Esas No: 2013/389
Karar No: 2014/341
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/389 Esas 2014/341 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : UŞAK Ağır Ceza
Günü : 15.11.2007
Sayısı : 283-294
Sanık İ.. A.."ın katılan M.. G.."e kaşı gerçekleştirmiş olduğu dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 157/1, 35/2 ve 52. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 2.500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, kasıtlı suçlardan sabıkasının bulunması nedeniyle ertelemeye yer olmadığına ilişkin, Uşak Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.11.2007 gün ve 283-294 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 16.01.2013 gün ve 18030-453 sayı ile;
"...2- Sanıklar hakkında katılan M.. G.."e yönelik kurulan mahkumiyet hükmü bakımından yapılan temyiz isteğinin incelenmesinde;
Sanıkların eylemlerinin, TCK"nın 158/2. maddesine uygun bulunduğu gözetilmeden, toki evlerinin alınabilmesi için ayrıca Enerji Bakanının nüfuzunun kullanılmasının gerekmediğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanıkların, adli sicil kayıtlarındaki ilamların silinme koşullarının oluşması nedeni ile hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesi uyarınca; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması" nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 01.03.2013 gün ve 77335 sayı ile;
"...Sanığın sabıka kaydı incelendiğinde Torbalı Sulh Ceza Mahkemesi’nin 03.03.1995 gün ve 164 esas, 311 karar sayılı ilamının infaz tarihinin 28.12.1997 olduğu ve temyize konu suçun işlendiği tarihte silinme koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla 08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesindeki koşulların oluşmadığından bu sanık hakkındaki hükmün onanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 10.04.2013 gün ve 5722-6617 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
İnceleme, sanık İsmet hakkında katılan M.. G..’e karşı gerçekleştirmiş olduğu eylem nedeniyle kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık İsmet hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın adli sicil kaydında birden fazla ilamın bulunduğu, bunlardan 03.03.1995 tarihinde işlenen hırsızlık suçu nedeniyle Torbalı Sulh Ceza Mahkemesince 28.06.1995 gün ve 164-311 sayı ile 765 sayılı TCK’nun 491/3 ve 522. maddeleri uyarınca verilen 1 yıl 2 ay hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün 02.04.1996 tarihinde kesinleştiği ve 28.12.1997 tarihinde yerine getirildiği, 3682 sayılı Adli Sicil Kanununun 8/1-b maddesi uyarınca hırsızlık suçuna ilişkin olarak öngörülen 10 yıllık adli sicilden silinme tarihinin 28.12.2007 olduğu, uyuşmazlık konusu dolandırıcılık suçunun ise 11.07.2006 tarihinde işlendiği ve suç tarihi itibariyle hırsızlık suçuna ilişkin sabıka kaydının silinme şartlarının oluşmadığı anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 24.02.2009 gün ve 166-40 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında belirtildiği üzere, hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile CMK’nun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında gerçekleştirilen değişiklikler sonucunda, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezasından ibaret olması, suçun, 231. maddenin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine ilişkin, objektif şartlar ile sanığın kişilik özellikleriyle, duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılmasına yönelik subjektif şartın varlığı halinde uygulanması imkanı bulunan "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" kurumunun tatbik alanı genişletilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 250-13 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCK’nun 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Kanununun 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun Geçici 2. maddeleri hükümleri uyarınca silinme şartları oluşan önceki mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCK’nda tekerrür hükümlerinin uygulanması için anılan kanunun 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartlarının değerlendirilmesinde engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir. Ancak, kanuni engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, sübjektif şartın değerlendirilmesi sırasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Adli sicil kaydında kasıtlı bir suç olan hırsızlık suçundan verilmiş ve silinme şartları oluşmayan mahkûmiyet hükmü bulunan sanık hakkında, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunma şartı gerçekleşmediğinden, CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, sanık İsmet’in katılan Mustafa’ya karşı gerçekleştirmiş olduğu dolandırıcılık suçu yönüyle Özel Dairece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma şartlarının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının sanık İ.. A.. yönünden kaldırılmasına ve dosyanın esastan inceleme yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 16.01.2013 gün ve 18030-453 sayılı bozma kararının sanık İ.. A.. yönünden KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi amacıyla Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.07.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.