Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/632 Esas 2014/292 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/632
Karar No: 2014/292

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/632 Esas 2014/292 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/632 E.  ,  2014/292 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : BAKIRKÖY 10. Ağır Ceza
    Günü : 06.10.2011
    Sayısı : 267-227

    Yağma suçundan sanık M.. Ö.."in 5237 sayılı TCK"nun 149/1-a-c, 168/3 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.11.2009 gün ve 17-261 sayılı hükmün sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 26.05.2011 gün ve 1792-7298 sayı ile;
    “İddianamede ve Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasında 5237 sayılı Yasanın 150/2. maddesinin uygulanması talep edildiği halde, bu konuda sanığa ek savunma hakkı verilmeden anılan yasanın 150/2. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 06.10.2011 gün ve 267-227 sayı ile;
    “... Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2011/1792-7298 nolu bozma ilamı kapsamında iddianame ve Cumhuriyet savcısının mütalaasında uygulanması talep edilen TCK"nun 150/2. maddesi açısından ek savunma hakkı verilmediğine değinilip bozma yoluna gidilmiş ise de , iddianame yer alıp savunmaların da bu kapsamda iddianamedeki sevk maddelerince usulünce tespit edildiği, kaldı ki iddia makamının önceki yargılama safahatında 04.11.2009 tarihli duruşmada da aynı yasa maddesinin uygulanmasını talep ettiği ve bunun üzerine "mütalaaya karşı diyecekleri ve esasa yönelik savunma ve beyanlar ayrı ayrı soruldu" ibaresine yer verilmekle bu hususun dahi esasa ilişkin bildirilmiş mütalaada yer alan sevk maddeleri yönünden ek savunma hakkı tanınması niteliğini taşıdığı, sanık Mesut ve müdafiinin de duruşmada hazır bulunmaları ve mütalaaya karşı da beyanlarının sorulmuş olduğu görüldüğünden bozma ilamında belirtildiği gibi bir usuli eksikliğin bulunmadığı, usule ilişkin bu yönde mahkememizce bir hata yapılmadığı, uygulanması istenen TCK"nun 150/2. maddesine yönelik gerekçe ve hüküm fıkrasında da değerlendirmeye yer verildiğinden anılan bozma ilamının usul ve yasaya uygun olmadığı” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 07.09.2013 gün ve 173624 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iddianamede sanık hakkında uygulanması istenen TCK’nun 150/2. maddesinin sanığa ek savunma hakkı verilmeden uygulanmamasının 5271 sayılı CMK’nun 226. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Yağma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün, Özel Daire tarafından, iddianamede sanık hakkında uygulanması talep edilen TCK"nun 150/2. maddesinin sanığa ek savunma hakkı verilmeden uygulanmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
    Bozmadan sonra yerel mahkemece sanığın bulunduğu ilk oturumda bozma ilamı okunup sanığa hakları hatırlatılarak bozma ilamına karşı diyecekleri sorulduğu, sanığın bu aşamada bir diyeceğinin olmadığını beyan ettiği, sanık müdafiinin hazır olduğu ikinci oturumda ilk oturumdaki tutanak okunduktan ve iddia makamının mütalaası alınıp sanığa ve müdafiine mütalaaya ve esasa ilişkin diyecekleri sorulduktan sonra direnme kararı verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
    a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
    b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
    c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni delillere dayanmak,
    d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
    Suretiyle verilen karar, özde direnme niteliğinde olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay"ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
    İnceleme konusu olayda; ilk hükmün Özel Dairece sanığa ek savunma hakkı verilmeden iddianamede uygulanması istenen TCK’nun 150/2. maddesinin uygulanmaması suretiyle CMK’nun 226. maddesine aykırılıktan bahisle bozulmasından sonra, yerel mahkemece sanığa bozma kararı okunarak, sanığın bozmaya karşı ve esasa ilişkin savunması alınmak suretiyle bozma kararı doğrultusunda işlem yapıldığı ve bozmaya eylemli olarak uyulduğu anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, Özel Daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni hükmün doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 06.10.2011 gün ve 267-227 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.05.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara