Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/292 Esas 2014/289 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/292
Karar No: 2014/289

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/292 Esas 2014/289 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/292 E.  ,  2014/289 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : SUŞEHRİ Sulh Ceza
    Günü : 18.11.2011
    Sayısı : 318-231

    Kasten yaralama suçundan sanık E.. C.."un 5271 sayılı CMK"nun 233/2-e maddesi uyarınca beraatine ilişkin, Suşehri Sulh Ceza Mahkemesince verilen 21.12.2006 gün ve 153-190 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 20.10.2009 gün ve 32487-39140 sayı ile;
    “Katılan sanık F.. B..’ın, katılan sanık E.. C..’un kafasına vurduğuna dair iddiasını destekleyen ve katılan sanık F..nin kafa bölgesinde muhtemel künt travmayla yaralandığına dair doktor raporu karşısında, sabit olan atılı suçtan mahkûmiyeti yerine, beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 18.11.2011 gün ve 318-231 sayı ile;
    “...Tüm dosya kapsamı incelendiğinde olay tarihinden önce sanık E.. C.. ile katılan F.. B.. arasında başka olaylar sebebiyle husumet bulunduğu ve sanıkların olay tarihinde kavga ettikleri anlaşılmıştır. Dosyadaki bilgilere göre tanık M. olay anında bilgisayarları tutması sebebiyle olayı tam olarak görememiş fakat gördüğü kadarıyla tartışmanın kısa sürdüğünü ve katılan F..."nin sanığa arkasından vurduğunu belirtmiştir. Diğer tanık Z. S.... ise olayı baştan sona gördüğünü ve tarafları kendisinin ayırdığını, olay sırasında F.."nin E.. C.."a vurduğunu fakat E.. C.."un F.."ye vurmadığını açık ve net bir şekilde belirtmiştir. Ayrıca olay tarihinden çok sonra alınan 2. doktor raporları incelendiğinde ilk doktor raporunda E.. C.. için sadece yumuşak doku zedelenmesi mevcut olduğu halde 2. doktor raporunda bu yaralanmanın künt cisimle olabileceği kanaati belirtilmiştir. Bu sebeple her ne kadar 2. doktor raporunda F.."nin yaralanması künt cisimle olabileceği kanaati belirtilmiş ise de, E.. hakkındaki 2. doktor raporunun ciddiyetsizliği, ihtimal üzerine kurulu olması, F.. hakkındaki 2. doktor raporunun da ihtimal üzerine kurulu olması ve aynı doktor tarafından verilmiş olması sebebiyle dikkate alınmaması gerekir. Yine sanık E.. C.. duruşmadaki beyanlarında F.. B.."ın yaralanmasının tarafların birbirinden ayrılması için başka şahısların araya girmesi sırasında meydana gelmiş olabileceğini belirtmiş olması ve katılan F.."nin araya giren başka şahıslar tarafından sehven yaralanabileceği ihtimali de dikkate alınarak yukarıdaki sayılan tüm bu sebeplerle sanığın kasten yaralama suçunu işlediğinin kesin, açık, net bir şekilde ortaya konulamadığı” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
    Bu hükmün de o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 07.03.2013 gün ve 53366 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    Katılan sanık F.. B.. hakkında kasten yaralama suçundan kurulan kesin nitelikteki mahkûmiyet hükmü inceleme kapsamı dışında olup, inceleme sanık E.. C.. hakkında aynı suçtan kurulan beraat hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kasten yaralama suçunun sübutuna ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık E.. C.. ile katılan sanık F.. B.. hakkında olay günü birbirlerini karşılıklı darp ettikleri iddiasıyla kasten yaralama suçundan kamu davasının açıldığı,
    Suşehri Devlet Hastanesi Acil servisince 06.07.2006 tarihinde düzenlenen ilk raporda, katılan F.. B.."ın sol temporalde sıyrıklı 0.5x0.6 cm çapında yaralanmanın diğer sanık E.. C.."da boyunda ağrı ve yumuşak doku zedelenmesinin mevcut olduğu, her iki yaralanmanın da basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğunun kesin kanaat ile bildirildiği,
    29.11.2006 günü Suşehri Devlet Hastanesi Baştabipliğince olay günü acil servisten alınan rapor dikkate alınarak düzenlenen ikinci raporda ise; "E..."daki yaralanmanın boyun bölgesinde olup muhtemel künt cisimle olduğu, F..."deki yaralanmanın da sol temporalinde olup muhtemel künt cisimle olduğu" açıklamalarına yer verildiği,
    Kaymakamlıkta şoför olarak çalışan tanık Z. S.. olayı baştan sona gördüğünü ve tarafları kendisinin ayırdığını, olay sırasında katılan F."nin sanık E.. C.."a vurduğunu, fakat E..."un F.."ye vurmadığını, tarafları ayırmak için araya girdiğinde orada bulunan diğer vatandaşladan bir kısmının F.."yi, bir kısmının da E.."u tuttuğunu beyan ettiği,
    Mal müdürlüğünde memur olarak çalışan tanık M.. Y..; saat 09.45 sıralarında sanık E..sırada işlem yaptırmak için beklerken birden masanın sallandığını farkettiğini, bilgisayara zarar gelmesin diye bilgisayarı tuttuğunu, başını kaldırdığında ortalığın karıştığını ve iki üç kişinin katılan F..yi iki üç kişinin de sanık E..u kucakladığını gördüğünü, daha sonra şahısların olay yerinden uzaklaştırıldığını belirttiği,
    Katılan sanık F...; maliyede bir iş için beklerken önceden aralarında husumet bulunan köylüsü E. hiçbir sebep yokken başına vurması nedeniyle yaralandığını, kendisinin ona vurmadığını ifade ettiği,
    Sanık E..; olay günü aracının muayenesi için vergi borcu olmadığına ilişkin belge almak üzere maliyeye gittiğini, masanın önünde dururken arkadan yaklaşan katılan F.."nin ensesine vurduğunu, kendisinin karşılık vermediğini, oradaki vatandaşların araya girmeleri nedeniyle F..i"deki yaralanmanın meydana gelmiş olabileceğini savunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Kasten yaralama suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, "Kişilere karşı suçlar" başlıklı ikinci kısımda, "Vücut dokunulmazlığına karşı suçlar" başlıklı ikinci bölümünde yer alan 86. maddesinde;
    “(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur
    (3 Kasten yaralama suçunun;
    A) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
    b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Silâhla,
    İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır.
    Yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğü olup, suçun konusunu mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni ya da ruhsal varlığı oluşturmaktadır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, yaralama suçunun oluşacağında tereddüt yoktur. Bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Katılan sanık F’nin suç tarihinde mal müdürlüğüne gelmesiyle başlayan olayda, önce katılanın sıra bekleyen sanığın ensesine, ardından da sanığın katılanın başına vurmak suretiyle birbirlerini basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, katılanın iddiasının doktor raporu ile tıbben doğrulandığı ve olayı gören tanık M."nın beyanlarıyla da desteklendiği anlaşıldığından, sanık E.. C.."un katılan sanık F.."ye yönelik kasten yaralama suçunu işlediğinin kabulü gerekmektedir.
    Bu nedenle, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yeterli delil bulunmadığından bahisle beraatine hükmolunması isabetsizdir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanık E.. C.."un üzerine atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı A. İ.; "İnceleme konusu olayda, her ne kadar katılan sanık F.. hakkında olaydan sonra düzenlenen adli raporda basit nitelikte bir yaralanma tespit edilmiş ise de; olayı başından sonuna kadar gördüğünü belirten, her iki sanığı da aynı köyden olması nedeniyle tanıyan kaymakamlıkta şoför olarak çalışan tanık Z.."nin; F.."nin E.."a vurduğunu, buna karşılık E.."un F.."ye vurmadığını, iki tarafın da orada bulunan kişilerce tutulması nedeniyle olayın büyümesinin engellendiğini belirtmesi, sanık E.."un F...i"ye vurduğunu gören bir kişinin bulunmayışı karşısında; katılan sanık F.."de meydana gelen basit nitelikteki yaralanmanın çıkan arbede sırasında, tanıklarında araya girmesinden itiklenme sonucu künt bir cisme çarpmasından kaynaklanmış olabileceği, bu duruma göre de sanık E..n suçunun sabit olduğu konusunda mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine ilişkin yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Suşehri Sulh Ceza Mahkemesinin 18.11.2011 gün ve 318-231 sayılı direnme hükmünün, sanık E.. C.."un üzerine atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.05.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara