Esas No: 2013/671
Karar No: 2014/373
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/671 Esas 2014/373 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ANTALYA 7. Asliye Ceza
Günü : 27.09.2012
Sayısı : 366 - 801
Taksirle ölüme neden olma suçundan sanık Ş.. G.."ın 5237 sayılı TCK"nun 85/1 maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2006 gün ve 1471-409 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 12.05.2008 gün ve 2671-5728 sayı ile; CMK’nun 5728 sayılı Kanunla değişik 231. maddesinin uygulanma şartlarının değerlendirilmesi amacıyla sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 26.12.2008 gün ve 796-1381 sayı ile; sanığın TCK’nun 85/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, TCK"nun 51 ve CMK"nun 231. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş, sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 12.03.2012 gün ve 1455 - 6771 sayı ile;
“Tali kusurlu olarak sebebiyet verdiği kaza sonucu bir kişinin ölümüne sebebiyet veren sanığın kusurlu olmadığının beyan etmesinin suçu inkar anlamına gelmeyeceği dikkate alınmadan pişmanlık duymadığından bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile sanık hakkında TCK"nun 51. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesi ise 27.09.2012 gün ve 366-801 sayı ile;
"Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda Yargıtay bozma kararında belirtildiği üzere, sadece suçu inkar etmesi nedeniyle ve pişmanlık duymadığından hakkında erteleme hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmiş olmayıp, mahkememizin önceki kararında yasal ve yeterli olacak şekilde sanığın katılanın zararlarını gidermemiş olması, olayda kusuru bulunmadığını savunmak suretiyle suçunu inkar edip pişmanlık duymaması, sabıka kaydında silinme koşulları oluşmuş olmasına rağmen, taksirle ölüme neden olmak suçundan da sabıkası bulunması hususları göz önünde bulundurulduğunda, bu kez de verilen cezasının ertelenmesi yoluna gidilmesi halinde, sanığın bu tür eylemlerinin bir nevi yaptırımsız kalacağı ve yeniden suç işlemeyeceği yolunda mahkememize vicdani kanaat gelmediği gerekçeleriyle, hakkında erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına gerek olmadığına dair karar verilmiş bulunduğundan, Yargıtay bozma kararının yerinde bulunmadığı..." gerekçesiyle direnerek önceki hükmünde olduğu gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 24.09.2013 gün ve 321969 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan hükmolunan 1 yıl 8 ay hapis cezasının ertelenmemesine yönelik olarak gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın olay tarihinde saat 22.00 sıralarında aracı ile Antalya ..... Bulvarı üzerinde .... Kavşağından Migros Kavşağına doğru seyir halinde iken karşıdan karşıya geçmeye çalışan ve orta refüje 1,5 metre mesafede bulunan C.. B.."a aracının sağ ön çamurluğu ile çarparak olay yerinde ölümüne neden olduğu,
Olaydan hemen sonra Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan ve saat 23.50 sıralarında bitirilen keşif sonucu trafik polisi bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; sanığın olayda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 84. maddesi uyarınca tali kusurlu, ölenin ise araçlara ilk geçiş hakkını vermemek kuralını ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğunun belirtildiği,
Yerel mahkeme tarafından getirtilen sabıka kaydında taksirle ölüme neden olma suçundan verilen, 23.10.1997 tarihinde infaz edilen ve silinme şartları gerçekleşmiş ağır para cezasından ibaret sabıka kaydının bulunduğu, yargılama sırasında sabıka kaydında yer alan bu geçmiş hükümlülüğün silindiği ve sanığın sabıka kaydının bulunmadığına dair yeni kaydın sunulduğu,
Sanık müdafii tarafından sunulan Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.12.2009 gün ve 390-468 sayılı kararına göre, sanık hakkında katılanlarca açılan tazminat davasının kısmen kabul ile sonuçlandığı ve sanığın tazminat ödemeye mahkum edildiği, bu ilama bağlı tazminat alacağı için sanığa Antalya 11. İcra Müdürlüğü tarafından faizi ile birlikte toplam 335.715,84 Lira ödeme emrinin tebliğ edildiği,
Almanca Öğretmenliği bölümü mezunu olan ve Almanya"nın Antalya Konsolosluğunda çalışan sanığın yargılama aşamasında evlendiği ve bir çocuk sahibi olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık kollukta, olayın oluşumunu anlatarak, pişmanlığa dair herhangi bir beyanda bulunmamış, C.Savcılığında; “kazada kusursuz olduğumu düşünüyorum” demiş, 11.10.2005 tarihinde mahkeme huzurunda yine olayın gerçekleşme şeklini anlatarak pişmanlığına dair bir beyanda bulunmamıştır.
İlk hükmün verildiği 27.04.2006 tarihli duruşmada son söz olarak; “çok üzgünüm ben de böyle bir şeyin olmasını istemezdim, elimden geleni yaptım, kişiyi fark ettiğimde çok geçti, polisi ve ambulansı arayarak yardımcı olmaya çalıştım” demiş,
İkinci hükmün verildiği 26.12.2008 tarihli celsede son savunma olarak; “meydana gelen olaydan dolayı çok üzgünüm, zararlarını karşılamak için girişimde bulundum, hala da zararı karşılamak isterim, meydana gelen kazada benim kusurum yoktur” dedikten sonra son sözünde ise; “pişmanım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yerel mahkemece önceki hükümde; "sanığın duruşmadaki mahkemeye yönelik saygılı tutum ve davranışı, ölenin yakınlarının zararını gidermeye çalışması", direnme kararında ise; "sanığın suçtan sonra ve yargılama sürecindeki tutum ve davranışları, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri" taktiri indirim nedeni kabul edilerek hükmolunan cezasından TCK"nun 62. maddesi gereğince indirim yapılmış,
“Sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, daha önceden de taksirle ölüme neden olmak suçundan cezalandırılmış olması” gerekçesiyle hakkında TCK"nun 50. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verilmiş,
“Sanığın katılanların zararlarını gidermemiş bulunması, kusurlu olmadığını savunarak suçtan kurtulmaya çalışması, pişmanlık gösterdiğine dair dosyaya yansıyan herhangi bir tutum ve davranışının bulunmaması, tekerrüre esas olmayacak nitelikte daha önceden de taksirle ölüme neden olmak suçundan cezalandırılmış bulunması hususları nazara alındığında yeniden suç işlemeyeceği yolunda mahkememize vicdani kanaat gelmediğinden, sanık hakkında TCK"nun 51. ve CMK"nun 231. maddelerinin uygulanmasına taktiren yer olmadığına” karar verilmiştir.
Erteleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51. maddesinde;
“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir...” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olanlar bakımından ise bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi,
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine kanuni engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hallerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenmesi imkanı bulunmamaktadır.
07.06.1976 gün ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere, “erteleme” cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir şahsileştirme kurumudur.
Cezanın ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe dosyada bulunan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır. Zira kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme talebinin reddine karar verilmesi kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olup, uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Adli sicil kaydındaki geçmiş hükümlülüğünün silinme şartlarının gerçekleşmiş olması nedeniyle sabıkası olmayan, yargılama boyunca yapılan tüm celselere katılan sanığın, 27.04.2006 tarihli celsede son söz olarak; “çok üzgünüm ben de böyle bir şeyin olmasını istemezdim”, 26.12.2008 tarihli oturumda son savunma olarak; “meydana gelen olaydan dolayı çok üzgünüm” son sözünde ise; “pişmanım” dediği, bunun dışında pişman olmadığına dair bir söz ya da davranışının tutanaklara yansımadığı, bununla birlikte kusurunun bulunmadığına yönelik savunmasının pişman olmadığı anlamına da gelmeyeceği gözetilmeden, yerel mahkemece "suçtan sonra ve yargılama sürecindeki tutum ve davranışları" olumlu değerlendirilerek takdiri indirim uygulanan sanık hakkında hükmolunan cezanın ertelenmemesine yönelik; "katılanın zararlarını gidermemiş bulunması, suçunu inkar ederek pişmanlık duymaması, tekerrüre esas olmayacak ve silinme koşulları oluşacak şekilde sabıka kaydında taksirle ölüme neden olmak suçundan cezalandırılmış olması göz önünde bulundurulduğunda yeniden suç işlemeyeceği yolunda mahkememize vicdani kanaat gelmediği” şeklinde gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmadığı gibi dosya kapsamı ile örtüşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla; isabetli bulunmayan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.09.2012 gün ve 366-801 sayılı direnme hükmünün, sanığa hükmolunan cezanın yasal, yeterli ve dosya içeriğine uygun olmayan gerekçeyle ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.09.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.