Esas No: 2013/121
Karar No: 2014/254
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/121 Esas 2014/254 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : SAKARYA 3. Asliye Ceza
Günü : 07.03.2008
Sayısı : 91-146
Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanığın beraatına ilişkin, Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.03.2008 gün ve 91-146 sayılı hükmün müşteki kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 19.03.2012 gün ve 10419-8820 sayı ile;
“Serdivan beldesi sınırları içinde olup Sakarya Üniversitesine tahsis edilen ...... parsel numaralı taşınmazın ......... m²"lik yerine tecavüz ettiği için sanık hakkında açılan davada suçtan doğrudan zarar gören Sakarya Üniversitesi tüzel kişiliğinin davaya müdahil olarak katılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde müdahillik isteminin reddine karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.04.2012 gün ve 259940 sayı ile;
"...Yasayolu yargılamasında, katılma isteminde bulunulması olanaklı değil ise de, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri yasayolu başvurusunda açıkça belirtilmiş ise inceleme merciince 5271 sayılı CMK’nun 237/2. maddesi uyarınca incelenip karara bağlanmalıdır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın katılma kararı verilip, esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 24.12.2012 gün ve 27227-39344 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılama aşamasında katılma istemi ret edilen müşteki vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yerel mahkeme hükmünün müştekinin davaya katılmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasının isabetli olup olmadığının ve buna bağlı olarak Özel Dairece katılma konusunda bir karar verilmesinin mümkün bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
S.. R..nce 31.08.2007 gün 6421 sayı ile, Adapazarı, Merkez Serdivan Beldesi, ...... pafta .......nolu parselde hazine adına kayıtlı ve Sakarya Üniversitesine tahsisli taşınmazın bir bölümünün sanık tarafından işgal edildiği iddia edilerek Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğu,
Dava konusu edilen yerin hazine adına kayıtlı, Adapazarı, Merkez, Serdivan beldesi, ....... nolu parsel olduğu, taşınmazın Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünce 13.10.1994 gün ve 43166 sayı ile, idare ve lojman binaları, sağlık, dinlenme ve yeni eğitim tesisleri yapılmak üzere Sakarya Üniversitesine tahsis edildiği,
Yapılan soruşturma sonucunda, sanık hakkında hakkı olmayan yere tecavüz suçundan TCK’nun 154/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, müşteki vekilinin 06.03.2009 tarihli celsede davaya katılma talepli dilekçe ibraz ettiği, duruşma sırasında sanıktan şikayetçi olduklarını ve dava konusu yerin müşteki kuruma tahsisli olması nedeniyle davaya katılmalarına karar verilmesini talep ettiği,
Yerel mahkemece, 07.03.2009 tarihli ara kararla müşteki vekilinin davaya katılma talebinin reddine karar verildiği, yargılama sonucunda sanığın beraatına hükmedildiği, hükmün süresinde müşteki vekilince temyiz edildiği, temyiz dilekçesinde yerel mahkemece davaya katılma taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunun da ileri sürüldüğü, Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nun “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesi;
“1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır” ,
Aynı kanunun “Katılma usulü” başlıklı 238. maddesi ise;
“1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur veya malen sorumlu olanların, mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurularının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmiş olmakla birlikte, 5271 sayılı CMK’nun 260. maddesinde, katılma isteği reddedilmiş veya karara bağlanmamış olanların kanun yollarına başvuru hakkı bulunduğu belirtilerek, böyle bir başvuru halinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi halinde inceleme merciince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
TBMM’ne sunulan tasarıda, ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin istinaf yolu başvurusunda açıkça belirtilmek şartıyla karara bağlanacağı belirtilmiş ise de, Tasarının 249. maddesinin 2. fıkrasındaki, “Bölge Adliye Mahkemesi” ve “İstinaf” ibareleri “Kanun yolu” şeklinde değiştirilerek 237. madde bütünlüğü altında kabul edilmiş bulunduğundan, kanun yolu ibaresinin temyiz incelemesini de kapsadığını kabul etmekte zorunluluk bulunmaktadır.
CMK’nun 238. maddesindeki katılmaya ilişkin merasimin Yargıtayca yerine getirilmesinin imkansızlığı nedeniyle, katılma isteminin Yargıtay tarafından karara bağlanamayacağı ileri sürülebilir ise de, 238. madde, usulüne uygun bir katılma istemi üzerine ilk derece mahkemesince yapılması gereken işlemleri düzenlemekte olup, 237. maddenin 2. fıkrasındaki istisnai durumu kapsamamaktadır. 237/2. madde hükmünün katılma istemleri hakkında özel bir düzenleme getirdiği, usul ekonomisi amacı güttüğü ve 238. maddede öngörülen genel usule üst derece mahkemelerinde özel bir istisna oluşturduğu nazara alındığında, Yargıtayca katılma istemi konusunda, temyiz incelemesi aşamasında herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesinin mümkün bulunduğu ahvalde öncelikle dairesince karar verilmeli, bu suretle AİHS"nin 6. maddesi bağlamında makul sürede yargılanma ilkesi hayata geçirilmeli, araştırma zorunluluğunun doğduğu ahvalde ise bu husus bozma nedeni yapılarak sorun çözümlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Soruşturma aşamasında sanıktan şikayetçi olan müşteki vekilinin, kovuşturma aşamasında dilekçe ile davaya katılma talebinde bulunduğu, 06.03.2008 tarihli celsede katılma talepli dilekçesini tekrarlayıp sanığın cezalandırılmasını talep ettiği, mahkemece müşteki vekilinin davaya katılma talebinin reddine karar verildiği ve hükmün müşteki vekilince temyiz edildiği olayda, müşteki vekilinin temyiz dilekçesinde davaya katılma taleplerinin ret edilmesinin de hukuka aykırı olduğunu açıkça ifade etmesi ve yerel mahkeme hükmünü temyiz etmiş olmasının, kanun yolunda davayı takip iradesini eylemli olarak ortaya koyduğu ve bu davranışın yerel mahkemece ret edilen katılma talebinin temyiz merciince incelenip karara bağlanmasına yönelik bir istemi de içerdiği kabul edilmelidir.
Böyle bir kabul ile yargılamaların gereksiz yere uzamasının dolayısıyla da davaların zamanaşımına uğramasının önüne geçilebilecektir. Aksi takdirde yerel mahkeme hükmünün, müştekinin davaya katılmasına karar verilmesi gerekirken, katılma talebinin reddine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulması yargılamanın gereksiz yere uzaması sonucunu doğuracaktır ki, bu durum “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” şeklinde düzenlenmiş olan Anayasanın 141/4. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesine aykırılık oluşturacaktır.
Katılma konusunda Yargıtay ilgili dairesince karar verilmesi halinde, katılan sıfatını kazanan kişinin özellikle, iddia ve delillerini bildirme haklarını kullanamayacağı, diğer taraftan katılma konusunda karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafii dinlenilmeden karar verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK’nun 238/3. maddesine aykırılık oluşturulacağı ve sanık yönünden savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracağı eleştirisi getirilebilir ise de; Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 294–64 sayılı kararında, Cumhuriyet savcısı, sanık ve varsa müdafiinin görüşü sorulmadan katılma kararı verilmesinin nispi nitelikte bir hukuka aykırılık olduğu ve esasa etkili bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup, böyle bir durumda savunma hakkının sınırlandığından söz edilemeyecektir.
Mahkemenin “maddi gerçeği araştırma ilkesi” ile 5271 sayılı CMK"nun “Mağdur ile şikayetçinin hakları” başlıklı 234. maddesinde; mağdur ile şikâyetçinin soruşturma evresinde “delillerin toplanmasını isteme”, kovuşturma evresinde ise “tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek alma ve tanıkların davetini isteme” haklarının bulunduğunun kabul edilmiş olması karşısında da, ilgili katılan sıfatını kazanmadan dahi bu haklarını kullanabileceğinden, sonuç olarak iddia ve delillerini bildirme hakkının kullanılmaması da söz konusu olmayacaktır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, müşteki vekilinin katılma istemi konusunda bir karar verilmesi ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 19.03.2012 gün ve 10419-8820 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, müşteki vekilinin katılma istemi konusunda karar verilmesi ve hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.05.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.