Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/643 Esas 2014/307 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/643
Karar No: 2014/307

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/643 Esas 2014/307 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/643 E.  ,  2014/307 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : MERSİN 10. Asliye Ceza
    Günü : 01.03.2013
    Sayısı : 218-265

    Sanık B.. G.."in hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 142/2-b maddesi uyarınca 4 yıl hapis, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan ise aynı kanunun 268/1. maddesi delaletiyle 267/1. maddesi uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.03.2012 gün ve 128-151 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 05.12.2012 gün ve 14155-26197 sayı ile;
    "1-Sanığın elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle eylemi gerçekleştirdiğine dair delillerin nelerden ibaret olduğu tartışılmadan, eyleminin TCK"nun 142/1-b maddesine uygun olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi,
    2- Sanığın suç işlendikten sonra kendisini M.. Ç.. olarak tanıttığına dair dosyada delil mevcut olmadığı, TCK"nun 268. maddesinde yazılı bulunan suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Özel Daire ilamının (1) nolu bozma nedenine uyan yerel mahkeme 01.03.2013 gün ve 218-265 sayı ile;
    "Sanık yargılamanın hiçbir aşamasında suçlamayı kabul etmemiştir. Ancak müşteki M.. Ç.."in anlatımlarından M.. Ç.."in mahkememize sunmuş olduğu ve mahkememizin 2009/570 esas nolu dosyası içindenki bu dosya mahkememiz dosyası içindedir- sanığın M.. Ç.."in kimliğini bir şekilde ele geçirdikten sonra kendisinin işlemiş olduğu başka bir hırsızlık neticesinde emniyet birimlerine M.. Ç.. olarak tanıttığı ve onun kimlik bilgileri ile ve kendisinin fotoğrafı ile zanlılar albümünde fotoğrafının ve suç kaydının bulunduğu artık sanık söz konusu bu kayda güvenerek Türkiye"nin çeşitli illerinde benzer şekilde hırsızlık eylemini gerçekleştirmeye devam ettiği ve müştekinin zanlılar albümünde sanığı M.. Ç.. adı ile teşhis etitği bu şekilde M.. Ç.. adına Türkiye"nin çeşitli illerinde benzer şekilde hırsızlık suçundan dava açıldığı, sanık sıfatıyla yargılandığı, bazı dosyalardan hakkında yakalama kararı çıkartıldığı anlaşılmıştır. Sanık söz konusu hırsızlık eylemlerini gerçekleştirirken emniyetteki bu kaydına güvenerek gerçekleştirmekte ve her hırsızlık suçu işlediğinde kendisini M.. Ç.. olarak tanıtma iradesini ve kastını yenilemektedir. Her hırsızlık eylemi ile sanığın kastının yenilendiği kanaatine varılmıştır. Zira gerçek M.. Ç.. hakkında onlarca dava açılmış, Türkiye"nin çeşitli illerini hakkındaki davalarda gerçek sanık olmadığını ispatlamak için avukat tutarak gezmek zorunda kalmış, yargılanmış ve mağdur olmuştur. Bu sebeple sanığın M.. Ç.."e iftira kastı ile hareket ettiği, işlemiş olduğu hırsızlık suçlarının nasıl olsa müştekilerin teşhisi sırasında kendisi hakkında dava açılmayacağını bildiği için bunun vermiş olduğu rahatlıkla gerçekleştirdiği ve her eyleminde müşteki M.. Ç.."e yönelik iftira kastını yenilediği anlaşılmış, sanığın M.. Ç.."e yönelik iftira suçunun oluştuğu kanaatine varılmıştır" gerekçesiyle (2) nolu bozma nedenine karşı direnerek, bu suç yönünden ilk hükümdeki gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Bu hüküm de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli 03.05.2013 gün ve 135030 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Sanığın başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunu oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Müşteki M.K. Ç."in, 1998 yılında Aksaray, Taşpınar Sağlık Ocağında hekim olarak görev yaptığı dönemde muayenehanesinden içinde nüfus cüzdanının da bulunduğu çantasının çalındığı, bu olay üzerine müştekinin şikayetçi olduğu, nüfus cüzdanının çalındığından bahisle gazeteye ilan verdiği,
    Sanık B.. G.."in müştekinin çalınan nüfus cüzdanını belirlenemeyen bir şekilde ele geçirdikten sonra müştekiye ait nüfus cüzdanına kendi fotoğrafını yapıştırdığı, bu şekilde sahte nüfus cüzdanı elde ettiği, 21.08.1999 tarihinde Isparta"da işlemiş olduğu hırsızlık eyleminden dolayı yakalandığında kolluk görevlilerine üzerindeki sahte nüfus cüzdanını ibraz ettiği, bu nedenle Isparta Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen tüm resmi belgelerin müştekinin kimlik bilgileri esas alınmak suretiyle düzenlendiği, bu kapsamda parmak izi formu ve suçlular albümü kayıt belgesi oluşturulduğu,
    Sanığın, 29.02.2008 tarihinde Mersin"de yanında kimliği belirlenemeyen başka bir bayan olduğu halde saat 12.30 sıralarında katılan M.. Ö.."ün evinin kapısını çaldığı, yanında bulunan bayanı göstererek “bu kadının çocuğu olmuyordu, ocağıma geldi, hamile kaldı, onun için kapılardan 50"şer, 100"er kuruş para topluyoruz” dediği, katılanın sanığa istediği bozuk paraları verdiği, bunun üzerine sanığın “bu para çok, size dua edeyim” diye içeri girdiği, katılanı baştan aşağı süzdükten sonra “senin üzerinde büyü var” diyerek bir yumurta ve bez istediği, yumurtayı bezin içerisine sardığı, katılandan yumurtayı kırmasını istediği, katılanın beze sarılı yumurtayı kırmasından sonra bezin içinden bir muska ve bir tutam saç çıkardığı, böylece katılan ve tanıkları etkilediği, daha sonra katılandan sözde büyüyü bozmak için 27 altın bilezik istediği, katılanın kolunda bulunan 4 adet burma bileziği ile kulağındaki küpeleri, parmağındaki iki adet altın yüzüğü çıkarıp sanığa verdiği, sanığın bunları bir beze sardıktan sonra katılana düğümlettirdiği, düğümleme sonucu oluşan bohçayı katılan ve tanıkların başı üzerinde biraz gezdirdikten sonra el çabukluğu ile içinden ziynet eşyalarını aldığı, daha sonra iki yastığın arasına koyduğu bohçayı başka bir odaya bırakmasını ve katılanı evden uzaklaştırmak için dışarıdan taş toplamasını istediği, birlikte evden dışarı çıktıkları, katılanın eve gelip bohçayı kontrol ettiğinde ziynet eşyalarının olmadığını görünce sanık hakkında şikayetçi olduğu, Mersin Emniyet Müdürlüğünde kendisine gösterilen suçlular albümünden sanığı teşhis ettiği, suçlular albümündeki kimlik bilgileri esas alınmak suretiyle müşteki M. K. hakkında soruşturma başlatıldığı, soruşturma aşamasında yapılan araştırma sonucu M. K."nın evlenmek suretiyle Ç. soyadını aldığının belirlendiği, elde edilen bu bilgiye göre soruşturmanın şüphelisinin M. K.Ç. olarak kayıtlara işlendiği, M.K. Ç."in soruşturma dosyasında şüpheli sıfatıyla savunması alınmadan Cumhuriyet savcılığınca hakkında hırsızlık suçundan kamu davası açıldığı, yargılamanın yapıldığı Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesinde savunması alınan M. K.Ç."in suçlamayı reddedip elindeki tüm bilgi ve belgeleri mahkemeye ibraz ettiği, yargılama sonucunda beraatine ve sanık B.. G.. hakkında hırsızlık suçundan suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, soruşturma sonucunda Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında hırsızlık ve inceleme konusu başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçlarından kamu davası açıldığı,
    Emniyet Genel Müdürlüğünce 18.02.2009 gün ve 36929 sayı ile, sanık B.. G.."in değişik tarihlerde F. D. N. K., B.P. B.B., B.Be. D. K.ve M. K. sahte kimliklerini kullandığının bildirildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan M.. Ö.. duruşmada, olay günü kendisinin ziynet eşyalarını alan kişinin sanık B.. G.. olduğunu ve sanığı kesin olarak teşhis ettiğini ifade etmiş,
    Sanık savunmasında, suçlamayı kabul etmediğini, katılan ve müştekiyi kesinlikle tanımadığını savunmuştur,
    5237 sayılı TCK’nun “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” başlıklı 268. maddesi; “İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, madde gerekçesinde bu suçun iftira suçunun özel bir işleniş şekli olduğu ifade edilmiştir.
    Kanuni düzenlemeye göre, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması yaptırıma bağlanmış, bu suçun iftira suçunun özel bir görünüş şekli olduğu madde gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Buna göre, failin işlediği suç nedeniyle hakkında başlatılan soruşturma veya kovuşturmada, kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, muhakeme sürecini yürüten yetkili makamlara gerçekte var olan bir başkasının kimliğini veya kimlik bilgilerini kendi bilgileriymiş gibi vermesi halinde suç oluşacaktır.
    Bununla birlikte, suçun oluşabilmesi için, daha önce işlenmiş bir suçun varlığı gerekmektedir. Diğer bir anlatımla fail işlemiş olduğu suç nedeniyle ve suçu işledikten sonra kendi kimliğini gizleme gayreti içine girmeli ve başkasına ait olduğunu bildiği kimlik veya kimlik bilgilerini yetkili mercilere vermelidir. Aksi halde bu suçun oluştuğundan bahsetmek mümkün değildir. Buna karşın, soruşturma ve yargılama makamlarını yanıltmak amacıyla suçun işlenmesinden önce yapılan sahtecilik eylemleri veya hileli davranışlar niteliğine göre sahtecilik suçunu oluşturabilecektir.
    Nitekim öğretide de; başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunun oluşması için daha önce işlenmiş ve soruşturma ya da kovuşturmaya konu olmuş bir suçun işlenmiş olması gerektiği belirtilmektedir. (Kerim Çakır, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçu, Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan, İstanbul, 2013, s. 1553).
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanığın, müştekinin 1998 yılında çalınan nüfus cüzdanını bir şekilde ele geçirerek müştekiye ait fotoğrafı çıkartıp yerine kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle sahte bir nüfus cüzdanı elde ettiği, 21.08.1999 tarihinde Isparta"da işlemiş olduğu hırsızlık suçundan yakalandığında kolluk görevlilerine bu nüfus cüzdanını ibraz ederek adli kayıtların müştekinin kimlik bilgilerine göre düzenlenmesini sağladığı sabittir.
    Sanığın 29.02.2008 tarihinde işlediği hırsızlık suçu nedeniyle şikayetçi olan katılan M.. Ö.."ün Mersin Emniyet Müdürlüğünde suç işleyenler albümünden sanığı teşhis ettiği, yukarıda anlatıldığı gibi albümdeki fotoğrafın sanığa ait olmasına rağmen kimlik bilgilerinin müşteki Meltem Koca Çelik"e ait olması nedeniyle müşteki hakkında soruşturma başlatıldığı ve hakkında kamu davası açıldığı, yargılama sırasında maddi gerçeğin ortaya çıkması üzerine müştekinin beraatine, sanık hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, sanık hakkında yapılan soruşturma sonucunda bu kez sanığın hırsızlık ve inceleme konusu TCK"nun 268/1. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik ve kimlik bilgilerini kullanma suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı gözönüne alındığında, sanığın yargılama konusu hırsızlık suçunu işlediği 29.02.2008 tarihinden çok önce 21.08.1999 tarihinde sahte nüfus cüzdanı ile muhteviyatı itibarıyla gerçek dışı adli kayıtların düzenlenmesine neden olduğunun anlaşılması, yargılama konusu suçun işlendiği tarihten sonra sanık tarafından gerçekleştirilen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması eyleminin bulunmaması, buna göre suçun oluşabilmesi için bulunması gereken işlenen suç nedeniyle başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması şartının maddi olayda gerçekleşmemesi nedeniyle, sanık bakımından TCK"nun 268. maddesinde düzenlenen suçun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
    Bu nedenle, yerel mahkemece sanığın başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
    Bu itibarla, yerel mahkemece sanık hakkında başkasına ait kimlik ve kimlik bilgilerini kullanma suçundan kurulan direnme hükmünün suçun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, hırsızlık suçundan Özel Daire bozma kararına uyulmak suretiyle verilen hükmün bu suç yönünden incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.03.2013 gün ve 218-265 sayılı başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan verilen direnme hükmünün, suçun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Sanık B.. G.."in tutuklu bulunduğu başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde derhal salıverilmesinin temini için yazı yazılmasına,
    3- Hırsızlık suçu ile ilgili hükmün incelenmesi için dosyanın Yargıtay 13. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara