Esas No: 2013/658
Karar No: 2014/330
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/658 Esas 2014/330 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi : SÖKE Ağır Ceza
Günü : 12.06.2005
Sayısı : 93-153
Sanık İ.A. hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da dava açıldığı kabul edilerek, nitelikli cinsel saldırı suçundan 5237 sayılı TCK"nun 102/2, 43, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 7 yıl 3 ay 15 gün hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı kanunun 109/2-5, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Söke Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.06.2005 gün ve 93-153 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 25.02.2013 gün ve 8180-1829 sayı ile;
“Sanık hakkında düzenlenen 24.03.2006 günlü iddianame muhtevasından sanığın mağdureyi zorla arabaya bindirip cinsel saldırı eyleminde bulunduğunun açıkça ifade edilmiş olması, CMK"nın 225. maddesi gereğince hükmün, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verileceği hükmü de gözetilerek isnad edilen suçtan ek savunma hakkı verilmek suretiyle mahkûmiyetine karar verilmiş olması karşısında tebliğnamede bu hususta bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir" açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.05.2013 gün ve 21655 sayı ile;
“...Sanık hakkında şikayetçi Yaprak Kaya"ya karşı cinsel saldırı suçunu işlediği iddiasıyla TCK"nun 102/2-5, 53 ve 63. maddelerden kamu davası açılmıştır. Mahkeme duruşma aşamasında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma fiilinden ek savunma vererek her iki fiilden de mahkumiyet hükmü kurmuştur.
İddianamede sanığın müştekiye karşı gerçekleştirdiği cinsel saldırı suçu anlatılırken bu eylemin öncesi ve sonrası da anlatılmaktadır ki, ne sevk maddelerinde ne de eylemin nitelendirilmesinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan bahsedilmemiştir. Anılan suç ayrı bir suç teşkil ettiğine göre ayrıca ve açıkça gösterilmek suretiyle bu suçtan da kamu davası açıldığı belirtilmelidir. Bu durumda iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması gerekirken kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir kamu davasının bulunmadığı...” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin olarak kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunulmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 07.06.2013 gün ve 6111-7688 sayı ile; oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
itirazın kapsamına göre inceleme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Söke Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında; "Şüpheli ile şikayetçinin daha evvel resmi nikahları olmadan birlikte evlilik hayatı yaşadıkları ve ayrıldıkları halde şikayetçinin bir daha şüpheli ile bir araya gelmek istemediği ancak şüphelinin bunu kabul etmek istemediği,
Şikayetçinin 02.06.2005 tarihinde Kuşadası polis kolluk kuvvetine müracaat ederek 27.05.2005 tarihinde Kuşadası’na gelip "Atınç Otel" isimli otelde kalmaya başladığı halde 02.06.2005 tarihinde saat 12.30 sularında yürüyerek alışveriş yapmak için gittiği sırada şüphelinin kendisini zorla kırmızı renkli bir aracın içerisine bindirdiği ve Kuşadası ilçesi, A. yolu üzerinde boş bir araziye götürerek burada araç içerisinde ve ayrıca tenha ve kuytu ağaçlık alan içerisinde cebir ve şiddet kullanarak zorla cinsel organını sokmak suretiyle ve ayrıca elini sokmak suretiyle ırzına geçtiği iddiasıyla şikayetçi olduğu,
Şikayetçinin iddiası üzerine ADÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 07.06.2005 tarihli raporda şikayetçinin vücudunda travmatik bulguların saptandığı ve bu bulguların hayatiye tehlikeye maruz kılmadan 15 gün mutad iştigale engel teşkil edeceği ve ayıca şikayetçinin bakire olmadığı göz önüne alındığında sol labium minusün iç 1/3 arka kısmında aktif olarak kanayan tırnak ile olması mümkün 2x1 cm lik yara olduğu, her iki labium minus 1/3 üst iç kısımlarında hiperemi olduğu ve bunun cinsel istismarla ilgili kitaplarda istem dışı cinsel ilişki ile meydana gelmesinin mümkün olduğunun ve vajenden alınan iki adet sürüntü örneğinde sperm hücreleri ve gram negatif kokobasiller görüldüğünün belirtildiği,
Şikayetçinin ADU Tıp Fakültesi Adlı Tıp Anabılım Dalı tarafından düzenlenen 07.06.2005 tarihli raporunda akut stres bozukluğu belirtileri gözlendiği ve travmanın şahısta orta şiddette ruhsal bozukluğa yol açtığının belirtildiği halde 18.01.2006 tarihli raporda kişide kronik post travmatik stres bozukluğu olduğunun belirtildiği,
Şüphelinin alınan ifadesinde zorla ırza geçme suçlamasını kabul etmediği halde suç tarihinde, suç zamanında, suç yerinde rızasıyla mağdure ile cinsel ilişkide bulunduğunu belirttiği,
Tanıkların alınan beyanlarında şüpheli ile şikayetçinin daha evvelinden resmi nikahları olmadan birliktelik yaşadıklarını beyan ettikleri,
Şikayetçinin doktor raporları, iddiaları ve şüphelinin tevil yollu ikrarlı ifadesi ile sorgu savunması, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin isnat edilen cinsel saldırı suçunu işlediği" açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılırken, sevk maddelerinin "5237 sayılı TCK"nun 102/2 -5, 53 ve 63" olarak gösterildiği ve suçun cinsel saldırı olarak adlandırıldığı, yerel mahkemece kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ek savunma hakkı verilerek nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Belirtilen kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca da; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir”. Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Diğer taraftan CMK"nun 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK"nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 18.02.2014 gün ve 274-78 ile 16.04.2013 gün ve 1307-151 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece iddianamede tarif edilen ve cezalandırılması istenen eylemin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu da oluşturduğu kabul edilerek ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturduğu iddia olunan fiile ilişkin açıklamalar ve anlatım içeren iddianamede kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu düşünülen eylemlerin açıkça tarif edilmediği görülmektedir. Yargılamaya konu edilen ve hüküm kurulan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığından, öncelikle mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp, hüküm kurulması kanuna aykırıdır.
Bu nedenle, yerel mahkeme hükmü ve bu hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden isabetsizdir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bu suç yönünden iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 25.02.2013 gün ve 8180-1829 sayılı onama kararının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin olarak KALDIRILMASINA,
3- Söke Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2005 gün ve 93-153 sayılı hükmünün, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin olarak, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.06.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.