Esas No: 2013/544
Karar No: 2014/385
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/544 Esas 2014/385 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : EDİRNE 2. Asliye Ceza
Günü : 25.03.2008
Sayısı : 379-94
Tehdit suçundan sanık O.. T.."nun 5237 sayılı TCK"nun 106/2-a, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.03.2008 gün ve 379-94 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 13.06.2012 gün ve 16756-14496 sayı ile;
“...Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;
TCK"nun 58. maddesinin uygulanmasında 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddesi uyarınca hangi ilamın tekerrüre esas alındığının denetime olanak verecek ve infazda duraksamaya yol açmayacak biçimde kararda açıkça gösterilmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.09.2012 gün ve 218869 sayı ile;
“...Mahkeme yapılan yargılama sırasında sanığın adli sicil kaydında yer alan kayıtların incelemesinde tekerrüre esas sabıka kayıtları olduğunu görmüş, bu ilamların kendisine ait olduğunu kabul eden sanık hakkında da TCK"nun 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimini uygulamaya karar vermiştir. Ancak hangi ilamın esas alındığını kararda belirtmemiştir.
Sanığın dosya içerisinde mevcut adli sicil kaydında üç adet mahkumiyet ilamının yer aldığı, bunların Cumhuriyet Başsavcılığımızca mahallinden getirtilip incelemesinde de birinin kesin nitelikte bulunması, diğerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin olmaları sebebiyle tekerrüre esas nitelikte olmadıkları görülmüştür. Ancak sanığın Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 2005/658 E. 2007/109 K. sayılı 2.400 TL adli para cezasına ilişkin ilamının kesinleşme tarihi olayımızın suç tarihinden önce olup tekerrüre esas olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre sanığın tekerrüre esas tek sabıkası vardır.
Adli sicil kaydında tekerrür esas ilamı bulunan sanık hakkında mahkûmiyet hükmünde hangi ilamın tekerrüre esas alındığı kararda gösterilmeden, yalnızca sabıkası olduğu belirtilerek 5237 sayılı TCK"nun 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi isabetsiz ve bozmaya gerektirir bir durum ise de, dosya kapsamına göre leh ve aleyhe değerlendirilmesi bile yapılmadan tekerrüre esas tek sabıkası bulunan sanığın bu ilamının kararda gösterilmesi sağlanarak hükmün düzeltilerek onanması mümkündür" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından 23.05.2013 gün ve 31569-15950 sayı ile, "Otuz günlük süreden sonra 25.09.2012 tarihinde sanık aleyhine sonuç doğurabilecek biçimde itiraz edildiği anlaşılmakla, süresinde olmayan itirazın yerinde görülmediğine" karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmemesinin bozma nedeni yapılıp yapılmayacağının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının süresinde olup olmadığı, itirazın süresinde olduğunun kabulü halinde ise, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile değişik 308/2. maddesi uyarınca itirazın gönderildiği Özel Daire tarafından itiraz konusunda bir karar verilmeden Ceza Genel Kurulunca değerlendirme yapılmasının mümkün olup olmadığı öncelikle değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya kapsamından; yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından 13.06.2012 gün ve 16756-14496 sayı ile bozulduğu, Özel Daire bozma ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 20.07.2012 tarihinde teslim edildiği, Özel Daire bozma ilamına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 25.09.2012 tarihinde itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Olağanüstü kanun yolları arasında yer alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesinde; "Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz" şeklinde düzenlenmiş olup, 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile,
"(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir" şeklinde iki fıkra eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Bu düzenleme ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak farklı bir hüküm getirilmek suretiyle sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük bir süre ile sınırlandırılmış olup, bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacaktır. Süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz kanun yoluna gidilemeyecektir.
Öte yandan 5271 sayılı CMK"nun 331. maddesi ; "(1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil olunur.
(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır" şeklinde iken, 26.08.2011 tarih ve 28037 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.08.2011 tarih ve 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 27. maddesi ile maddenin birinci fıkrası; (1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuzbir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler" şeklinde değiştirilmiştir.
Anayasa Mahkemesince 18.07.2012 gün ve 2012-108 sayı ile CMK"nun 331. maddesinin 650 sayılı KHK ile değişik birinci fıkrasının iptaline karar verilmiş, ancak sözkonusu iptal hükmü 1 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte 27.06.2013 gün ve 6494 sayılı Kanunun 25. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nun 331. maddesinde değişiklik yapılmış ve maddenin birinci fıkrası; "Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler" şeklindeki son halini almıştır.
CMK"nun 331. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, adlî tatilin; 01.01.2005 tarihine kadar 20 Temmuz - 5 Eylül, 01.01.2005 ile 01.01.2012 tarihleri arasında 1 Ağustos - 5 Eylül, 01.01.2012 tarihinden itibaren ise 20 Temmuz - 31 Ağustos tarihleri arasında olduğu görülmektedir.
Aynı maddenin 2. fıkrasında, anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 3. fıkrasında Yargıtayın, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya 5320 sayılı Kanunun 18. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılan Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapacağı, 4. fıkrasında ise, adlî tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu düzenlemelere göre, adlî tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili süreler adlî tatil içinde de işleyecektir. Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Öte yandan 14.02.1934 sayı gün ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de; adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği geçerli olmakla birlikte, tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehil adlî tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın tehdit suçundan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün temyizen incelemesini yapan Özel Dairece, tekerrüre esas alınan ilamın karar yerinde gösterilmesi gerektiğinden bahisle bozulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas bir ilamı bulunması nedeniyle aykırılığın bozma konusu yapılmaması ve hükmün düzeltilerek onanması gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu, sanık lehine bozulan hükmün düzeltilerek onanmasına ilişkin olan ve sanık aleyhine olduğunda şüphe bulunmayan bu itirazın 5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca 30 günlük süreye tâbi olduğu görülmektedir.
2012 yılında ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin 20.07.2012 - 31.08.2012 tarihleri arasında çalışmaya ara vermeleri de göz önüne alındığında, ilamın adli tatile rastlayacak şekilde 20.07.2012 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmesi nedeniyle adli tatilden sonra başlayacak olan itiraz süresinin 30.09.2012 tarihinde sona erdiği anlaşıldığından, sanığın tutuklu olmadığı hükme ilişkin olarak Özel Dairece verilen bu karara karşı, ceza işlerini gören makamlardan biri olduğunda şüphe bulunmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından süresi içinde olacak şekilde 25.09.2012 tarihinde itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
İtirazın süresinde olduğu belirlendikten sonra, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile değişik 308/2. maddesi uyarınca itirazın gönderildiği Özel Daire tarafından itiraz konusunda bir karar verilmeden Ceza Genel Kurulunca değerlendirme yapılmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine gelince;
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesine 6352 sayılı Kanunla eklenen fıkralar birlikte değerlendirildiğinde; Özel Daire kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulduğunda dosyanın itiraz konusunda bir karar verilmek üzere öncelikle Özel Daireye gönderilmesi gerekmekte olup, en kısa sürede itirazı inceleyecek olan Özel Dairenin itirazı yerinde gördüğü takdirde kararını düzeltmesi, aksi takdirde itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle itiraz konusunda bir karar verilmek üzere dosyayı Ceza Genel Kuruluna göndermesi gerekmektedir.
Özel Dairenin 13.06.2012 gün ve 16756-14496 sayılı bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itiraz üzerine dosyanın gönderildiği Özel Dairece itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, itirazın süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş olup, 5271 sayılı CMK"nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca itiraz nedenlerinin yerinde görülüp görülmediği konusunda öncelikle Özel Dairece bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının süresinde yapıldığı anlaşıldığından 5271 sayılı CMK"nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca, itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı konusunda öncelikle karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının süresinde yapıldığı anlaşılığından, 5271 sayılı CMK"nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca, itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı konusunda öncelikle karar verilmesi için dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.09.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.