Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/670 Esas 2014/293 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/670
Karar No: 2014/293

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/670 Esas 2014/293 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/670 E.  ,  2014/293 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ANKARA 26. Asliye Ceza
    Günü : 02.05.2013
    Sayısı : 124-144

    İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık A.. T.."ın beraatine ilişkin, Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.02.2010 gün ve 1147-58 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.11.2012 gün ve 10585-26324 sayı ile;
    “Katılan Belediye görevlilerince 16.01.2004 tarihinde düzenlenen zabıt ile ruhsatsız inşaat yapıldığının tespit edilmesi ve 26.02.2009 tarihinde düzenlenen ikinci zabıt tarihine kadar geçen süre içinde inşaat faaliyetinin devam etmesi halinde suçun oluşacağı gözetilerek, suç yerinde keşif yapılıp gerekirse inşaata komşu kamu tanıkları da dinlenerek yapım faaliyetinin ne zaman bitirildiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi gerekirken eksik araştırma ile beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 02.05.2013 gün ve 124-144 sayı ile;
    “...Mahkememizin bozmaya esas kararında açıklandığı ve dosyada mevcut M.. B..nca düzenlenen tutanağa göre sanık tarafından yapılan inşaatın 16.01.2004 tarihinde mühürlendiği ve yapı tatil zaptının düzenlendiği, sanığın aynı tarihli dilekçe ile başvurusu üzerine Mamak Belediyesi İmar Müdürlüğü"nün 27.01.2004 ve 510 sayılı yazısı ile sanık hakkında cezalı yapı ruhsatının verilip verilmeyeceğinin belediye encümenliğinden talep edilmesi üzerine Mamak Belediye Encümenliğinin 27.01.2004 tarih ve 46 sayılı kararı ile sanığın 1.500 TL para cezası ile cezalandırılmasına ve cezalı yapı ruhsatı verilmesine karar verildiği görülmüştür.
    Mamak Belediye Encümenliğinin 27.01.2004 tarihli kararı ile sanığın yapmış olduğu inşaat ile ilgili olarak cezalı yapı ruhsatı düzenlenmiş olması karşısında 16.01.2004 tarihinde düzenlenen zabıtnamenin bir hükmünün kalmadığı, bu ruhsatname karşısında inşaatın ve ruhsata aykırılığın eski hale getirildiği ve ruhsatlandırıldığı anlaşılmıştır.
    Bu itibarla, sanığın belediye encümenliğinin vermiş olduğu cezalı yapı ruhsatı nedeniyle inşaata devam ettiği ve suç kastının bulunmayacağı açıktır.
    Mahkememizin bozmaya esas kararında zabıtname tarihi olan 16.01.2004 tarihi itibariyle fiilin yasada suç olarak tanımlanmaması nedeniyle beraat kararı verilmiştir.
    Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesince 26.02.2009 tarihinde düzenlenen ikinci zabıt tarihine kadar inşaatın devam edip etmediğinin araştırılması talep edilmiş ise de, yine bozmaya esas kararda belirtildiği üzere sanığın kendisine verilen cezalı ruhsat doğrultusunda faaliyete devam ettiği, inşaatta oturan malikin Ankara Tüketici Mahkemesine abonelik amaçlı başvurusu üzerine belediye başkanlığınca 26.02.2009 tarihinde inşaatın bittiğine ilişkin seviye tespit tutanağı düzenlendiği ve ayrıca yine dosyada mevcut belgelerden anlaşılacağı üzere söz konusu inşaat alanının Ankara Büyükşehir Belediyesince kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmesi nedeniyle önceden düzenlenen ve ruhsat bulunmasına rağmen sanığın inşaatının engellendiği görülmüştür.
    Diğer yandan zabıtname tarihi 16.01.2004 tarihi olup, Yargıtay bozma ilamı tarihi itibariyle yaklaşık dokuz yıl zaman geçtiği bu süre içerisinde inşaat çevresindeki bir çok esnaf ve oturanların taşındığı, başka yere gittikleri dolayısıyla mahallinde dokuz yıl sonra keşif yapılarak çevrede bulunan kişilerden sağlıklı bir bilgi alınmasının mümkün olmadığı da bilinen bir gerçektir. Zira çevremizde sıkça rastlanıldığı üzere aynı cadde ve sokak üzerinde açılan bir iş yerinin çoğu kez ekonomik sıkıntı veya başka sebeplerle 3-5 ay gibi bir süre sonra kapandıkları, devroldukları veya boş oldukları hakimliğimizce bizzat gözlenen ve herkesçe de bilinen bir husus olup, bunun yanı sıra bir çok dosyada benzer soruşturma ve kovuşturmalarda tanıklardan sağlıklı ve sıhhatli bir bilgi etmenin imkan dahilinde olmadığı, bu sebeple aradan geçen uzun süre itibariyle tanık beyanları ile ve mahallinde keşif yapılarak bir sonuca varılması hukuken olanaklı olmayıp bunun yerine dosyada mevcut somut delil olan 16.01.2004 tarihli tutanak içeriğine itibar etmek gerekmiş ve bu doğrultuda tutanak tarihi itibariyle sanığın fiilinin yasada suç olarak tanımlanmaması nedeniyle beraatine karar verildiği” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
    Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 25.09.2013 gün ve 197591 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın imar kirliliğine neden olma suçundan beraatine karar verilen olayda eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Mütahit olan sanığın suça konu binanın bulunduğu 36759 ada 3 nolu parseldeki arsanın sahipleriyle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı, ruhsat almadan hafriyata başladığı ve temel betonunu attığı, bu durumun Mamak Belediyesi görevlilerince 16.01.2004 tarihli zabıtname ile tespit edildiği ve yapı tatil zaptı tanzim edilerek sanığa tebliğ edildiği,
    16.01.2004 tarihli zabıtnamenin; “İmarın 36759 ada 3. parselinde ruhsatsız hafriyat alındığı temel betonunun atıldığı ve 1. bodrum kat kalıbının çakıldığı tespit edilmiştir” şeklinde düzenlendiği,
    Sanığın talebi ve imar müdürlüğünün görüş yazısı üzerine 27.01.2004 tarihinde toplanan Mamak Belediye Encümenince 3194 sayılı Kanunun 42. maddesi uyarınca sanığın 1.500.000.000 Lira para cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı kanunun 32. maddesi uyarınca cezalı yapı ruhsatı verilmesine karar verildiği, sanığın 28.01.2004 tarihinde para cezasını ödediği,
    18.03.2009 tarihli Mamak Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürü tarafından başkanlık makamına yazılan yazıya göre; söz konusu 36759 ada 3 parselin bulunduğu alanın 18.02.2005 tarih ve 534 sayılı Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi kararı ile 50. Yıl parkı ve çevresi kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edildiği,
    Suça konu yerle ilgili Mamak Belediyesine abonelik amaçlı bir kısım yazıların gelmesi üzerine 26.02.2009 tarihinde yapılan kontrol sonucunda; 36759 ada 3 parselde bulunan inşaatın bittiği tespit edilerek tutanak tutulduğu,
    Yerel mahkemece, sanığa cezalı yapı ruhsatı verilip verilmediği, verilmediği takdirde hangi sebeple verilmediği, verildiği takdirde buna ilişkin belgelerin gönderilmesinin Mamak Belediyesinden sorulması üzerine gelen cevabi yazıda; “Söz konusu bina inşaatına ait işlem dosyasının tetkikinde, ruhsatsız olarak inşaata başlandığından 06.01.2004 tarih ve 122 sayılı yapı tatil zaptı ve zabıtname düzenlenmiş olup, 27.01.2004 tarih ve 46-49 sayılı Encümen kararı alınmıştır. … Ayrıca 36759 ada 3 parsel 50. Yıl parkı ve çevresi kentsel dönüşüm gelişim projesi kapsamında kaldığından herhangi bir yapı ruhsatı düzenlenmemiş, iskan ruhsatı bulunmamaktadır” bilgilerinin yer aldığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık aşamalarda; ruhsat almak için Mamak belediyesine teknik alt yapı bedeli ve yine pis su katılım payı bedelini yatırdığını, Ankara Büyükşehir Belediyesine de ruhsat harç parasını yatırdığını, ayrıca Mamak Belediyesi Encümeninin yapı ruhsatı verilmesine ilişkin karar verdiğini, normalde pis su katılım payı ve yol teknik alt yapı bedelinin Ankara Büyükşehir Belediyesine yatırılması gerektiğini, parayı yatırırken belediye çalışanlarının Büyükşehir Belediyesine aktaracaklarını söylediklerini, fakat Mamak Belediyesindeki yolsuzluk nedeniyle bu paraların aktarılmadığını, ruhsat alabilmek için gerekli müracaatları yapıp istenen parayı yatırdığını, inşaatı başladıktan 6-7 ay içerisinde bitirdiğini beyan etmiştir.
    5237 sayılı TCK"nun "İmar kirliliğine neden olma" başlıklı 184. maddesi;
    "(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
    (3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
    (5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
    (6) (Ek: 29.06.2005-5377/21 md.) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz",
    "Yürürlük" başlıklı 344. maddesi;
    "a) "İmar kirliliğine neden olma" başlıklı 184 üncü maddesi yayımı tarihinde,
    b) "Çevrenin kasten kirletilmesi" başlıklı 181 inci maddesinin birinci fıkrası ile "Çevrenin taksirle kirletilmesi" başlıklı 182 nci maddesinin birinci fıkrası yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra,
    c) Diğer hükümleri 1 Haziran 2005 tarihinde,
    Yürürlüğe girer", şeklinde düzenlenmiştir.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu aynı kanunun 344. maddesinin (c) bendi uyarınca 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen, kanunun "imar kirliliğine neden olma" suçunu düzenleyen hükmü, 344. maddenin (a) bendindeki istisnai düzenleme nedeniyle kanunun yayım tarihi olan 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Diğer bir ifade ile 5237 sayılı TCK"nun 184. maddesi 12.10.2004 tarihinden bu yana yürürlükte bulunmaktadır. Bu nedenle imar kirliliğine neden olma suçunun konusunu oluşturan yapı veya inşaatın 12.10.2004 tarihinden önce veya sonra yapılmış olması suçun oluşumu bakımından önem arzettiğinden, binanın yapıldığı tarihin kesin olarak belirlenmesi gerekmektedir.
    Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesi, suçu sabit olan failin cezalandırılması, kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi ve bozulan kamu düzeninin yeniden kurulmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir muhakeme yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme imkanı bulunan delillerin ele alınıp değerlendirilmesi, diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm kanuni delil ve belgelerin araştırılıp tartışılması zorunludur.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Suça konu binayla ilgili olarak 16.01.2004 tarihinde ruhsatsız olarak yapıldığına ilişkin tutanak tutulması, daha sonra 26.02.2009 tarihinde inşaatın bittiğine dair seviye tespit tutanağı düzenlenmesi ve sanığın ruhsat için gerekli ödemeleri ve müracaatları yaptığını, belediye encümenin de ruhsat verilmesi için karar verdiğini,fakat belediyeden kaynaklanan nedenlerden dolayı ruhsat alamadığını beyan etmesi gözönüne alınarak, öncelikli olarak sanık tarafından yapıldığı iddia edilen binanın TCK"nun 184. maddesinin yürürlüğe girdiği 12.10.2004 tarihinden önce tamamlanıp tamamlanmadığı hususunun mahallinde yapılacak keşif sonucu düzenlenecek bilirkişi raporuyla ve gerektiğinde dinlenecek tanık anlatımlarıyla tespit edilmesi, 12.10.2004 tarihinden sonra tamamlandığının belirlenmesi durumunda ise sanığın ruhsat için yaptığı başvurunun neden sonuçlandırılmadığı, sanığın savunmasında belirttiği gibi belediyeden kaynaklanan bir durumun olup olmadığı, Büyükşehir ve Mamak Belediye Başkanlıklarından sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırmayla sanığın beraatine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; "yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğu" görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.05.2013 gün ve 124-144 sayılı direnme hükmünün, eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.05.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.




    Hemen Ara