Esas No: 2013/834
Karar No: 2014/321
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/834 Esas 2014/321 Karar Sayılı İlamı
- TAKSİRLE YARALAMA
- CUMHURİYET SAVCILARININ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ KARARLARINI TEMYİZ SÜRESİ
- ASLİYE CEZA MAHKEMESİ KARARLARININ TEFHİM TARİHİ
- HÜKMÜN CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA GÖNDERİLDİĞİ TARİH
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Madde 8
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Geçici Madde 3
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 260
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 273
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 310
"İçtihat Metni"
Taksirle yaralama suçundan sanık A.. K.."nın beratine ilişkin, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.12.2011 gün ve 441-929 sayılı hükmün o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 08.07.2013 gün ve 13138 - 18618 sayı ile;
"Cumhuriyet savcılarının nezdinde görev yaptıkları Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına karşı, 5271 sayılı CMK"nun 260/2 ve 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"nun 310. maddesi uyarınca tefhimden itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru hakkı mevcut iken, 14.04.2011 tarihinde yürülüğe giren 6217 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen Geçici 3. maddesi ile 01.01.2014 tarihine kadar Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmalara Cumhuriyet savcısının bulunmayacağı, ancak verilen hükümlere karşı kanun yollarına başvurabilmesi amacıyla dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Bu açık yasal düzenlemeler uyarınca, Cumhuriyet savcılarının nezdinde görev yaptıkları asliye ceza mahkemesi kararlarına karşı hükümlerin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği tarihten itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru haklarının bulunduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla İstanbul Anadolu 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.12.2011 tarihli hükmün 06.02.2012 tarihinde görüldüsünü yapan Cumhuriyet savcısının 07.02.2012 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Sanığın idaresindeki kamyonla şehir içinde bölünmüş yolda seyir halinde iken yine solundan aynı istikamete seyir halinde olan S.. A.."ın aracıyla sağa manevra yapması sonucu tünel girişine yaklaşık beş metre kala çarpıştıkları, çarpışmadan sonra sanığın kamyonunun sağa yönelerek mağdur T.T.T."a ait araca da çarptığı, katılanlar F.. A.., M.. T.."ın tedavi edilmeyi gerektirmeyecek şekilde, katılan Ş.. T.."ın ise yaşamını tehlikeye sokmaksızın basit bir tıbbi müdahele ile giderilemez nitelikte, yaşam fonksiyonlarını ağır (4) derecede etkiler nitelikte yaralandığı olayda kaza tespit ve bilirkişi raporlarından kusurlu olduğu belirtilen sanık hakkında dosya kapsamı ile bağdaşmayacak şekilde ve gerekçesi de izah edilmeden kusuru olmadığı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 24.09.2013 gün ve 112398 sayı ile;
Çözümü gereken sorun Asliye Ceza Mahkemeleri kararlarına karşı o yer Cumhuriyet savcısının temyiz süresi ne zaman başlayacaktır.
Öncelikle, bu konu ile ilgili kanun metinlerinin incelenmesinde;
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasına göre,
"(1)Bölge Adliye Mahkemelerinin 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilerek göreve başlama tarihinden önce aleyhine kanun yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ve 326. maddeleri uygulanır."
Bu madde hükmüne göre, temyiz ile ilgili olarak 1412 sayılı CMUK"nun 305 ve 326. maddelerinin halen yürürlükte olduğu çok açıktır.
Temyiz talebi ve temyiz süresi ile ilgili olarak da CMUK"nun 310. maddesi;
"Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları Asliye ve Ağır Ceza Mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet Savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilirler" şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin dayanağı olan 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 3. maddesi ise, "01.01.2014 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı bulunmaz ve katılma konusunda Cumhuriyet Savcısının görüşü alınmaz. Ancak verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet Savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir" hükmüne yer vermiştir.
Geçici maddede Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına karşı Cumhuriyet savcılarının temyiz süreleri ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
CMK"nun 260. maddesinde de Asliye Ceza Mahkemeleri kararlarına karşı o yer Cumhuriyet savcılarının temyizleri ile ilgili bir düzenleme yer almamaktadır.
Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamaması nedeniyle CMK"nun 291. maddesinin uygulanması da mümkün değildir.
Bu durumda, sorunu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.11.2007 tarih ve 2007/3-167 esas, 2007/222 karar sayılı kararında belirtildiği gibi, halen yürürlükte olan tek kural olan 1412 sayılı CMUK"nun "temyiz talebi ve süresi" başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak çözmek gerekir. Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamasına kadarki sürede, aleyhine temyiz yoluna başvurulan kararlar söz konusu olduğunda 1412 sayılı CMUK"nun 310. maddesinin 3. fıkrası kıyas yolu ile uygulanarak temyiz süresinin başlangıcının hükmün tefhiminden itibaren bir ay olarak kabul etmek gerekmektedir.
Bu itibarla, 23.11.2011 tarihinde verilen hükmü bir aylık süre geçtikten sonra 07.02.2012 tarihinde temyiz eden o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin reddi gerekirken, temyizin başlangıcının görüldü tarihinden başlatılması ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi isabetsizdir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 11.04.2013 gün ve 14998-3120 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle reddine karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; o yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yoluna başvurma hakkını düzenleyen 260. maddesinde; "Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.
Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir",
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde de; "Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.
Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.
Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir" hükümlerine yer verilmiştir.
6217 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanununa eklenen Geçici 3. maddede ise; "01.01.2014 tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir" şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Buna göre, asliye ceza mahkemelerince verilen kararlara karşı bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları için kanun yolunun açık olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 6217 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası 01.01.2014 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerince verilen temyiz edilebilir nitelikte hükümlerin Cumhuriyet savcıları tarafından hangi süre içinde temyiz edilebileceklerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, Cumhuriyet savcılarının mevcut temyiz haklarını hangi süre içinde kullanabilecekleri ve bu sürenin ne zaman başlayacağı belirlenirken kıyas metodu ile bu husustaki mevcut hukuki boşluk, yürürlükteki hukuk düzeninin bütünlüğü de dikkate alınarak en uygun hukuk kuralı bulunup bu alanda yaşanan boşluk doldurulmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5271 sayılı CMK"nun istinaf başvurusunun süresini belirleyen 273 ve temyiz süresini düzenleyen 291. maddeleri, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesinde öngörüldüğü üzere bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığının resmen ilan edilmemesi nedeniyle henüz uygulanma yeteneği kazanamadıkları için, kıyaslamada da dikkate alınamayacaktır. Aksi düşüncenin kabulü, kanun koyucunun açık bir irade sergileyerek henüz uygulanmasını arzu etmediği bir kanun normunun kıyas yoluyla ve dolaylı biçimde uygulanması anlamına gelecektir. Bu durumda sorun, 1412 sayılı CMUK’nun “Temyiz talebi ve süresi” başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak çözümlenmelidir. Bu maddenin birinci fıkrasında, temyiz süresinin tefhimle başlayacağı ve bir hafta olduğu belirtilerek genel kural vurgulanmıştır. Ancak, Cumhuriyet savcılarının duruşmasına iştirak etmediği sulh ceza mahkemesi kararlarını bu süre içinde temyiz etmeleri çoğu kere mümkün olamayacağı için, bunlar yönünden özel bir prensip benimsenerek daha uzun bir süre öngörülmüş, bu nedenle maddenin üçüncü fıkrasında, bu kararların tefhimden itibaren bir ay içinde temyiz edilebileceği hükme bağlanmıştır. O halde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığının resmen ilan edilmesinden önceki evrede aleyhine temyiz yoluna başvurulan kararlar söz konusu olduğunda, diğer bir ifadeyle 1412 sayılı CMUK’nun 305 ila 326. maddelerinin uygulanması gereken hallerde, o yer Cumhuriyet savcılarının duruşmalarına iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi kararlarına yönelik temyiz süreleri de bu kanunun 310. maddesinin 3. fıkrası kıyasen uygulanmak suretiyle belirlenmeli ve bu sürenin “tefhim tarihinden itibaren bir ay” olduğu kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 06.11.2007 gün ve 167-222 sayılı kararında, üst Cumhuriyet savcısı açısından da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ceza Mahkemesince 23.12.2011 tarihinde tefhim edilen hükme karşı, o yer Cumhuriyet savcısı tarafından tefhim tarihinden itibaren bir aylık süre geçtikten sonra 07.02.2012 tarihinde temyiz başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin süresinden sonra yapılmış olması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; itirazın reddi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 08.07.2013 gün ve 13138-18618 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- O yer Cumhuriyet savcısının kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.06.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.