Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/169 Esas 2014/304 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/169
Karar No: 2014/304

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/169 Esas 2014/304 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/169 E.  ,  2014/304 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : KONYA 2. Ağır Ceza
    Günü : 19.03.2013
    Sayısı : 90-158

    Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanığın 5237 sayılı TCK"nun 81/1, 35/1, 29, 62, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye, hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulmasına ve mahsuba ilişkin, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 06.12.2011 gün ve 320-498 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.01.2013 gün ve 2566-176 sayı ile;
    "Sanık N. Y.hakkında mağdura yönelik öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden;
    Mağdur hakkında düzenlenen geçici raporda, "toraksta, batında sağ ve sol femurda çok sayıda saçma tanesi deliği mevcut, şahsın yaralanması basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemez, hayati tehlikeye yol açar, kesin raporu uzman doktor tarafından verilmesi uygundur" tespitlerine yer verildiği anlaşılmakla, mağdurun tedavi evrakları, film ve grafileri temin edilip, dosya ile Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, niteliği ile hayati tehlike doğurup doğurmadıkları hususunda, TCK"nun 86 ve 87. maddeleri kapsamında rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, geçici raporla yetinilerek eksik soruşturma ile hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
    Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 19.03.2013 gün ve 90-158 sayı ile;
    "Otopsi tutanağı ve mağdura ait rapor içeriklerine, ateş edilen mesafeye, atış sayısına, gerek maktul, gerekse mağdurda isabet alan vücut bölgelerinin hayati fonksiyonlar bakımından önemine göre, aynı kasıt altında, doğrudan öldürme kastı ile hareket ettiği, "kastın bölünmezliği" ilkesi dikkate alındığında mağduru da öldürmek istediği, ancak eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı" şeklindeki gerekçeyle direnerek sanığın ilk hükümdeki gibi mahkumiyetine karar vermiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2014 gün ve 141443 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    Sanığın maktul S.. K.."yı kasten öldürme suçundan kurulan hüküm Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleştiğinden inceleme, Y.K."ı kasten öldürme suçuna teşebbüs ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanığın kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdur hakkında düzenlenen adli raporun, hüküm kurmaya elverişli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Olay tarihinde maktul, mağdur ve tanıkların piknik yapmakta oldukları sırada, sanık ile ağabeyinin gelerek; "danamız çalındı, gördünüz mü" diye sordukları, maktul ve mağdurun bu soruyu hırsızlıkla suçlandıkları şeklinde anlayarak küfürle karşılık verdikleri, maktulün sanığın göğsüne su şişesini fırlattığından tartıştıkları sırada, sanığın av tüfeği ile yaklaşık on metre mesafeden ateş edip, mağdurun "toraks ve batında, sağ ve sol femurda çok sayıda saçma tanesi deliği oluşacak, hayati tehlike geçirip basit tıbbi müdahaleyle giderilmeyecek" şekilde yaralanmasına, kardeşinin ise ölümüne neden olduğu,
    Soruşturma aşamasında acil serviste görevli pratisyen hekim tarafından mağdura ilişkin olarak düzenlenen raporda; "toraksta ve batında, sağ ve sol femurda çok sayıda saçma tanesi deliği mevcut, şahsın yaralanmasının basit tıbbi müdahaleyle giderilemez nitelikte olduğunu, yaşamını tehlikeye soktuğunu, vücuduna kemik kırığına neden olmadığını bildirir ön rapordur, kesin raporun ilgili uzman doktor tarafından verilmesi uygundur" açıklamalarına yer verildiği,
    Mağdur kollukta; olay tarihinde kardeşi ve tanıklarla birlikte piknik yaptıkları sırada sanık ve ağabeyinin gelip kaybolan danalarını görüp görmediklerini sorduklarını, görmediklerini söyleyince küfür ettiklerini, yirmi dakika sonra at arabasıyla eve doğru yola çıktıklarını, sanıkla ağabeyinin yollarını kestiklerini, sanığın av tüfeğiyle kendisine ateş ettiğini, ardından kardeşine, atına ve yeniden kendisine ateş ettiğini, saçmaların vücuduna, koluna ve bacağına isabet ettiğini, bir kez daha ateş edip omzundan yaraladığını, kendisine üç kez ateş ettiğini, akabinde kardeşine ateş etmeye devam ettiğini, aralarında önceye dayalı bir husumet bulunmadığını, duruşmada ise; "danamız kayboldu, gördünüz mü" diye soran sanığa; "ne danası lan, dananızın bekçisi miyim" dediğini ve küfür ettiğini, sanığın önce uzaklaştığını, ardından geri dönüp; "sizi aptal zannettim, öyle olsaydınız sinkaf ederdim" dediğini, maktulün sanığın göğsüne dolu su şişesini fırlattığını, kavga etmeye başladıklarını, sanığın av tüfeğini alıp sekiz on metre mesafeden üç el havaya ve bulundukları yere doğru ateş ettiğini belirttiği,
    Mahkemeye sunduğu yazılı beyanında ise; olay günü piknik yapmakta oldukları sırada sanığın ağabeyi ile gelip hayvanının kaybolduğunu söylediğini, sanığa; "burada düve gözüküyor mu" şeklinde karşılık verdiğini, maktulün de; "s..tir git lan, anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğu, burada düve gözüküyor mu" diyerek sanığa kafa atıp yumruk vurduğunu, kendisinin de sanığın yüzünü tutarak sıktığını, arkadaşlarının sanığa vurduklarını, ellerinde sopa bulunduğunu, sanığı kovaladıklarını, yakalamaları halinde döverek öldüreceklerini, tabanca varmış gibi elini beline götürdüğünü, sanığın paniğe kapılarak, kendisini öldüreceklerini zannedip havaya ve yere ateş açtığını, öldürme kastı olsaydı öldürebileceğini, aralarında öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmadığını, olayın sanığa karşı davranışları nedeniyle ve kazaen meydana geldiğini, sanıktan şikâyetçi olmadığını ifade ettiği,
    Tanık A.. Y..; olay günü sanık ve ağabeyinin kaybolan hayvanlarını görüp görmediklerini sorduklarını, görmediklerini söyleyince sanığın; "sizin yerinizde aptallar olsaydı sinkaf ederdim" diyerek küfür ettiğini, maktulün ayağa kalktığını, "nasıl konuşuyorsun" diyerek sanığın yüzünden tutup iteklediğini, sanığın aracına gittiğini, av tüfeğini alıp maktulün atına ateş ettiğini, elinde tüfek bulunması nedeniyle müdahale edemediklerini, sanığın maktul ve mağdura, ardından kendilerine ateş ettiğini, yere yattıkları için yara almadıklarını, maktul ve mağdurun ise yaralandıklarını, sanığın toplam yedi sekiz el ateş ettiğini beyan ettiği,
    Tanık R.. A.. kollukta; olay tarihinde sanık ve ağabeyinin geldiğini, sanığın; "danamız kayboldu, gördünüz mü" diye sorduğunu, görmediklerini söyleyince; "sizin yerinizde aptallar olsaydı sinkaf ederdim" şeklinde küfür ettiğini, maktulün; "neden küfür ediyorsun" diyerek sanığı iteklediğini, sanığın herhangi bir tepki vermeden aracına giderek av tüfeğini alıp önce maktulün atına, daha sonra maktul ve mağdura doğru dört beş el ateş ettiğini, kendilerine doğru da ateş ettiğini, ancak yere yattıkları için yaralanmadıklarını, sanığın toplam yedi sekiz el ateş ettiğini, duruşmada ise; tartışma sırasında maktulün elindeki su şişesini sanığa fırlatıp küfür ettiğini, maktul ve mağdurun sanığın üzerine yürüdüklerini, ellerinden kurtulan sanığın aracına gidip tüfeğini aldığını, havaya üç el ateş ettiğini, maktul ile mağdurun sanığın üzerine yürümeye devam ettiklerini, "seni sinkaf edeceğiz" dediklerini, sanığın on metre mesafeden yere doğru dört beş el ateş ettiğini belirttiği,
    Hakkındaki hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşip incelemeye konu olmayan sanık M.H.Ç. maktulü ve mağduru iki yıl kadar önce hayvan pazarında tanıdığını, olay günü kardeşi ile birlikte kayıp olan hayvanlarını aramakta olduklarını, kardeşinin tüfeğini yanına aldığını, maktul, mağdur ve tanıkları görüp hayvanlarını sorduklarını, kardeşinin; "belki aptallar çalmış, siz de görmüşsünüzdür" dediğini, alkollü olduğu anlaşılan maktulün, kardeşinin üzerine su şişesini fırlattığını, ardından yumruk attığını, mağdurun boğazını sıktığını, kardeşinin arabaya giderek tüfeğini aldığını, korkutmak amacıyla iki üç kez havaya, iki el yere ateş ettiğini, maktulün yere eğilmiş vaziyette olduğunu, yüzüne ve sırtına saçma taneleri geldiğini, kardeşinin mağdurun bulunduğu tarafa ancak yere doğru ateş ettiğini, mağdurun yere eğildiğini, bu nedenle saçma tanelerinin sırtına isabet ettiğini, kardeşini ateş etmesi konusunda azmettirmediğini, olayı yatıştırmaya çalıştığını beyan ettiği,
    Sanık; olay tarihinde ağabeyi ile birlikte kaybolan hayvanlarını aramakta olduklarını, yanında ruhsatı olmayan otomatik av tüfeğinin de bulunduğunu, olay yerine geldiklerinde daha önceden tanıdıkları maktul, mağdur ve tanıkları gördüklerini, yanlarında on onbeş adet koyun da bulunduğunu, hırsızlık yaptıklarını bildiği için hayvanlarını görüp görmediklerini sorduklarını, mağdurun; "burada düve müve gözüküyor mu lan" şeklinde karşılık verdiğini, maktulün; "s..tir git lan, anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğu" dediğini, kafa attığını ve yumruk vurduğunu, mağdurun yüzünü sıktığını, üzerlerine saldırdıklarını, ellerinden kurtulup aracında bulunan av tüfeğini aldığını, havaya iki el ateş ettiğini, gelmeye devam etmeleri nedeniyle yere doğru beş el ateş ettiğini, maktulün sendeleyerek düştüğünü, mağdurun gelmeye devam etmesi üzerine bir el daha ateş ettiğini, mağdurun omzundan yaralandığını, ağabeyinin olaya karışmadığını, yalnızca kendilerini ayırmaya çalıştığını, yaralama amacı bulunmadığını, pişman olduğunu savunduğu, Anlaşılmaktadır.
    Ceza Muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda gerçeğin hertürlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama neticesinde maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkanı bulunan tüm delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla, adaletin tam olarak tecelli edebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve yargı merciince tartışılarak hükmün kurulması sırasında dikkate alınması zorunludur.
    Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
    Mahalli mahkemece hükme esas alınan acil servis pratisyen hekimi tarafından tanzim edilen geçici raporda, "toraks ve batında, sağ ve sol femurda çok sayıda saçma tanesi deliğinin bulunduğu, yaralanmalarının hayati tehlike geçirecek, basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek nitelikte olduğu, kesin raporun ilgili uzman hekim tarafından verilmesinin uygun olacağı" yönündeki açıklamalara yer verilmiş bulunması karşısında, suçun vasıflandırılması ve temel cezanın belirlenmesinde önem arzeden mağdurdaki yaralanmaların niteliklerine ilişkin olarak, Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, eksik araştırmaya dayalı olarak verilen yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.03.2013 gün ve 90-158 sayılı direnme kararının, mağdurun kesin adli raporu alınmadan eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilebilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara