Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/111 Esas 2014/303 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/111
Karar No: 2014/303

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/111 Esas 2014/303 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/111 E.  ,  2014/303 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : MENDERES Asliye Ceza
    Günü : 19.06.2007
    Sayısı : 303-368

    Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanığın beraatına ilişkin, Menderes Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.06.2007 gün ve 303-368 sayılı hükmün şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 20.02.2012 gün ve 27555-4886 sayı ile;
    "Müşteki hazine vekilinin keşifte şikâyet dilekçesini tekrar ettiğini bildirmesine karşın, dosyada davaya katılma niteliğinde bir dilekçesinin bulunmadığı görülmekle, varsa katılma dilekçesi dosyaya konularak, davaya katılma konusunda olumlu veya olumsuz karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.04.2012 gün ve 147284 sayı ile;
    "Şikâyetçi vekilinin şikayet dilekçesinde, şüpheli hakkında kamu davası açılması ve sonucundan bilgi verilmesini talep etmesi, keşifte şikâyet dilekçesini tekrar ettiğine dair beyanı, CMK"nun 238. maddesi uyarınca sözlü katılma isteği niteliğindedir. Temyiz dilekçesinde sıfatını katılan olarak yazmak suretiyle katılma isteğini kanun yolu başvurusunda da açıkça belirtmiştir. CMK"nun 237/2. maddesindeki şartın gerçekleştiği ve katılma isteği hususunda karar verilmesi talebini içerdiği anlaşılmıştır. Katılan kurumun suçtan doğrudan zarar gördüğünün dosyadaki belgelerden anlaşılması karşısında, bu konuda yerel mahkemece yapılacak başka bir inceleme ve araştırma da bulunmamaktadır. …
    8. Ceza Dairesince, hazinenin sanık hakkında açılan kamu davasına katılmasına karar verilerek, dosyanın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılması yerine hükmün bozulması, usul ekonomisi kurallarına aykırılık oluşturacak, yargılamayı gereksiz uzatacak ve dolayısıyla makul sürede adil yargılanma hakkını ihlal edecektir" görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve şikayetçi kurum vekilinin katılma isteği hakkında karar verilip esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın, dairesine gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 24.12.2012 gün ve 27195-39343 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu tarafından değerlendirilerek, açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.
    Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanığın beraatına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; soruşturma aşamasında "şüpheli hakkında kamu davası açılarak sonucundan bilgi verilmesi" isteminde bulunan, davetiyeye rağmen duruşmaya iştirak etmeyen, keşifte ise; "şikâyet dilekçemizi tekrar ederiz" diyen şikâyetçi vekilinin bu beyanlarının katılma talebi niteliğinde bulunup bulunmadığı ve buna bağlı olarak temyiz incelemesi sırasında davaya katılması hususunda karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    M.. H.. vekilinin; "şüpheliler hakkında kamu davası açılması ve sonucundan bilgi verilmesi" talebinin de yer aldığı dilekçesi üzerine yapılan soruşturma neticesinde sanık hakkında hakkı olmayan yere tecavüz suçundan kamu davası açıldığı,
    Şikâyetçi vekilinin davet edildiği duruşmaya mazeret bildirmeksizin iştirak etmediği, keşfe katılarak; "şikâyet dilekçemizi tekrar ederiz" şeklinde beyanda bulunduğu,
    Yerel mahkemece, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediği gerekçesiyle beraat hükmü kurulduğu, hükmün şikâyetçi kurum vekili tarafından temyiz edildiği, şikayetçi kurum sıfatının "katılan" olarak yazıldığı temyiz dilekçesinde katılma konusunda karar verilmesine ilişkin açık bir isteğin yer almadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Ceza Muhakemesi Kanununun "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesi;
    "1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
    2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır",
    "Katılma usulü" başlıklı 238. maddesi ise;
    "1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
    2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
    3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
    4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz" şeklinde düzenlenmiştir.
    Anılan kanuni düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar; suçtan zarar gören, mağdur ya da malen sorumlu olanların, mahkemesine dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü beyanının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
    Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmiş olmakla birlikte; CMK"nun 260. maddesinde, katılma isteği reddedilmiş ya da karara bağlanmamış olanların, kanun yollarına başvurma hakkı bulunduğu belirtilerek, böyle bir başvuru halinde ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi halinde inceleme merciince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
    Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan tasarıda, ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteğinin istinaf yolu başvurusunda açıkça belirtilmek şartıyla karara bağlanacağı belirtilmiş ise de, tasarının 249. maddesinin ikinci fıkrasındaki; "istinaf" ve "Bölge Adliye Mahkemesi" ibareleri, "kanun yolu" şeklinde değiştirilerek 237. madde bütünlüğü altında kabul edilmiş bulunduğundan, kanun yolu ibaresinin temyiz incelemesini de kapsadığı kabul edilmelidir.
    Ceza Muhakemesi Kanununun 238. maddesinde düzenlenen katılmaya dair merasimin Yargıtay"ca yerine getirilmesinin imkânsızlığı nedeniyle, katılma isteminin temyiz merciince karara bağlanamayacağı ileri sürülebilir ise de, 238. madde; usulüne uygun bir katılma istemi üzerine ilk derece mahkemesince yapılması gereken işlemleri belirtmekte olup, 237. maddenin ikinci fıkrasındaki istisnai durumu kapsamamaktadır. CMK"nun 237. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün katılma istemi hakkında özel bir düzenleme getirdiği, usul ekonomisi amacı güttüğü, 238. maddede öngörülen genel usule üst derece mahkemelerinde özel istisna oluşturduğu nazara alındığında, Yargıtay"ca katılma istemi konusunda, temyiz incelemesi aşamasında herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesinin mümkün bulunduğu ahvalde öncelikle Özel Dairece karar verilmeli, bu suretle makul sürede yargılanma ilkesi hayata geçirilmeli, araştırma zorunluluğunun doğduğu ahvalde bu husus bozma nedeni yapılıp sorun çözülmelidir.
    Uyuşmazlık konusu bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde;
    Şikâyetçi Hazine vekilinin başvurusu üzerine sanık hakkında soruşturmaya başlanması ve kovuşturma aşamasında da, duruşmanın devamı niteliğinde olduğu hususunda hiçbir tereddüt bulunmayan keşifte, sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan etmesinin kamu davasına katılma istemi niteliğinde olmasına karşın, katılma konusunda mahalli mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeyen olayda, temyiz dilekçesinde katılma konusunda karar verilmesi istikametinde açıkça bir isteğinin bulunmadığı, dolayısıyla temyiz incelemesi aşamasında katılma konusunda karar verilmesinin mümkün olmadığı düşünülebilir ise de; şikâyetçi kurum vekilinin aşamalarda sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan ettiği, yerel mahkeme hükmünü temyiz edip, kanun yolunda davayı takip iradesini eylemli olarak ortaya koyduğu, bu davranışının yerel mahkemece karara bağlanmayan katılma talebinin temyiz mercii tarafından incelenerek karara bağlanmasına ilişkin istemi de kapsadığı şeklinde kabul edilmesi gerekmektedir. Bu kabul ile yargılamaların gereksiz yere uzaması ve dolayısıyla davaların zamanaşımına uğramasının önüne geçilebilecektir. Yerel mahkeme hükmünün, katılma konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesi ile bozulması, yargılamaların gereksiz biçimde uzaması sonucunu doğuracaktır ki, bu durum; Anayasanın 141. maddesinin dördüncü fıkrasının; "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir" şeklindeki düzenlemesiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine aykırılık oluşturacaktır.
    Yargıtay ilgili dairesince katılma konusunda karar verilmesi durumunda, katılan sıfatını kazanan kişinin, özellikle iddia ve delillerini bildirme haklarını kullanamayacağı, diğer taraftan Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafii dinlenilmeden katılma konusunda karar verilerek, CMK"nun 238/3. maddesine aykırılık oluşturulup sanığın savunma hakkının sınırlandırılacağı eleştirisi getirilebilir ise de; Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 294-64 sayılı kararında, Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafiinin görüşü sorulmadan katılma kararı verilmesinin nispi nitelikte bir hukuka aykırılık olduğu ve esasa etkili bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup, böyle bir durumda savunma hakkının sınırlandığından söz edilemeyecektir.
    Ceza muhakemesinde mahkemelerin "maddi gerçeği araştırıp ortaya koyma ilkesi" ile CMK"nun "mağdur ile şikâyetçinin hakları" başlıklı 234. maddesinde; mağdur ile şikâyetçinin soruşturma aşamasında "delillerin toplanmasını isteme," kovuşturma evresinde ise "tutanak ve belgelerden vekili aracılığıyla örnek alma ve tanıkların davetini isteme" hakları bulunduğunun kabul edilmiş olması karşısında, katılan sıfatını kazanmadan da bu hakları kullanabileceğinden, sonuç olarak iddia ve delillerini bildirme hakkının kullanılmaması da söz konusu olmayacaktır.
    Bu itibarla, itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, şikayetçi vekilinin katılma istemi konusunda bir karar verilip hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul Üyesi; "itirazın reddi gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 20.02.2012 gün ve 27555-4886 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, şikayetçi vekilinin katılma istemi konusunda bir karar verilip hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.















    Hemen Ara