Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/134 Esas 2014/344 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/134
Karar No: 2014/344

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/134 Esas 2014/344 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/134 E.  ,  2014/344 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : KIRŞEHİR Ağır Ceza
    Günü : 24.05.2012
    Sayısı : 6-103

    Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık İ.. K.."in 5237 sayılı TCK"nun 81/1, 35/2 ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.05.2012 gün ve 6-103 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.12.2013 gün ve 2088 - 7585 sayı ile;
    "Mağdur İrfan"ın, sanık İbrahim"in eşi Naile’nin ağabeyi olduğu, İbrahim"in, Naile"nin evi terketmesinden İrfan"ı sorumlu tuttuğu, olay günü İrfan"ın bulunduğu kahvehaneye elinde tek kırma av tüfeği ile geldiği, İrfan"la aynı masada oturanlardan kahvehaneyi boşaltmalarını istediği, İrfan"ın sandalyeden kalkarak yakında bulunan kolonun arkasına geçmeye çalıştığı, tanık Ali"nin de müdahale etmeye çalıştığı esnada İbrahim"in tüfeği ateşlediği ve İrfan"ı sağ bacağın alt kısmından isabetle yaraladığı, yaranın sağ bacağın diz altından kesilmesine ve hayati tehlikeye neden olduğu olayda, sanığın korkutmak ve eşinin yerini öğrenmek amacıyla geldiğini beyan etmesi, atış sayısı ve yeri ile başkaca fişek bulunmaması dikkate alındığında, öldürme kastıyla hareket ettiği konusundaki şüphe hali sanık lehine yorumlanarak, sanığın 5237 sayılı Kanunun 61. maddesi uyarınca meydana gelen zararın ağırlığına göre alt sınırdan uzaklaşılarak, mağdura karşı silahla yaralama suçundan hüküm kurulması yerine, suç vasfında hataya düşülerek, öldürmeye teşebbüs suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.01.2014 gün ve 207150 sayı ile;
    "Sanık İbrahim"in katılan İrfan"ın kız kardeşi Naile ile evli olduğu, olay tarihinden 3-4 ay önce Naile’nin sanık ile müşterek yaşadıkları evi terk ederek ayrılmasından Naile’nin ağabeyi katılan İrfan"ı sorumlu tuttuğu, katılan ve arkadaşlarının kahvede oyun oynadıkları sırada sanığın adli emanetin 2011/712 sırasında kayıtlı av tüfeği ile Dostlar Kıraathanesi adlı kahveye geldiği, kahvedekilere "hemen burayı boşaltın" dediği, katılan İrfan"ın sandalyeden kalkarak yakında bulunan kolonun arkasına geçmeye çalıştığı, tanık Ali"nin de sanığa engel olmak istemesine rağmen, sanığın elindeki tek kırma tabir edilen tüfeği yaklaşık 1-1,5 metre mesafeden katılanı hedef alarak ateş ettiği, isabet eden toplu saçma nedeniyle katılanın, femoral arter ve ven hasarı ile sağ femur açık parçalı kırık oluştuğu, hayati tehlikeye neden olacak şekilde doku defekti ve 5. derecede saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek nitelikte yaraladığı, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi ve sağ alt eksteremitenin diz eklemi seviyesinden ampütasyonuna (sağ bacağın diz altından kesilmesine) neden olduğu;
    Olaydaki Somut Sorun;
    Sanığın üzerine atılı suç vasfının, TCK"nun 81 ve 35. maddeleri kapsamında kasten insan öldürmeye teşebbüs mü?, yoksa aynı kanunun 86 ve 87. maddeleri kapsamında kasten yaralama suçu mu? konusuna ilişkindir.
    ...23.11.2011 tarihli görgü tespit olay yeri inceleme raporunun incelenmesinde; olay yerinin tek katlı iş hanı olduğu, kıraathane içerisinde ateşli silah ile yaralama olayının olduğu, kıraathane önünde giriş kapısına 150 cm mesafede 1 adet Prenses ibareli tek kırma av tüfeği, 1 adet 12 cal. kartuş ve 1 adet bez parçası olduğu, kıraathaneye girildiğinde giriş kapısına 7 metre mesafede beton kolon dibinde yoğun miktarda kırmızı lekelerin, iskambil kağıtları ile kahverengi renkli üzeri kırmızı lekeli masa örtüsünün olduğu, kıraathane içerisinde herhangi bir dağınıklığın olmadığı tespit edilmiştir.
    Sanığın adli raporlarında;
    Sağ üst bacak dış ortada 10 cm.lik yaralanma olduğu, şahsın yaralanma ve femur kırığı nedeniyle ortopedi ve kalp damar cerrahisi bölümü ve ortopedi servisine yatış yapıldığı, femoral arter ve ven hasarı ile sağ femur açık parçalı cisim kırığına neden olan av tüfeği saçma tanesi yaralanmasının şahsın yaşamını tehlikeye soktuğu, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığı, yüz sınırları içerisinde sabit iz niteliğinde herhangi bir lezyon tarif ve tespit edilmediği, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2,3) ve ağır (4,5,6) olarak sınıflandırıldığında saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını ağır (5) derecede etkileyecek nitelikte olduğu, sağ alt eksteremitenin diz eklemi seviyesinden ampütasyonuna neden olan av tüfeği saçma tanesi yaralanmasının, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olduğu belirtilmiştir.
    Yasal mevzuata bakıldığında;
    5237 sayılı TCK’nun 81. maddesi;
    "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır",
    Madde 35;
    "(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
    (2) Suça teşebbüs hâlinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir",
    Suç niteliğinin belirlenebilmesi, sanığın kastının saptanması ile mümkündür. Esasen failin iç dünyasını ilgilendiren kastının belirlenmesinde, failin dışa yansıyan, olay öncesi, olay sırası ve sonrasındaki davranışları ölçü olarak alınmalıdır. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, kasten öldürmeye kalkışma ve yaralama suçlarını birbirinden ayıran başlıca ölçüler;
    -fail ile mağdur arasındaki husumetin nedeni ve derecesi,
    -failin cürümde kullandığı saldırı aletinin niteliği,
    -atış veya darbe sayısı ile mesafesi,
    -mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri,
    -hedef seçme olanağının olup olmadığı, olayın akışı ve nedeni, failin işlemeyi kastettiği cürmün meydana gelmesine iradesi dışında engel bir nedenin olup olmadığıdır.
    Tüm bu olgular olaysal olarak değerlendirilip sanığın kastı belirlenmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Yüksek Daire bozma ilamında belirtiği gibi; "mağdur İrfan"ın, sanık İbrahim"in eşi Naile’nin ağabeyi olduğu, İbrahim"in, Naile"nin evi terketmesinden İrfan"ı sorumlu tuttuğu, olay günü İrfan"ın bulunduğu kahvehaneye elinde tek kırma av tüfeği ile geldiği, İrfan"la aynı masada oturanlardan kahvehaneyi boşaltmalarını istediği, İrfan"ın sandalyeden kalkarak yakında bulunan kolonun arkasına geçmeye çalıştığı, tanık Ali"nin de müdahale etmeye çalıştığı esnada İbrahim"in tüfeği ateşlediği ve İrfan"ı sağ bacağın alt kısmından isabetle yaraladığı, yaranın sağ bacağın diz altından kesilmesine ve hayati tehlikeye neden olduğu" hususları dikkate alındığında, sanığın ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğundan hükmün onanması yerine bozulması yasaya aykırıdır.
    ...Av tüfeği ile yakın mesafeden bacağa yönelik yapılan atışlarda, toplu saçma girişi ile geniş doku ve kemik defekti (eksikliği, kaybı) yanında ana damar ve sinir paketinin tamamen parçalanıp ani ve bol miktarda kan kaybı sonucu kısa sürede ölümün meydana geldiğinin bilinen veya bilinmesi gereken bir durum olması nedeniyle, sanık hakkında öldürmeye teşebbüs nedeni ile verilen hükmün onanması yerine bozulması usul ve yasaya aykırıdır.
    Dolayısıyla sanığın öldürmeye teşebbüs suçundan TCK"nun 81 ve 35. maddeleri ile cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararı doğru olup, bozma ilamı yasaya aykırıdır.
    Yüksek Dairenin, süreklilik arz eden uygulamaları da gözetilerek, hükmün onanması gerektiği düşünülmektedir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.02.2014 gün ve 344-567 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Eylemin gerçekleşme şekli ve suçun sübutu yönünden uyuşmazlık ve bu kabulde dosya kapsamı itibari ile herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın sabit kabul edilen eyleminin kasten yaralama suçunu mu, yoksa kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık İ.. K.."in katılan İ.. K.."in kız kardeşi Naile Kalender ile evli olduğu, olay tarihinden 3 ay önce Naile Kalender"in sanık İbrahim ile müşterek yaşadıkları evi terk ettiği, sanığın eşine ulaşmaya çalışmasına rağmen başarılı olamadığı, sanığın katılanla eşinin nerede olduğu konusunda bazı görüşmeler yaptığı ancak müspet netice alamadığı, bu gelişmeler nedeniyle katılana kızgınlık duyan sanığın olay günü elinde av tüfeği olduğu halde, katılanın da bulunduğu Dostlar Kıraathanesine geldiği, bir masada oyun oynamakta olan katılan ve tanıkların sanığın geldiğini fark etmedikleri, sanığın elindeki av tüfeğini omzuna dayayıp katılana nişan almak suretiyle masaya yaklaştığı, katılan ve tanıkların bu sırada sanığın geldiğinden haberdar oldukları, sanığın masada bulunanlara hitaben “burayı boşaltın” dediği, tanık Cafer’in araya girmek istemesi üzerine Cafer"e “sen çekil seninle işim yok” dediği, katılanın kaçmak için ayağa kalktığı sırada sanığın yaklaşık 1- 1,5 metre mesafeden katılana doğru bir el ateş ettiği, av tüfeğinden çıkan saçmaların katılanın sağ bacağının üst kısmına toplu şekilde isabet ettiği, atış sonrası tanıkların sanığa müdahale ettiği, sanığın av tüfeğini de olay yerinde bırakarak kaçtığı, ertesi gün kolluk kuvvetlerine teslim olduğu,
    23.11.2011 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olay yerinin tek katlı iş hanı olduğu, kıraathane önünde giriş kapısına 150 cm mesafede 1 adet Prenses ibareli tek kırma av tüfeği, 1 adet 12 calibre kartuş ve 1 adet bez parçası olduğu, kıraathaneye girildiğinde giriş kapısına 7 metre mesafede beton kolon dibinde yoğun miktarda kırmızı lekelerin, iskambil kağıtları ile kahverengi renkli üzeri kırmızı lekeli masa örtüsünün olduğu, kıraathane içerisinde herhangi bir dağınıklık olmadığı bilgilerine yer verildiği,
    Ekspertiz raporunda, olayda kullanılan silahın 12 numara av fişeği atan, yivsiz-setsiz tek namlulu, üstten kırma, açık horozlu bir av tüfeği olduğu, olay yerinde ele geçen av fişeği kartuşunun, olayda kullanılan silahtan atıldığının ifade edildiği,
    Katılanın ilk muayenesinde; sağ üst bacak dış ortada 10 cm"lik yaralanma olduğu, şahsın yaralanma ve femur kırığı nedeniyle ortopedi ve kalp damar cerrahisi bölümünün gördüğü, ortopedi servisine yatış yapıldığı, hayati tehlikesinin olduğu, bacak iç yüzeyde çıkış deliği bulunmadığı tespitlerine yer verildiği,
    Erciyes Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 21.12.2011 tarih ve 1190 sayılı raporunda, katılan İ.. K.."in femoral arter ve ven hasarı ile sağ femur açık parçalı cisim kırığına neden olan av tüfeği saçma tanesi yaralanmasının şahsın yaşamını tehlikeye soktuğu, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2,3) ve ağır (4,5,6) olarak sınıflandırıldığında, saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını ağır (5) derecede etkileyecek nitelikte olduğunun belirtildiği,
    Erciyes Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 19.04.2012 tarih ve 2684 sayılı raporunda, İ.. K.."in sağ alt eksteremitenin diz eklemi seviyesinden ampütasyonuna neden olan av tüfeği saçma tanesi yaralanmasının, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olduğunun açıklandığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan aşamalarda özetle; kız kardeşi Naile ile sanığın evli olduğunu, kız kardeşinin geçimsizlik nedeniyle çocuklarını da bırakarak evden ayrıldığını ve ortadan kaybolduğunu, kendisininde kız kardeşinin nerede olduğunu bilmediğini, olay günü arkadaşları Cafer, Kemal ve Şeref ile A.. M.."ye ait kahvehanede oyun oynadığını, sanığın elinde silah olduğu halde oyun masasına yaklaşarak yanında bulunan Cafer"e "sen yanından ayrıl, seninle işim yok" dediğinde sanığın varlığından haberdar olduğunu, tek kırma av tüfeğini nişan almış vaziyette kendisine doğru tuttuğunu, tanık A.. M.."nin sanığa müdahale etmek için yaklaştığı sırada bir silah sesini duyduğunu, bu sırada oturduğu sandalyeden ayağa kalmak üzere olduğunu, av tüfeğinden çıkan saçlamaların ayağına isabet ettiğini, olay sırasında sanığın kendisine bir şey söylemediğini, bu nedenle kendisinin de sanığa yönelik herhangi bir söz sarf etmediğini, sanığın kendisini öldürmek istediğini ifade etmiş,
    Tanık A.. M..; olay günü saat 17.00 sıralarında kahvehanesinde bulunduğu sırada sanığın av tüfeği ile içeri girdiğini, tüfeği içeridekilere doğrultarak "hemen burayı boşaltın" dediğini, daha sonra tüfeği katılana çevirdiğini ve katılana bir el ateş ettiğini, daha sonra müşterilerle birlikte sanığa müdahale ettiklerini, silahı elinden aldıklarını, sanığın bir fırsatını bularak kaçtığını söylemiş,
    Tanık K.. Y..; olay günü sanığın elinde tüfekle kahvehaneye girdiğini, katılanla birlikte oturdukları masaya doğru geldiğini, katılan oturduğu sandalyeden kalkıp kaçmaya çalıştığı sırada sanığın bir el ateş ettiğini, daha sonra hep birlikte sanığın elindeki tüfeği aldıklarını belirtmiş,
    Tanık Ş.. B..; olay günü kahvehanede oturdukları sırada sanığın elinde tüfekle içeri girdiğini, oturdukları masaya yönelerek yanlarına geldiğini, sanığın elindeki tüfeği görünce paniklediklerini, sanığın tüfeği katılana doğrultarak ateşlediğini, bu sırada sanık ile katılan arasında yaklaşık iki metre mesafe olduğunu, katılanın bacağından yaralandığını ve yere düştüğünü, sanık ile katılan arasında karşılıklı konuşmanın olmadığını, daha sonra hep birlikte sanığın elinden silahı aldıklarını, sanığın olay yerinden kaçtığını dile getirmiş,
    Tanık C.. K..; olay günü saat 17.00 sıralarında sanığın elinde tüfekle kahvehaneye geldiğini, içeride bulunanlara hitaben "burayı boşaltın" dediğini, daha sonra kendilerinin oturduğu masaya yönelerek kendisine hitaben "amca sen oradan kalk" dediğini, sanık ile katılan arasındaki konuyu bildiği için "yapma" diyerek sanığı vazgeçirmeye çalıştığını, ancak sanığın ateş etmek suretiyle katılanı bacağından yaraladığını, bilahare kahvehanede bulunanların sanığın elinden tüfeği aldığını, sanığın kaçarak olay yerinden uzaklaştığını beyan etmiş,
    Sanık aşamalarda özetle; Naile Kalender ile evli olduğunu, eşinin üç ay önce çocuklarını da bırakarak evi terk ettiğini, eşini aramasına rağmen bulamadığını, kayınlarının eşini sakladığını, olay günü bu durumu konuşmak için kayınbiraderi olan katılanın bulunduğu kahvehaneye gittiğini, giderken katılanı korkutmak için av tüfeğini yanına aldığını, tüfekte bir adet fişek olduğunu, üzerinde başka fişek bulunmadığını, kahvehaneye girip katılana eşini sorduğunu, katılanın kendisine küfür ettiğini, bu nedenle katılanı korkutmak için av tüfeğiyle yere doğru ateş edeceği sırada tanık Ali"nin kendisine müdahale ettiğini, bu sırada silahın ateş aldığını ve tüfekten çıkan saçmaların katılanın bacağına isabet ettiğini, amacının katılanı korkutmak olduğunu, daha sonra da kahvehanedekilerin kendisine müdahale edip silahı elinden aldıklarını savunmuştur.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
    Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
    Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna sübjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
    Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04.06.1990 gün ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
    Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, çözülmesi gereken konu sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
    İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2003 gün ve 196-212, 30.09.2003 gün ve 226-229, 08.07.2008 gün ve 88-184 ile 31.03.2009 gün ve 248-82 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesi sırasında; fail ile mağdur arasındaki husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânının olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmaktadır.
    Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken kıstaslar farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanık ile katılanın enişte-kayınbirader oldukları, olay tarihinden üç ay önce sanığın eşinin evi terk ettiği, olay tarihine kadar eşini bulmaya çalıştığı, bu kapsamda katılan ile görüşmeler yaptığı, katılanın eşinin yerini bildiği halde bu bilgiyi kendisiyle paylaşmadığı hissine kapılan sanığın olay tarihinde katılanın bulunduğu kahvehaneye elinde av tüfeği olduğu halde geldiği, kahvehanede bulunanlara "burayı boşaltın", araya girmeye çalışan tanık Cafer"e hitaben de "sen aradan çekil" demek suretiyle katılana yönelik bir eylem gerçekleştirme iradesini ortaya koyduğu, elinde bulunan tüfekle katılanın göğsüne doğru nişan alır vaziyette katılana doğru yöneldiği, o sırada sandalyede oturmakta olan katılanın sanığın atışından kurtulmak için ayağa kalktığında sanığın yaklaşık 1,5-2 metre mesafeden tüfeği ateşlediği, av tüfeğinden toplu şekilde çıkan saçma tanelerinin katılanın sağ bacağının üst orta kısmına isabet ettiği, bu atış sonrası kahvehanede bulunanların sanığın elinden av tüfeğini aldığı ve sanığın bir fırsatını bularak olay yerinden uzaklaştığı, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp-Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalında yapılan tedavisi sonucunda katılanın sağ bacağının eklem bölgesinden kesildiği, yaralanmanın katılanın yaşamını tehlikeye soktuğu gibi organlardan birinin işlevini yitirmesi niteliğinde olduğu anlaşılan somut olayda, sanığın eylemini katılana yönelttiğini açıkça ifade etmesi, öldürücü nitelikteki av tüfeği ile katılanın göğsüne doğru yakın mesafeden nişan alması, sanığın hedefinden çıkmak isteyen katılanın oturduğu sandalyeden kalkması üzerine sanığın katılanı hedef alarak ateş etmesi sonucu tüfeğin namlusundan toplu şekilde çıkan saçma tanelerinin katılanın bacağının üst orta kısmına isabet etmesi, av tüfeği ile yakın mesafeden bacağa yönelik yapılan atışlarda, toplu saçma girişi ile geniş doku ve kemik defekti yanında ana damar ve sinir paketinin tamamen parçalanıp ani ve fazla miktarda kan kaybı sonucu kısa sürede ölümün meydana geldiğinin bilinen veya bilinmesi gereken bir durum olması, olay yerinde bulunanların sanığa müdahale ederek elindeki tüfeği almaları hususları gözönüne alındığında, sanığın kastının kasten öldürme suçuna yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, Özel Dairece, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu gerekçesiyle yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isabetsizdir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; "sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu" düşüncesiyle itirazın reddi yönünde karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 09.12.2013 gün ve 2088-7585 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Usul ve kanuna uygun bulunan Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 24.05.2012 gün ve 6-103 sayılı kararının ONANMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.07.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara