Esas No: 2013/822
Karar No: 2014/297
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/822 Esas 2014/297 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : SİVAS 1. Ağır Ceza
Günü : 08.02.2013
Sayısı : 147-21
Tasarlayarak kasten öldürme suçundan sanık D.. D.."ın 5237 sayılı TCK’nun 82/1-a, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.09.2011 gün ve 207-229 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, katılanlar vekili ve sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.11.2012 gün ve 889-8266 sayı ile;
“...Oluşa, dosya içeriğine ve gösterilen gerekçeye göre; sanığın maktulü tasarlayarak öldürmesi suçunda haksız tahrikin varlığını kabul eden mahkeme uygulamasında bozma nedeni dışında bir isabetsizlik bulunmadığından, olayda haksız tahrik bulunmadığından bahisle bozma öneren tebliğname düşüncesi benimsenmemiştir.
3 ) Sanık Duran hakkında maktul Ali"yi tasarlayarak öldürme, tehdit ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükümlerin incelemesinde;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebinin niteliği ve tasarlayarak öldürme suçunda haksız tahrikin varlığı kabul edilmiş, savunması inandırıcı gerekçeler ile kısmen kabul kısmen reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin duruşmalı incelemede ve temyiz dilekçesinde haksız tahrik nedeniyle cezadan daha fazla indirim yapılması gerektiğine, temel cezaların alt sınırdan tayin edilmesi gerektiğine, TCK"nun 43. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığına yönelen, katılanlar Fadime, Mehmet, Ayşe ve Ahmet vekilinin bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;
A) Sanık Duran hakkında tehdit ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi (onanmasına),
B ) Sanık Duran hakkında tasarlayarak maktul Ali"yi öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktul Ali"nin, sanık Duran"ın 28 yıldır aynı evde dini nikahla karı koca hayatı yaşadığı ve çocuklarının annesi olan tanık Refika"yla birlikteliğinden ibaret haksız tahrik oluşturan eylemi nedeniyle, 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören TCK"nun 29. maddesi gereğince asgari oranda indirim yapılması yerine, 21 yıl hapis cezası tayin edilerek sanığa eksik ceza tayini” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece ise 08.02.2013 gün ve 147-21 sayı ile;
"…Yargıtay"ın yerleşik uygulamaları karşısında, örneğin birbirini hiç tanımayan ve trafikte yaşadıkları basit bir tartışma sonrasında maktulün sanığa hakaret içeren bir söz söylemesi üzerine sanığın maktulü öldürmesiyle sonuçlanan bir olayda, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanacağında ve bunun en düşük düzeyde indirim yapılmak suretiyle uygulanması gerekeceğinde tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla haksız tahrikin varlığının kabul edilmesi sonrasında indirim oranı belirlenirken, bunun haksız tahrik sayılan başkaca ve bir çok davranışla karşılaştırmasının yapılması suretiyle indirim oranının belirlenmesi adaletin sağlanması açısından gerekli olduğu gibi, somut olay yönünden yapılacak değerlendirmede, her ne kadar tanık Refika sanığın resmi nikahlı eşi değilse de bozma ilamında da kabul edildiği üzere 28 yıldır aynı evde karı koca hayatı yaşadığı imam nikahlı eşi ve çocuklarının annesi konumunda olup, maktulün bu konumdaki kişiyle cinsel birliktelik yaşamasının en düşük düzeyde haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek nitelikte ve bundan ibaret bir haksız tahrik olduğuna ilişkin bozma ilamına mahkememiz uyulamayacağını değerlendirmiş, maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik olduğu kabul edilen bu davranışların sanıkta süreç içerisinde meydana getirdiği hiddete ve yargılama sürecinde gözlemlenen şiddetli eleme göre, indirim yapılırken alt-üst sınır aralığında ortadan ve 21 yıl olarak yapılan indirimin somut olaya daha uygun olduğu..." gerekçesiyle direnilerek, sanığın ilk hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Taraflarca temyiz edilmeyen hükmün resen temyize tâbi olması nedeniyle Yargıtay C. Başsavcılığının 12.12.2013 gün ve 70945 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tasarlayarak kasten öldürme suçundan sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 29. maddesi uyarınca haksız tahrik nedeniyle indirim yapılırken ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 21 yıl hapis cezasına indirilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın, E.D. ile resmen evli olduğu sırada yaklaşık 28 yıl önce R.. D.. ile dini nikah kıyarak gayrı resmi olarak birlikte yaşamaya başladığı, sanığın iki farklı evde resmi ve gayri resmi eşleri ile karı koca hayatı yaşadığı, sanığın gayri resmi eşi Refika"dan üç çocuğunun dünyaya geldiği, maktulün ise sanıkla aynı köylü olup uzaktan akraba oldukları,
Sanığın suç tarihinden bir yıl kadar önce gayrı resmi eşi Refika ile maktul arasında bir cinsel birliktelik olduğunu düşünmeye başladığı, maktulün eşiyle ve çeşitli kişilerle bu konuyu görüştüğü, bir süre sonra maktulle Refika arasında cinsel birliktelik olduğu konusundaki şüphesinin kanaate dönüştüğü, akabinde de Refika"yı evden kovduğu ve maktulü öldürmeye karar verip suçta kullandığı ruhsatsız tabancayı satın aldığı, ruhsatsız tabancayı sürekli üzerinde taşıyarak maktulü öldürmek için fırsat kolladığı, ancak uygun bir ortam bulamadığı için eylemini gerçekleştiremediği,
Olaydan bir gün önce maktulün bir akrabasının Gümüşdere Beldesinde defnedileceğini öğrenince silahını alıp buradaki mezarlığa gittiği, maktulü görüp takip ettiği, ancak öldürmek için fırsat bulamadığı,
Maktulün de katılacağını düşündüğü bir başka cenaze töreni yapılacak yere, suç tarihinde silahını yanına alıp gittiği, cenaze namazının kılınmasından sonra sürekli maktulü göz hapsinde tuttuğu ve duanın yapılmasından sonra silahını cebinden çıkartıp maktule doğru ateş ettiği, maktulun vücuduna üç merminin isabet ettiği, maktulün çok sayıda kot kırığı, vertebra kırıkları ile birlikte akciğer ve bağırsak yaralanmaları sonucu hayatını kaybettiği,
Ateş etmesinin ardından mezarlıkta bulunanların sanığı yakalamaya çalıştıkları, sanığın elindeki silahla kaçarken 2 el havaya ateş etmek suretiyle peşinden gelenlere "gelmeyin vururum" dediği ve olay yerinden kaçtığı, daha sonra saklandığı yerden kolluğun aranmasını sağlayarak teslim olduğu, Anlaşılmaktadır.
Katılan F.. P..; 7-8 ay öncesine kadar sanıkla aralarında hiçbir sorun olmadığını, sanığın eşinin uzaktan akrabası olduğunu, son on yıldır çok görüşmediklerini, buna rağmen sanığın bir derdi olduğunda gelip eşine anlattığını, 7-8 ay önce ise sanığın resmi nikahlı eşi E. D."ın gelerek “sanık kocanı öldürmeyi düşünüyor" diye söylediğini, sebebini sorduğunda sanığın dini nikahlı eşi Refika ile maktulün ilişkisi olduğunu düşünerek bunu sağda solda söylediğini ve bu nedenle maktulü öldürme niyeti olduğunu kendisine anlattığını, kendisinin de bunları eşine söylediğini, eşi olan maktulün böyle bir ilişkinin olmadığını ve bu nedenle sanığın da böyle bir şey yapmayacağını beyan ettiğini, sanığın savunmasında belirttiği Soğuk Çermik"e gitme hadisesinin doğru olduğunu, maktulün otobüsü ile neredeyse bütün mahalle halkını toplayıp otobüsle Soğuk Çermik"e götürdüğünü, sanığın gelmediğini ancak dini nikahlı eşi Refika ile çocuklarının geldiğini, sanığın kendisiyle bu mesele hakkında görüştüğünde bütün mahalle halkı ile beraber gittiklerini ve bunda kötü bir şey olmadığını söylediğini, eşinin bir suçu olmadığını yalvararak kendisine anlattığını, sanığın da "tamam o zaman bir şey yapmayacağım" dediğini, bu görüşmeyi sanığın diğer eşi E. D."ın sanığın maktule yönelik öldürme niyetini söylemesinin hemen sonrasında ve cinayetten yedi sekiz ay önce yaptığını, eşinden duyduğuna göre olaydan bir süre önce çarşıda Taşhan"ın önünde karşılaştıklarında maktulün sanığa “beni sağa sola rezil ediyorsun, benim bir şeyim yok" dediğini, sanığın eşini maktulden kıskandığı için yaklaşık 7-8 ay önce “karıma dolanıyorsun seni vuracağım” diye tehdit ettiğini beyan etmiş,
Tanık R.. D..; sanığın Emine ile evli iken kuma olarak 28 yıl önce kendisini aldığını, olaydan altı ay önce ise evden ayrıldığını, sanığın sebepsiz yere maktulü öldürdüğünü, maktul ile kesinlikle cinsel bir ilişkisinin olmadığını, bacı kardeş gibi olduklarını ve ailece görüştüklerini, sanığa maktulün daha geç boşaldığına ilişkin kesinlikle bir beyanda bulunmadığını, Soğuk Çermik"e bütün mahalleli, maktulün eşi, çocukları, gelini, ile hep beraber maktule ait otobüsle gittiklerini, maktul ile bu sırada veya başka zaman mektuplaşmaları veya görüşmelerinin söz konusu olmadığını, eğer böyle bir iddia varsa çıkarıp göstermeleri gerektiğini, iddia edildiği gibi maktulle herhangi bir yerde kol kola gezmediklerini, geçen yıl haziran ayında sanığın hakkındaki bu isnadları nedeniyle müşterek evlerinden ayrıldığını, maktulün 18 yıl önce ırzına geçmesi gibi bir olayın yaşanmadığını, sanığın maktulü neden öldürdüğünü bilemediğini söylemiş,
Sanık ve Refika"nın ortak çocukları olan tanık Ç. T.maktulün zaman zaman ailesi ile beraber evlerine oturmaya geldiklerini, kendilerinin de onlara oturmaya gittiklerini, annesi Refika ile maktul arasında herhangi bir ilişkinin olmadığını, maktullere oturmaya annesi ve kardeşleri ile birlikte gittiklerini ve maktulün evde olmadığını, maktul ile annesinin başbaşa kalmalarının söz konusu olmadığını, Çermik"e kendisi, annesi, ağabeyleri, maktulün eşi, gelini ve çocukları ile birlikte maktulün otobüsüyle gittiklerini, 2006 yılında evleninceye kadar sanık ve annesi ile aynı evde kaldığını, olaydan bir süre önce sanığın kendisini eve çağırdığını, gittiğinde sanığın maktul hacdan geldiği zaman Refika"nın maktulü görmeye gitmek istediğini, kendisinin izin vermediğini ancak buna rağmen Refika"nın maktulü ziyarete gittiğini söyleyerek "niye böyle yaptı" diye sorduğunu, kendisinin evli olduğu için yanlarında bulunmadığını ve sebebini bilmediğini söylediğini, sanığın evine bir kaç kez gelmek suretiyle annesi ile maktul arasında ilişki olduğunu ve insanların bundan bahsettiğini iddia ettiğini, kendisinin bunun doğru olmadığını ve gözü ile görmediyse inanmaması gerektiğini belirttiğini, bu konuda annesi ile de görüştüğünü, annesinin kesinlikle böyle bir ilişkinin olmadığını ve maktul ile bir ilişkisi olsa idi sanığın 25 yıldır kahrını çekmeyeceğini belirttiğini, sanığın kendisine maktulü ve annesini öldüreceğini, onları yaşatmayacağını söylediğini ifade etmiş,
Tanık M.. Y..; sanık ve maktulün kendisinin amca çocukları olduğunu, sanığın yaklaşık bir ay önce yanına gelerek; "A.. P.."ı çağır, onunla yüzleşmek istiyorum, onun yeminine de inanmıyorum" dediğini, bu sayede sanığın eşi olan Refika"nın maktul ile ilişkisi olduğundan şüphe ettiğini ve maktulü kıskandığını öğrendiğini, sanığın maktul ile görüşmek istediğini söylediğinde dini nikahlı eşi olan Refika ile birlikte yaşadıklarını, sanığın kendisine söylediklerini ciddiye almadığını, çünkü sanık ve maktulün akraba olduklarından devamlı ailece görüştüklerini, böyle bir şey olabileceğine ihtimal vermediğinden ciddiye almadığını ve bu yüzden maktule sanığın kendisi ile görüşmek istediğini söylemediğini dile getirmiş,
Tanık M.. Ç..; 1993 yılında sanığın kendisini evlerine çağırdığını, iftar vakti evlerine gittiğinde evin kapısının açık olduğunu, içeri girdiğinde maktul ile Refika"nın yer sofrasında iftar yemeği yediklerini, yanlarında başka kimse olmadığını, ancak diğer odalarda ya da mutfakta birisi varsa onu bilemeyeceğini, sanığı sorduğunda eve gelmediği cevabını aldığını ve ayrıldığını, bu olayı sanığa anlatarak; “sen evde yokken maktul neden evine gidip yemek yiyor” diye sorduğunu, onun da “benim amcamın oğlu, bir şey olmaz” diye cevap verdiğini, bir daha maktul ve sanığı birlikte görmediğini, sanığın 8 yıl önce vefat eden annesi Fadik"in kendisinin yanında zaman zaman sanığı Refika"nın başka erkeklerle düşüp kalktığı konusunda uyarıp ondan ayrılmasını istediğini, ancak sanığın bunun doğru olmadığını söylediğini, cinayetten bir yıl kadar önce sanığın gelerek eşi Refika"nın maktulle ilişkisi olduğunu öğrendiğini, bunu eşinin anlattığını söylediğini, daha önce gerek tanık olduğu olayı gerekse annesinin uyarılarını hatırlatarak “sen o zaman inanmamıştın belki doğru değildir” diye konuştuğunu, ancak sanık bunu Refika"nın anlattığını ve doğru olduğunu söylediğini beyan etmiş,
Tanık B.. Y..; sanığın bacanağı, maktulün ise köylüsü ve uzaktan akrabası olduğunu, sanığın kızı olan Çilem"i oğlu Bekir ile evlendirmeye çalıştığını, ancak sanığın kızı Çilem"i oğluna istemeye gideceği hususunun kesinlikle doğru olmadığını, bu konu ile ilgili olarak B.. D.."ın kendisine; "sanığa neden kız istemeye gidiyorsun? Onun ailesini A.. P.. ile çay içerken görmüşler. Onun annesi ne ki kızı ne olsun" şeklinde bir söz söylemediğini, sanığın neden bu şekilde ifade verdiğini bilmediğini dile getirmiş,
Tanık B.. D..; sanığın eniştesi, maktulün ise bacanağı olduğunu, sanığın 6-7 ay önce kendisini çarşıda yol üzerinde görerek durdurduğunu ve eşi olan Refika"yı A.. P.. ile birlikte görüp görmediğini sorduğunu, kendisinin bu konu ile ilgili hiç bir şey bilmediğini sanığa anlattığını, sanığın da kendisini bacanağı olan maktulü koruduğunu düşünerek suçladığını, kendisinin sanığın eşi Refika"yı yolda görse tanımayacağını, sanığın iddia ettiği gibi B.. Y.."e; "Duran"a neden kız istemeye gidiyorsunuz? Onun ailesini A.. P.. ile çay içerken görmüşler. Onun annesi ne ki kızı ne olsun" şeklinde sözler söylemediğini, Refika ile maktul arasında ilişki olduğuna dair hiç bir bilgisinin olmadığını söylemiş,
Tanık S.. S..; maktulle sanığın gayrı resmi eşinin cinsel anlamda ilişkileri olduğunu hemen hemen herkesten duyduğunu, ancak gözüyle görmediğini, sanığın çocuklarının da bu ilişkiden haberleri olduğunu, dayısı olan sanığın çocukları Fatma, Ömer ve Mehmet"le cinayet sonrasında bu olayı konuştuklarını, kendilerinin de bu ilişkiyi görmemekle beraber bildiklerini ve babalarını da bu konuda uyardıklarını söylediklerini belirtmiş,
Tanık C. A. sanığın köylüsü, maktulün ise amcasının oğlu olduğunu, sanığın maktulün kendi karısı ile ilişkisi olduğunu kafasında kurduğunu, böyle bir şey görmediğini, dedikodu olarak da duymadığını söylemiştir.
Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan H.. D.., S.. D.., A.. Y.., E.D.ve M. D.duruşmada çekinme haklarını kullanarak tanıklık yapmamıştır.
Sanık savcılık ve sorguda; maktulü köylüsü ve uzaktan akrabası olması nedeniyle tanıdığını, ailece birbirlerine gidip geldiklerini, R.. D.. ile yaklaşık 25-30 yıldır dini nikahlı, E. D. ile de resmi evliliğinin olduğunu, suç tarihten yaklaşık 7-8 ay öncesine kadar herhangi bir problem olmaksızın yaşadıklarını, halen sol gözünün görmediğini, sağ gözündeki sorun nedeniyle Ankara"da bir kaç kez ameliyat olduğunu, son ameliyatına gitmeden önce imam nikahlı eşi R.. D.. ile cinsel ilişkiye girdiğini, ilişki esnasında Refika"nın maktulü kastederek "Ali"nin menisi hemen geliyormuş" dediğini, kendisinin sinirlendiğini, Refika"nın tekrardan “seninki geç geliyor Ali’nin hemen geliyormuş” dediğini, kızarak eşinin gırtlağına sarıldığını ve bunu nereden bildiğini sorduğunu, onun da maktulün hanımı olan Fadime"nin söylediğini aktardığını, bu olaydan sonra içine kurt düştüğü için maktulün eşi Fadime"ye Refika"ya böyle bir şey söyleyip söylemediğini sorduğunu, Fadime"nin böyle bir şeyi kesinlikle söylemediğini ilettiğini, bunun üzerine Refika ile maktul arasında cinsel ilişki yaşandığı konusunda bir kanaate vardığını, yaklaşık 7-8 ay kadar önce B.. D..’dan Refika ile maktulün çay bahçesinde, Soğuk Çermik ve piknik alanlarında birlikte görüldüğünü duyduğunu, B.. D.."ın kendisine bu olayları bizzat gördüğünü ancak maktul bacanağı olduğu için kimseye anlatamadığını söylediğini, bu olayı duyar duymaz eşi Refika"yı üç çocuğu ile birlikte evden kovduğunu, Refika"yı kovduktan sonra maktulü öldürmesi gerektiğini düşündüğünü, yaklaşık 20 gün kadar sonra Halil isimli bir şahıstan 1.000 TL karşılığında bir tabanca satın aldığını, maktulün amcasının oğlu olan Mustafa"ya; "A.. P.."ı çağır, eşim ile arasında bir şey olmadığına yemin etsin, kendisine inanacağım" dediğini, hatta bu konuyu iki kez söylediğini, ancak Mustafa"nın her ikisinde de A.. P..’ın gelmek istemediğini söylediğini, S.D. ile evli olan çocuğu Mehmet"in yaklaşık 3-4 sene önce kız kaçırdığını, oğlu kız kaçırdıktan sonra gelini Saadet"in yalnız kaldığını, bu dönemde maktulün gelini Saadeti telefon ile arayarak bir ihtiyacı olup olmadığını ve kendisine yardımcı olabileceğini söylediğini, gelini kabul etmeyince kendisi ile özel görüşmek istediğini, bunu gelini Saadet"in 6-7 ay önce kendisine ilettiğini, Refika"dan olan kızı Çilem"i istemeye gelecek olan bacanağı B.. Y.."in kendisine maktulün bacanağı olan B.. D.."ın; "D.. D.."a neden kız istemeye gidiyorsunuz? Onun ailesini A.. P.. ile çay içerken görmüşler, onun annesi ne ki kızı ne olsun" şeklinde sözler söylediğini, bunun üzerine B.. D.. ile bu konuyu konuştuğunu, onun da bu olayları doğruladığını, maktulün yaklaşık 7-8 ay önce baldızı olan A.. Y.."e; "Duran, Refika"nın 15 yıldır o... olduğunu bilmiyormuş da ismini yeni mi çıkarmış, zaten Duran"ın annesi Fadik bana daha önceden Refika"yı kendine oynaş tut da oğlum Duran ondan boşansın" şeklinde sözler söylediğini, bunu da duyduktan sonra maktulden iyice nefret ettiğini, gerçekleştirdiği olay nedeniyle pişman olmadığını, kendisini oldukça rahat hissettiğini, maktulün "amcaoğlu" diyerek defalarca evine gidip geldiğini, kötü niyetli olduğunu anladığını ve o yüzden keyfinin yerinde olduğunu, halasının oğlu olan M. Ç."ün bundan yaklaşık 7-8 yıl önce maktulü kast ederek "bunu eve neden koyuyorsun" dediğini, herhangi bir şeyden şüphelenmediği için Mehmet"e neden böyle konuştuğunu sormadığını, suç tarihinden yaklaşık 7-8 ay önce Refika"yı evden kovduktan sonra M. Ç."ün kendisine Refika ile maktulü kendisinin teravih namazı sebebiyle evde bulunmadığı bir sırada evde gördüğünü, yerde yan yana yattıklarını ve yerde çekirdek yediklerini beyan etmiş,
Mahkemede; önceki ifadelerini kabul etmediğini, suça konu silahı olaydan iki gün önce Refika"nın getirip verdiğini, Refika"nın cinayetten 6-7 ay önce maktulün kendisini 18 yıl kadar önce zorla kaçırdığını ve ırzına geçtiğini bilahare 18 yıllık süre zarfında ise ilişkilerinin devam ettiğini anlattığını, kendisinin; "silahım yok fakir bir adamım ne yapabilirim" dediğini, Refika"nın da "sen silahı düşünme" dediğini, olaydan iki gün önce silahı verip maktulü vurmasını söylediğini, maktulün eşiyle olan ilişkisini böylece öğrendiğini, bunu öğrendikten sonra maktulün eşi Fadime ile de görüştüğünü, Fadime"nin maktul ve Refika ile beraber Soğuk Çermik ve Şarkışla"ya gezmeye gittiklerini söylediğini, "niye benim haberim yok" dediğinde onun da akraba olduklarını beyan ettiğini, ancak maktule güveni olmadığı için eşi Refika"nın onlarla gitmesinden rahatsızlık duyduğunu, bu olaylardan sonra baldızı Ayşe"ye maktulün "karısının o... olduğunu 18 yıldır bilmiyor muymuş?" diye söylediğini, maktulün kendisini gördüğü çeşitli zamanlarda eşiyle ilişkisinden bahisle “ortak ne yapıyorsun” diye söylediğini, ancak görme problemi yaşadığı ve bunu söyleyip yanından ayrıldığı için kendisine bir şey yapamadığını, maktulün eşinin zorla ırzına geçmesinden dolayı herhangi bir makama şikayette bulunmadıklarını savunmuştur.
Haksız tahrik, 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinde; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir, diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir.
Haksız tahrik, failin haksız bir fiilin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder ki, bu durumda fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında oluşturduğu karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan bir fiil olmalı,
b) Bu fiil haksız bulunmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
f) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
5237 sayılı TCK"nda, 765 sayılı Kanunda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından değerlendirmesi yapılıp, sanığın iradesine olan etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları gözönüne alınıp değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olay değerlendirildiğinde;
Sanık ile maktulün aynı köylü ve akraba oldukları, sanığın 28 yıldır dini nikah ile gayri resmi olarak birlikte yaşadığı ve ortak üç çocukları bulunan Refika ile maktulün ilişkisi olduğu yolunda şüphesinin oluştuğu, sanığın suç tarihinden yaklaşık bir yıl önce çıkan bu şüphesinin doğru olup olmadığı konusunda araştırma yaptığı, bu amaçla bir çok kişi ile konuşarak gerçeği öğrenmeye çalıştığı, halk arasında da bu konuda söylentiler olduğunu öğrendiği, maktulün bu söylentilerden ve sanığın çabalarından haberdar olmasına rağmen bunları sona erdirmek için hiçbir girişimde bulunmadığı, sanığın da eşi Refika ile maktulün ilişkisi olduğuna inanarak maktulü tasarlayarak öldürdüğü olayda, sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 29. maddesinde düzenlenmiş olan haksız tahrik hükümlerinin uygulanması isabetli ise de, maktul ile sanığın dini nikah ile birlikte yaşadığı eşi arasında cinsel ilişki bulunduğu konusunda dosyaya yansıyan bir delil bulunmamakla birlikte, maktulün, köylüsü ve akrabası olan sanığın dini nikahlı eşi ile kendi arasında ilişki olduğu yolunda sanıkta oluşan ve halk arasındaki söylentilerle de kuvvetlenen şüpheyi gidermek için hiçbir çaba harcamadığı, aksine davranışıylarıyla sanığın şüphelerinin iyice artmasına ve bu konudaki kanaatinin oluşmasına neden olduğu anlaşıldığından, maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturduğu kabul edilen bu eylemin ulaştığı boyuta göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası verilmesini gerektiren haksız tahrik nedeniyle en az oranda indirim yapılması gerekirken, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçeyle sanık hakkında fazla indirim yapılarak ceza miktarının 21 yıla indirilmesi suretiyle noksan cezaya hükmedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu nedenle, yerel mahkemenin direnme hükmünde isabet bulunmamaktadır. Ancak yerel mahkeme direnme hükmü taraflarca temyiz edilmediği ve ceza miktarına göre resen temyize geldiği göz önüne alındığında, aleyhe temyiz olmamasından dolayı bu husus bozma nedeni yapılmayarak eleştiri konusu yapılmakla yetinilmelidir.
Bu itibarla, haksız tahrik nedeniyle fazla indirim yapılmak suretiyle sanığa eksik ceza tayini nedeniyle isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe temyiz bulunmamasından dolayı eleştiri ile onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Sivas 1. Ağır Ceza mahkemesinin 08.02.2013 gün ve 147-21 sayılı direnme hükmünün haksız tahrik nedeniyle fazla indirim yapılmak suretiyle sanığa eksik ceza tayini eleştirisi ile ONANMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.