Esas No: 2013/249
Karar No: 2014/316
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/249 Esas 2014/316 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ALİAĞA Asliye Ceza
Günü : 06.05.2008
Sayısı : 68-242
6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanığın, aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK"nun 62, 50 ve 52. maddeleri uyarınca hapis cezasından çevrilen 6.000. TL ve doğrudan hükmolunan 375 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin, Aliağa Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.05.2008 gün ve 68-242 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 30.04.2012 gün ve 7272-14586 sayı ile;
"Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sabıkası olmayan sanığın kişiliği ile duruşmadaki davranışı olumlu değerlendirilerek TCK"nun 62 ve 50. maddeleri uygulandığı halde, yeniden suç işlemeyeceği kanaatinin ne şekilde oluşmadığı açıklanmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.06.2012 gün ve 189221 sayı ile;
"Mahkemece suçun işleniş şekli gerekçe gösterilerek sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılmadığı açıklanmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararlarına göre mahkemenin sanığın yeniden suç işlemeyeceğine ilişkin bir kanaate varmadığını açıklaması, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmaması için yeterlidir" görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından 18.01.2013 gün ve 27208-1787 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sabıkasız olan sanığın, bulundurma ruhsatlı silahını, şarjörünü sıkıştırdığı için tamir ettirmek amacıyla izin müracaatında bulunmaksızın yanına alarak otomobilinin torpido gözüne koyduğunu, bir süre sonra söz konusu yerde bulamadığını ve çalınmış olabileceği düşüncesi ile şikâyette bulunduğunu, silahı nakletmek için izin gerektiğini bilmediğini savunduğu,
Yerel mahkemece temel ceza belirlenirken; "suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, suçun konusu, sanığın güttüğü amaç ve saik" göz önünde bulundurularak cezasının asgari hadden tayin edildiği, takdiri indirim hükümleri uygulanırken; "sanığın fiilden sonra ve yargılama sürecindeki davranışları, cezasının geleceği üzerindeki olası etkileri", hapis cezası paraya çevrilirken; "hürriyeti bağlayıcı cezanın süresi, sanığın kişiliği, diğer şahsi halleri, suç işleme hususundaki özelliklerinin" gözetildiği ve adli para cezasının sekiz taksitle alınmasına karar verildiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken ise; "suçun işleniş biçimi ve ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde kanaat gelmediği" şeklinde gerekçe gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının niteliği ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından biri suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesidir. Burada kast edilen maddi zarar olup manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Objektif şartlardan bir diğeri, sanığın kasıtlı suçtan mahkûm olmamasıdır. Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmakla birlikte, ceza kararnamesi ile verilmiş veya adli sicil kaydından silinme şartlarının gerçekleşmiş olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesine kanuni engel bulunmamaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesinin sübjektif şartı ise; mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak ileride yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu bir kanaate ulaşılmasıdır.
Görüldüğü gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmiş bulunmasının yanında, suça ve sanığa ilişkin bütün objektif şartların gerçekleşmiş olması yeterli değildir. Ayrıca mahkemenin, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurarak ileride yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu bir kanaate varması da gereklidir. Böylece kanun koyucu, suça ve faile ilişkin bütün objektif şartları taşıyan herkes için otomatik olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmemiş, mahkemeye belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır.
Ancak Anayasanın 141/3. maddesinde, mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı düzenlemesine yer verilmiş olup, gerekçenin kanuni, yeterli, dosya içeriğine uygun ve denetime elverişli olması gerekmektedir.
Uyuşmazlık bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece, adli sicil kaydında geçmiş hükümlülüğü bulunmayan, aşamalarda suçunu tevilli de olsa kabul eden, üzerine atılı suçun niteliği gereği karşılayabileceği bir zarar bulunmayan ve yargılama sürecine ilişkin dosyaya herhangi bir olumsuz davranışı yansımayan sanık hakkında, "suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, suçun konusu, sanığın güttüğü amaç ve saik" göz önüne alınarak asgari hadden ceza tayin edildikten sonra, "fiilden sonra ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın geleceği üzerindeki etkileri" gerekçesiyle takdiri indirim hükümleri uygulanmış, hapis cezasının paraya çevrilmesi sırasında; "hürriyeti bağlayıcı cezasının süresi, kişiliği, ekonomik ve diğer şahsi halleri ve suç işleme hususundaki özellikler" olumlu bulunarak lehine değerlendirme yapılmış ve adli para cezası taksitlendirilmiş iken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sübjektif şartı bakımından; "suçun işleniş biçimi, ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde kanaat gelmediği" gerekçe gösterilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle çelişkiye neden olunmuş, suçun işleniş biçimi ile hangi olumsuz davranışlarının ileride bir daha suç işlemeyeceği kanaatinin oluşmasına neden olduğu hususu da kanuni, yeterli, dosya muhtevasıyla uyumlu ve denetime elverişli bir biçimde açıklanmamıştır.
Bu nedenle, yerel mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçe kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu olmadığından, bu kararın bozulmasına ilişkin Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; "itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.06.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.