Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/353 Esas 2014/277 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/353
Karar No: 2014/277

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/353 Esas 2014/277 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/353 E.  ,  2014/277 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ANTALYA 4. Asliye Ceza
    Günü : 19.03.2007
    Sayısı : 1392-254

    Hırsızlık suçundan sanık R.. T.."ın 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b, 35 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı kanunun 58. maddesi gereğince mükerirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına ve infazdan sonra ceza müddeti kadar denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, Antalya 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.03.2007 gün ve 1392-254 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 20.11.2012 gün ve 14970-22132 sayı ile;
    "Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir, ancak,
    1- Sanık R.. T.. hakkında 5237 sayılı TCK"nın 58. maddesinin uygulanma koşullarının değerlendirilebilmesi için, sanığın tekerrüre esas alınan önceki mahkumiyet hükmünün hangisi olduğunun denetim olanağı verecek biçimde karar yerinde gösterilmemesi; uygulamaya göre de, denetim süresinin belirlenmesinin infaza yönelik bir işlem olduğu gözetilerek, 5237 sayılı Yasanın 58/6-7. maddesi gereğince mükerrer olan sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesiyle yetinilmesi yerine, 5275 sayılı Yasanın 108/4. maddesine dayanılarak denetimli serbestlik süresinin de belirlenmesi,
    2- Suçu birlikte işleyen sanıklardan neden oldukları yargılama giderlerinin "ayrı ayrı" yerine, "müteselsilen" alınmasına hükmedilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK"nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,..." isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.01.2013 gün ve 293649 sayı ile;
    "Ceza Genel Kurulunun 07.06.2011 gün ve 88-116 sayılı kararında açıklandığı üzere; 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan tekerrür, infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurumdur. Sanık hakkında birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde tekerrüre esas alınan ilamın hükümde açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
    Ceza Genel Kurulu’nun 28.02.2012 gün ve 245/61 sayılı kararlarında da yer verildiği üzere: tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında hangi ilamın tekerrüre esas alındığı karar yerinde gösterilmeden hakkındaki cezanın "mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine" karar verilmesi halinde, aleyhe temyiz bulunmaması durumunda 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, sabıkasındaki ilamlardan ceza miktarı bakımından en hafif olanının tekerrüre esas alınması gerektiği kabul edilmelidir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 20.03.2013 gün ve 731-5595 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İnceleme, sanık R.. T.. hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken, tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmesinin zorunlu olup olmadığı ile zorunlu olduğunun kabulü halinde hangi ilamın tekerrüre esas alınması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Adli sicil kaydında tekerrüre esas alınabilecek nitelikte birden fazla mahkumiyet ilamı bulunan sanık Refik hakkında tekerrür hükmünü uygulayan yerel mahkemece hangi ilamın tekerrüre esas aldığının gösterilmediği, mükerrir sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra uygulanacak olan denetimli serbestlik tedbirinin süresinin ceza müddeti olarak belirttiği ve 103 Liradan ibaret olan yargılama giderinin suçu iştirak halinde işleyen sanıklardan müteselsilen alınmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Ayrıntısına Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 gün ve 1302-309 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında yer verildiği üzere; 5237 sayılı TCK"nun 58. maddesinde tekerrüre esas alınan ilamın açıkça kararda gösterilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Mükerrirlere özgü infaz rejimi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda düzenlenmiş olup, "Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri" başlıklı 108. maddesinin 2. fıkrasında; "Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz" hükmüne yer verilmiş, 1. fıkrasının (c) bendine göre ise mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler hakkında infaz koşulları ağırlaştırılarak koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında cezanın dörtte üçü olarak belirlenmiştir.
    Ayrıca, aynı maddenin 3. fıkrasında "İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez" düzenlenmesine yer verilmiştir. Sanık hakkında birinci tekerrür şartlarının oluşması nedeniyle tekerrür hükümleri uygulandıktan ve bu tekerrür uygulanan mahkûmiyet kesinleştikten sonra, yeniden tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir suçun işlenmesi halinde ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanacak ve hükümlü artık şartlı salıvermeden yararlanamayacaktır.
    Bahsolunan kanuni düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, hükümde tekerrüre esas alınan ilamın gösterilmesine gerek olmadığı, bu durumun infaz aşamasında gözetilebileceği, sanık hakkında birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde ise, bunlardan en ağırının infaz aşamasında tekerrüre esas alınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
    Bu itibarla, yerel mahkemenin sanık Refik hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verirken tekerrüre esas alınan ilamı kararda göstermemesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Ancak, ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 27.12.2011 gün ve 255-294 sayılı kararında yer verildiği üzere, denetimli serbestlik tedbiri cezanın infazından sonra uygulanacak bir infaz kurumu olduğundan denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevi, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye aittir.
    Buna göre, hükümlülük kararında mükerrir olan sanık R..hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58/6-7. maddeleri gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, yerel mahkemece infaz aşamasında belirlenecek bir konuda infazı sınırlayacak şekilde denetim süresi belirlenmesi usul ve kanuna aykırıdır.
    Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nun 326. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen, "İştirak halinde işlenmiş bir suç nedeniyle mahkûm edilmiş olanlara, sebebiyet verdikleri yargılama giderleri ayrı ayrı yükletilir" hükmü uyarınca, yerel mahkeme hükmünde her bir sanığın sebep olduğu yargılama giderinin ayrı ayrı yükletilmesi gerekirken, "sanıklardan müteselsilen alınmasına" karar verilmesi de usul ve kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının sanık R.. T.. yönüyle kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanık R.. T.. yönünden, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58/6-7 maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, cezanın infazından sonra uygulanacak denetimli serbestlik tedbiri için süre belirlenmesi ve her bir sanığın sebep olduğu yargılama giderinin ayrı ayrı yükletilmesi gerekirken, sanıklardan müteselsilen alınmasına karar verilmesi isabetsizliklerinden bozulmasına, ancak bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının tekerrür hükmünün uygulanmasına ilişkin bölümünden "ceza müddeti kadar" ibaresinin çıkartılmasına ve aynı şekilde hüküm fıkrasının yargılama giderine ilişkin bölümünün çıkartılarak, yerine "103 Lira keşif bedelinden ibaret olan yargılama giderinin yarısının sanıktan tahsiline" cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi .............; "Anayasa"nın 141. maddesinin 3. fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmü öngörülmüş; CMK"nın 34. maddesinin 1. fıkrasında, “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur” denmiştir. CMK"nın 230. maddesinin 1. fıkrasında, mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, “delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilenlerin belirtilmesi; cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi” gerektiği belirtilmiştir.
    Tekerrür, 5237 sayılı TCK’nın birinci kitabının, üçüncü kısmının, ikinci bölümünde “güvenlik tedbiri” olarak düzenlenmiştir.
    Somut olayda, mahkeme tarafından sanık hakkında “sabıkaları bulunması nedeniyle hakkında TCK 58 madde gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına” karar verilmiş, ancak tekerrür oluşturduğu kabul edilen sabıkalarının neler olduğu gösterilmemiştir.
    TCK"nın 58. maddesinin 6. fıkrasının uygulandığı hallerde, kararda tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükmü veya hükümlerinin gösterilmesi ve neden tekerrür oluşturduğunun gerekçesinin belirtilmesi zorunludur. Bu durumda, infaz aşamasında, tekerrür oluşturan sabıkalardan daha ağır sonuç doğuran esas alınmalıdır.
    Tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükümlerinin ve neden tekerrür oluşturduğunun belirtilmemesi durumunda, karar bu yönden gerekçesiz olacağından, yukarıda belirtilen hükümlere aykırı hareket edilmiş olur ve Yargıtay"ın denetim olanağını ortadan kaldırır.
    Açıklanan nedenlerle, itirazın bu değişik gerekçeyle kabulü gerektiği kanısını taşıdığımdan, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 20.11.2012 gün ve 14970-22132 sayılı bozma kararının sanık R.. T.. yönünden KALDIRILMASINA,
    3- Antalya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.03.2007 gün ve 1392-254 sayılı hükmünün sanık R.. T.. yönüyle;
    a- Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58/6-7 maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, cezanın infazından sonra uygulanacak denetimli serbestlik tedbiri için süre belirlenmesi,
    b- Her bir sanığın sebep olduğu yargılama giderinin ayrı ayrı yükletilmesi gerekirken, sanıklardan müteselsilen alınmasına karar verilmesi, İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
    Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi gereği karar verilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının tekerrür hükmünün uygulanmasına ilişkin bölümünden "ceza müddeti kadar" ibaresinin çıkartılmasına ve aynı şekilde hüküm fıkrasının yargılama giderine ilişkin bölümünün çıkartılarak, yerine "103 Lira keşif bedelinden ibaret olan yargılama giderinin yarısının sanıktan tahsiline" cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.05.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.




    Hemen Ara