Esas No: 2014/80
Karar No: 2014/301
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/80 Esas 2014/301 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi : NİZİP 2. Sulh Ceza
Günü : 31.10.2013
Sayısı : 139-77
Kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık O.. Y.."ın 5237 sayılı TCK"nun 191/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Nizip 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.10.2011 gün ve 1052-752 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 02.07.2013 gün ve 22989-6860 sayı ile;
“...Diğer itirazların reddine, ancak;
Hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 191. maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanıklar hakkında, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi altıcı fıkranın yollaması uyarıca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilebileceği öngörülmüştür.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanıklar hakkında; belirtilen iki seçenekten biri uygulanırken, aynı maddenin 2. veya 6. fıkralarındaki olasılıklardan hangisi tercih edilirse edilsin, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesinde zorunluluk bulunduğu, belirtilen tedbirlerin uygulanmaması yönünden mahkemeye takdir hakkı tanınmadığı dikkate alınarak; sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK"nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hükmolunan hapis cezasına ek olarak, 2. fıkrası gereğince tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin, başka bir davada hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verilmiş olması ve buna uyulmaması gerekçe gösterilerek doğrudan hapis cezasına hükmolunması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 31.10.2013 gün ve 139-77 sayı ile;
“...Dosya kapsamından sanığın uyuşturucu madde kullandığı sabit olduğu ve uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanmış olan sanıklar hakkında cezai müyeddiyenin TCK"nun 191. maddesinde düzenlendiği, 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda, yer alan ikinci fıkranın sonundaki "karar verebilir" ve 6. fıkranın birinci cümlesinin sonundaki "tâbi tutulabilir" ifadeleri dikkate alındığında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar vermek zorunlu olmaktan çıkarılarak hakimin takdirine bırakılmıştır...
Kullanmak amacıyla uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonucunda 5237 sayılı TCK"nun 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hapis cezasına hükmedilmesinin tercih edilmesi halinde, ayrıca tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de karar verilmesinin zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır...” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 03.02.2014 gün ve 24610 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
İnceleme, sanık O.. Y.. hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonucunda 5237 sayılı TCK"nun 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hapis cezasına hükmedilen sanık hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine yer olmadığına ilişkin kararın gerekçesinin kanuni ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Haklarındaki hüküm inceleme dışı bulunan sanıklar M. C. ile İ. H."in 09.12.2009 tarihinde ihbar üzerine yapılan üst aramalarında 0.35 ve 0.01 gram esrar ele geçtiği, diğerlerinin yanında bulunan sanık O.Y."ın üst aramasında suç unsuruna rastlanmadığı ancak 10.12.2009 günü alınan kan örneğinde esrar bulgusunun tespit edildiği,
Sanık Osman hakkında daha önce 03.04.2007 tarihinde işlediği kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan Nizip Sulh Ceza Mahkemesince 13.07.2009 gün ve 137-203 sayı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği, sanığın tedbir kararına uymaması nedeniyle aynı mahkemece 05.10.2011 gün ve 110-712 sayı ile 5237 sayılı TCK"nun 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükmünün kurulduğu,
Uyuşmazlık konusu eylem nedeniyle kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasının yargılaması sonucunda sanık hakkında daha önce tedbir kararına hükmedilmesi ve tedbire uymaması nedeniyle TCK"nun 191/1. maddesi uyarınca yalnız hapis cezasına hükmedildiği, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için, öncelikle kullanmak amacıyla uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonucunda 5237 sayılı TCK"nun 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hapis cezasına hükmedilmesinin tercih edilmesi halinde, ayrıca tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de karar verilmesinin zorunlu olup olmadığı hususu değerlendirilmelidir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191. maddesinin ilk hali;
“1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.
3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
5) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı hükmolunan ceza, ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması hâlinde infaz edilir. Kişi etkin pişmanlıktan yararlanmışsa, davaya devam olunarak hakkında cezaya hükmolunur” şeklinde düzenlenmiş iken;
08.07.2005 gün ve 25869 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 24. maddesi ile 5237 sayılı TCK"nun 191. maddesinin 1. fıkrasının; “kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır” şeklindeki ikinci cümlesi madde metninden çıkarılmış, maddenin ikinci fıkrası ise, “uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur” biçiminde değiştirilmiştir.
19.12.2006 gün ve 26381 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 7. maddesiyle de anılan maddede esaslı değişiklikler yapılarak;
“1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.
3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
5) Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.
6) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.
7) Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır; aksi takdirde, derhal infaz edilir” şekline dönüştürülmüş,
Son olarak da 14.04.2011 gün ve 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 20. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nun 191. maddesinin ikinci fıkrasına; “Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur” cümlesi eklenmiştir.
Görüldüğü üzere, TCK"nun 191. maddesinin ilk halinde 1. fıkraya göre hapis cezasına hükmedilmesinden sonra 2. fıkraya göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilmesi zorunluluğu 5377 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikle de; "uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur" denilmek suretiyle aynen korunmuştur.
Ancak madde metninde 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda yer alan ikinci fıkranın sonundaki ""karar verebilir"" ve 6. fıkranın birinci cümlesinin sonundaki ""tâbi tutulabilir"" ifadeleri dikkate alındığında, tedaviye ve/veya denetimli serbestlik tedbirine karar vermek zorunlu olmaktan çıkarılarak hakimin takdirine bırakılmıştır.
Bu durumda, dosya kapsamına uygun, kanuni ve yeterli gerekçe gösterilmek suretiyle kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulunduran ve kullanan kişi hakkında;
1-) TCK"nun 191. maddesinin 1. fıkrasına göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmaksızın doğrudan hapis cezası,
2-) 191. maddenin 2. fıkrasına göre öncelikle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri,
3-) 191. maddenin 6. fıkranın yollamasıyla aynı maddenin 1. ve 2. fıkralarına göre hapis cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri,
Seçeneklerinden birinin uygulanması yönünde hakime takdir hakkı tanınmıştır.
Diğer bir anlatımla, kullanmak amacıyla uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonucunda 5237 sayılı TCK"nun 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hapis cezasına hükmedilmesinin tercih edilmesi halinde ayrıca tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de karar verilmesinin zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır. Aksinin kabulü, 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrasında madde metninde yer alan ifadelerin, dolayısıyla kanun koyucunun iradesinin dikkate alınmaması anlamına gelecektir. Zira, başka ifade şeklinin kullanılması mümkün iken 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu TCK"nun 191. maddesinin 2. fıkrasında "karar verilebilir" ve 6. fıkrasında ise "tâbi tutulabilir" ibarelerinin tercih edilmesi kanun koyucunun iradesini açıkça ortaya koymaktadır.
Öte yandan, aynı fiili işleyen failler arasında, bu derece farklı yaptırımlar içeren 191. madde ile uygulama yapılırken, hakimin bu seçenekli yaptırımlardan hangisini tercih ettiğinin haklı ve hukuki nedenlerine de gerekçesinde yer vermesi gerekmektedir. Esasen; bu husus 5271 sayılı CMK’nun 34, 230, 232 ve 289/1-g maddelerinin de zorunlu sonucudur.
5237 sayılı TCK"nun 191. maddenin 6. fıkrasının son cümlesinde yer alan “bu suç” ibaresinden ne anlaşılması gerektiği üzerinde de durulmalıdır.
TCK"nun 191. maddesinin 6. fıkrası; "Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir" düzenlemesini içermektedir. Yukarıda yer verilen açıklamalara göre maddenin bu fıkrasında, kullanmak amacıyla uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulunduran kişi hakkında hapis cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanabileceği belirtilmekte olup, "tabi tutulabilir" ibaresi kullanılmak suretiyle böyle bir tercihe işaret edilmektedir. Bununla birlikte maddede sanık hakkında hapis cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunabilmesi için, "Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir" şeklinde olumsuz şart ortaya konmuştur. Buna göre, aynı yargılamada sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararı verilmiş ve tedbir hükümleri ihlal edilmiş ise artık hapis cezasının yanında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunamayacaktır. Bu nedenle, TCK"nun 191. maddesinin 6. fıkrasında bahse konu tedbire hükmolunabilmesi için öngörülen şartın yeraldığı cümlede geçen "bu suç" ibaresinden de iddianamede tarif edilen yargılama konusu suç anlaşılmalıdır. Sanık hakkında yargılama konusu eylem dışında kullanmak amacıyla uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulundurma suçundan açılan diğer kamu davalarında tedavi ve denetimli serbestlik kararları verilmiş ise, bu durum 6. fıkra uyarınca hapis cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmasına engel teşkil etmeyecek, fakat; tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmaksızın doğrudan hapis cezası ya da öncelikle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri veya hapis cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri seçeneklerinden biri uygulanırken bu husus mahkemesince gözönüne alınabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Savunmalarında uyuşturucu madde kullandığını belirten ve kan örneğinde esrar bulgusuna rastlanan, suç tarihinden önce kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen ve fakat tedbire uymadığı belirlenen sanığın, daha önceki tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerini yerine getirmemesi gerekçe gösterilerek hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verilerek, TCK"nun 191/1. maddesi uyarınca doğrudan hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiği anlaşıldığından, hapis cezası ile birlikte ayrıca tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesinde kanuni bir zorunluluk da bulunmadığı nazara alındığında, yerel mahkemenin tedavi ve denetimli serbestik tedbirinin uygulanmamasına ilişkin gerekçesinin kanuni ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetsiz olduğundan usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Usul ve kanuna uygun bulunan Nizip 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 31.10.2013 gün ve 139-77 sayılı hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.