4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği gerekçesiyle bozulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, itirazın reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi O K..; "Yerel mahkemenin mahkumiyet kararı sanık hakkında TCK"nun 52/4. fıkranın tartışılmaması nedeniyle bozulmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle itiraz edilmiş, Ceza Genel Kurulunca da Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmiş ise de genel kurulun bu kararına aşağıda belirtilen nedenlerle katılmıyorum.
    1-Öncelikle TCK"nun 52/4. fıkrasının uygulanması konusunda bir talep yoktur. Yargıtay"ın yerleşmiş kararlarında TCK"nun 50-51-52-62 gibi takdire dayalı hususlarda talep yoksa hakimin bu maddeleri tartışma zorunluluğu yoktur.
    2-5275 sayılı Yasanın 106/6. fıkrasına göre Cumhuriyet savcısının da verilen para cezasını taksitlendirme yetkisi vardır.
    3-TCK"nun 184/5. fıkrada kişi ruhsatsız yaptığı yeri eski haline getirirse kamu davası düşer, buna rağmen sanık inşaatını eski haline getirmemiştir.
    İzah edilen nedenlerle itirazın kabulü gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun ret kararına katılmıyorum" görüşüyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer yedi Genel Kurul Üyesi de; benzer düşünceyle itirazın kabulü gerektiği yönünde karşıoy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.09.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.



    Hemen Ara