Esas No: 2015/12112
Karar No: 2015/4492
Karar Tarihi: 03.11.2015
Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/12112 Esas 2015/4492 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Esas No : 2015/12112
Karar No : 2015/4492
Tebliğname No : KD - 2011/182667
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda; atılı suçtan sanığın mahkumiyetine ilişkin Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.11.2010 tarihli hükmün sanığın temyizi üzerine Dairemizin 26.05.2015 gün, 2015/1153 Esas ve 2015/1340 sayılı ilamıyla, 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesinin uygulanma yanlışlığı nedeniyle verilen bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı itiraz üzerine 05.07.2012 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa’nın 99. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca dosya dairemize gönderilmekle gereği görüşüldü:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın kararın düzeltilmesi niteliğindeki talebi yerinde olduğundan, kabulü ile 26.05.2015 tarihli ilamda "Sanığın tekerrüre esas sabıkası olduğu halde TCK"nun 58. madde hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliği aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır" ibaresinin çıkartılıp yerine "Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK"nun 58. madde hükümlerinin uygulanmaması," ibaresinin; ve ayrıca "BOZULMASINA" ibaresinden sonra gelmek üzere "tekerrür uygulaması yönünden kazanılmış hakkın saklı tutulmasına" ibaresinin eklenmesi suretiyle KARARIN DÜZELTİLMESİNE, 03.11.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan "tekerrür müessesesinin" infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurum olduğu görülmektedir. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığı, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı, hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrür nedeniyle hükümlünün ceza evinde kalacağı süreye eklenecek sürenin belirlenmesi için mahkûmiyet hükmünde açıkça hangi hüküm nedeniyle kişinin mükerrir sayıldığı ve hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığının belirtilmesi gerekmektedir.
TCK’nun 58. maddesinin;
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir”
hükümleri bulunmaktadır.
TCK’nun 58/6. fıkrasının ikinci cümlesinin açık anlatımından, sanık hakkında hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterlidir. Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine de açıkça hükmolunmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde, bu husus 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi kapsamında değerlendirilemeyecektir. Zira mükerrir olan sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması, hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinin zorunlu bir sonucudur.
Ancak tüm bunlar mahkemece tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi halinde geçerli olup, tekerrür hükümlerinin hiç uygulanmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde ise artık “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim benzer husus Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 gün ve 71-98 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da kabul edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2012/8-364/180, 2012/3-1328/310, 2012/3-1372/329, 2013/8-54/307 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi;
““Reformatio in pejus” olarak adlandırılan ve doktrinde “cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı” gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır. Bu kural, 1412 sayılı CMUK"nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlüğünü koruyan 326. maddesinin son fıkrasında;“Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Şu halde, “tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği” durumda, “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması halinde 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması mümkün değildir.”
Bu nedenlerle tekerrüre esas sabıkası olduğu halde mahkemece hakkında TCK"nun 58. maddesinin uygulanmasına karar verilmeyen sanığın temyizi üzerine yapılan inceleme sonucunda dairemizin 26.05.2015 tarihli ilamında bu husus isabetli bir şekilde eleştiri konusu yapılması isabetli olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın TCK"nun 58. maddesinin uygulanmaması hususunun da sebebi yapılması gerektiğine ilişen itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun itirazın kabulü yönündeki düşüncesine katılmamaktayım.