Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/539 Esas 2014/253 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/539
Karar No: 2014/253

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/539 Esas 2014/253 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/539 E.  ,  2014/253 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : RİZE Ağır Ceza
    Günü : 30.01.2012
    Sayısı : 110-8

    Hırsızlık suçundan sanığın 5237 sayılı TCK"nun 141/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Rize Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.01.2012 gün ve 110-8 sayılı hükmün katılanlar vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.04.2013 gün ve 326-3339 sayı ile;
    “1-)Oluşa, dosyadaki delillere ve mahkemenin gerekçesine göre, sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde isabetsizlik bulunmadığından tebliğnamede TCK"nun 142/2-a mad- desi uyarınca hüküm kurulması gerektiği yönünde bozma öneren düşünce benimsenmemiştir.
    2-)Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık İhsan"ın kasten öldürme ve hırsızlık suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin tahrikin varlığına, sair nedenlere yönelen, katılanlar vekilinin suç niteliğine, takdir hükmünün uygulanmaması gerektiğine, sair nedenlere ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, kısmen re"sen de temyize tâbi bulunan hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye kısmen aykırı olarak onanmasına” karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 31.05.2013 gün ve 119913 sayı ile;
    “...Maktül ile sanığın, önceden karşılıklı olarak ilişkiye girdikleri olan olay mahalline gittikleri, cinsel ilişkiye girme konusunda aralarında çıkan tartışma nedeni ile maktülü öldüren sanığın, maktulün üzerinde bulunan parasından bir miktarını alarak olay yerinden ayrılması basit hırsızlık değil, nitelikli hırsızlık suçu olduğu, zira sanık, maktulü parası için değil, ani gelişen kast sonucu öldürüp, daha sonra maktulün üzerinden belli bir miktar para alıyor. Aksi takdirde, sanık maktulü parası için öldürdüğünün kabulü halinde, TCK"nun 82/1-h ve 149/1-a maddeleri gereğince nitelikli öldürme ve yağma suçlarından cezalandırılacaktı. Sanık, maktulü başka sebepten öldürmesi ve üzerindeki parayı olması 142/2-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
    Bu konuda Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23.05.2013 gün ve 2011/6402 Esas ve 2012/4221 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
    "Olay tarihinde, maktulenin daha önce birkaç kez para karşılığında cinsel ilişkiye girdiği sanığa, çarşı merkezinde rastlaması üzerine tekrar ilişki teklifinde bulunduğu, sanığın kabul etmesi üzerine birlikte belediye otobüsüsüne binerek olay yerine geldikleri ve cinsel ilişkiye girdikleri ancak, maktulenin para karşılığında bir kez daha ilişkiye girme teklifinin sanık tarafından reddedilmesi nedeniyle maktulenin sanığı tehdit ettiği, bunun üzerine sanığın maktuleyi boğarak öldürüp dereye attığı ve maktuleye ait cep telefonunu alarak olay yerinden ayrılıp daha sonra cep telefonunu sattığı olayda;
    Sanığın, maktuleyi öldürdükten sonra ani ortaya çıkan bir kastla maktulenin cep telefonunu aldığının anlaşılması karşısında, eyleminin TCK’nun 142/2-a maddesi kapsamında hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde yağma suçundan hüküm kurulması suretiyle sanığa fazla ceza tayini",
    Yine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13.03.2012 gün ve 2011/6173 Esas ve 2012/1746 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
    "Sanığın geceleyin konutuna girdiği ve öldürdüğü maktulün ölmesinden yararlanarak boynunda bulunan altınları almasından ibaret eyleminin, hırsızlık suçu kapsamında kaldığı anlaşılmakla, TCK"nun 142/2-a ve 143. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi yerine, suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde yağma suçundan hüküm kurulması",
    Yine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 07.16.2009 gün ve 2009/1317 Esas ve 2009/12824 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
    "Otel odasında öldürdüğü maktule ait cep telefonu ve altınları çalan sanığın eyleminin 5237 sayılı TCY’nın 142/2-a maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı Yasanın 141/1. maddesiyle hüküm kurulması",
    Yine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23/02/2011 gün ve 2010/5754 Esas ve 2011/968 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
    "Oluşa ve dosya içeriğindeki delillere göre sanık S’ın A..’i öldürdükten sonra maktule ait cep telefonunu ve aracını alması, telefonu bilahare tanık S..’a satması ve aracı ise yakalandığı güne kadar kullanması şeklindeki eyleminin, 5237 sayılı TCK’nun 142/2-a maddesindeki nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi",
    Yine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 27.02.2012 gün ve 2009/8111 Esas ve 2012/1172 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
    "Oluşa, dosya içeriğine ve kabule göre; sanığın ani gelişen kasıtla maktulü öldürdükten sonra ölü olmasından yararlanarak üzerinde bulunan cep telefonu ve 18 TL parasını alması eyleminin 5237 sayılı TCK"nun 142/2-a maddesine uyduğu gözetilmeden, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek TCK"nun 149/1-a-d maddesi gereğince nitelikli yağma suçundan mahkumiyetine kararı verilmesi",
    Yine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 08.05.2012 gün ve 2012/545 Esas ve 2012/3649 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
    "Dosya kapsamına göre, sanığın gece vakti maktuller M..N.. ve E.."i gasp amacı olmaksızın canavarca hisle öldürdükten sonra cep telefonu, cüzdan ve kişisel eşyalarını aldığı olayda, maktullerin ölmesinden yararlanarak hırsızlık suçundan TCK"nun 142/2-a, 143 ve 62. maddelerinden ayrı ayrı hükümler kurulması yerine, suçların niteliğinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde hırsızlık suçundan aynı Kanunun 141/1, 143 ve 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı hükümler kurulması suretiyle eksik ceza tayini" gerekçesiyle bozma kararı vermiştir. Dolayısı ile sanığın eylemi TCK"nun 142/2-a maddesi yerine, aynı yasanın 141 maddesi gereğince karar verilmesi yasaya aykırı bulmuştur.
    Somut olay nedeni ile sanığın eyleminin 142/2-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi yerine, yanı yasanın 141/1. maddesi kapsamında verilen kararın onanması, Yüksek Dairenin, süreklilik arz eden uygulamaları ile çelişmekte ve içtihat birliğini bozmaktadır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının hırsızlık suçuna ilişkin olarak kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.07.2013 gün ve 2668-4714 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    İtirazın kapsamına göre inceleme, hırsızlık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanığın 5237 sayılı TCK"nun 141/1 maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hırsızlık suçunun vasıflandırılmasına ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Maktul ile sanığın aynı köyden olmaları nedeniyle olay öncesinde de birbirlerini tanıdıkları, 24.09.2010 günü maktulün ailesi ile birlikte saat 13.30 da Rize ili Pazar İlçesinden İstanbul iline hareket edecek otobüsten bilet aldıkları, aynı günün sabahı yine ailesi ile birlikte Pazar ilçesi şehir merkezinde alış-veriş yaptıktan sonra maktulün işi olduğunu belirtip ailesinin yanından ayrıldığı, otobüsün hareket saatinde maktulün gelmemesi ve kendisine yakınları tarafından ulaşılamaması üzerine polis merkezine kayıp ihbarında bulunulduğu, yapılan arama sonucunda akşam üzeri saat 18.00 sıralarında maktulün cesedinin Pazar ilçesinde açma-kapama tüneli olarak bilinen yerde deniz kıyısındaki kayalıkların üzerinde bulunduğu,
    Olay yerinde yapılan incelemede; cesedin yol seviyesinden 20 metre aşağıda denize yakın bir noktada, sırt üstü hafif sağ tarafa yatar vaziyette, her iki ayağı dizlerinden bükülmüş biçimde, üzerindeki pantolonun deri kemerinin çözülmüş, fermuarının indirilmiş, pantolon ile iç çamaşırının baldırına kadar sıyrılmış olduğunun görüldüğü,
    Maktulün üzerinden kredi ve bankamatik kartları, pantolonunun sol arka cebinde 3.900 Lira, sol ön cebinde 6,05 Lira, para cüzdanının içinde 200 ABD Doları ve 10.000 Türkmenistan parası ile 900 Lira çıktığı,
    Yapılan ölü muayene işleminde; cesedin boyun kısmında derin kesi yarası, yine boynun sol taraf şah damarı çevresinde kesici delici alet yaraları, sağ koltuk altında kalçanın sağ taraf üst kısmında ve bel kısmı omurilik bölgesinde kesici delici alet yarasının bulunduğunun tespit edildiği, otopsi raporuna göre de; bir tanesi tek başına öldürücü mahiyette olmak üzere toplam 13 adet kesici-delici alet yarası bulunan maktulün ölümünün, kesici-delici alet yaralanmasına bağlı büyük damar harabiyetinden gelişen dış kanama sonucu meydana geldiğinin belirlendiği,
    Dinlenen tanık beyanları ve güvenlik kamerası kayıtlarının incelenmesinde; maktul ile sanığın cesedin bulunduğu yöne doğru konuşarak birlikte gittikleri, hatta tünel kısmından karşıya geçerken maktulün sanığa sarılmaya çalıştığının tespit edildiği,
    Bunun üzerine olayın şüphelisi olarak aranmaya başlanılan ve maktulün üzerinden bir miktar para alarak İstanbul iline kaçan sanığın bir otelde yakalandığı,
    Sanığın olay sırasında çaldığı parayı iade ettiğine dair bir bilginin dosyada olmadığı,
    Sanığın hırsızlık suçuna ilişkin olarak kollukta; maktul ile daha önce karşılıklı olarak cinsel ilişki kurduklarını, olay günü de kendisiyle cinsel ilişki kurma teklifinde bulunduğunu ve olay yerine birlikte gittiklerini, bu sırada maktulü öldürmeye karar verdiğini, cinsel ilişki kurmak üzere arkasını dönen maktulün bu durumundan yararlanarak bıçak ile vurarak öldürdüğünü, maktulün öldüğünü tam olarak anladığında pantolonun sol cebine elini atarak orada bulunan parayı aldığını, daha sonra parayı saydığında 570 Lira olduğunu anladığını ve hemen olay yerinden kaçtığını söylediği,
    Cumhuriyet Savcılığında; bıçak darbelerinden kısa bir süre sonra da maktulün öldüğünü anladığını, olaydan sonra Pazar’dan uzaklaşmak için paraya ihtiyacı olacağını düşündüğünü, üzerinde Pazar’dan gidebilmek için yeterince para olmadığı için elini maktulün cebine attığını ve pantolonun sağ cebinde bulunan 570 Lirayı aldığını, cebinde başka para olup olmadığını ya da olay yerinde cüzdanının düşüp düşmediğini bilmediğini, maktulün cebinden bu parayı alarak olay yerinden elinde bıçakla koşarak uzaklaştığını ifade ettiği,
    Sorguda; daha sonra maktulün boğazını da kestiğini ve cebinden aldığı para ile olay yerinden ayrıldığını dile getirdiği,
    Mahkemede; zaten öleceğini düşündüğü için fazla acı çekmemesi için bir kere de boğazını keserek maktulü öldürdüğünü, daha sonra maktulün üzerinde para olduğunu anlayınca kaçmak amacıyla yaklaşık 650 veya 700 Lira civarındaki parayı alarak olay yerinden uzaklaştığını, maktulün üzerinden almış olduğu para dışında bir para olduğunu görmediği, görse de zaten almayacağını, maktulün cebindeki paranın tümünü aldığını, bunun dışında parasını görmediğini savunduğu,
    Yerel mahkeme tarafından; “sanığın bu maddeden cezalandırılması için öncelikli olarak suçun mağduru olan maktulü kendisinin eylemi neticesinde bu pozisyona yani malını koruyamayacak duruma sokmaması gerekmektedir. Sanık mahkememizce başlangıçta yağma kastıyla hareket edip eylemini gerçekleştirmemiştir. Şöyle ki, olay yeri arama, el koyma tutanakları ve maktülün üzerinde çıkan önemli miktardaki para göz önünde bulundurulduğunda sanığın yağma kastı ile hareket etmediği, ancak ani gelişen öldürme kastıyla maktulü öldürdükten sonra kaçmasını sağlayacak miktarda ve maktulün üzerinde bulunan paraya göre çok da az sayılabilecek parayı alarak olay yerinden ayrıldığı anlaşıldığı” gerekçesiyle sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesi kapsamında basit hırsızlık olarak kabul edildiği, Özel Dairece de bu kabulün uygun görülerek hükmün onanmasına karar verildiği, Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından ise eylemin TCK’nun 142/2-a maddesi kapsamında nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğu görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,Anlaşılmaktadır.
    5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesinde yer alan; “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun temel şekli tanımlanmış, aynı kanunun 142. maddesinde ise hırsızlık suçunun nitelikli halleri sayılmıştır.
    TCK’nun uyuşmazlık konusuyla ilgili olan 142. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi; "(2) Suçun; a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,…İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde olup madde gerekçesinde de; “Hırsızlık suçunun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektirmektedir. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda olmasının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini almış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik hâlinin de aynı durumu doğurmuş bulunması olanaklıdır.
    Kişinin örneğin geçirmiş bulunduğu kaza sonucunda ölmüş olmasından yararlanılarak üzerindeki veya yanındaki eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmiş olması da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir.
    Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir. Aksi takdirde, duruma göre, yağma suçunun veya bir başka suçu işlemek amacıyla kasten öldürme suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir” açıklaması yapılmıştır.
    TCK"nun 142. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde hırsızlık suçunun iki ayrı nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre suçun kişinin "malını koruyamayacak durumda olmasından" veya "ölmesinden" yararlanılarak işlenmesi bu bend kapsamında yaptırıma bağlanmıştır. Bu nedenle maddenin gerekçesindeki; “Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir” şeklindeki açıklamanın hırsızlık suçunun "kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından" yararlanılarak işlenmesi halini kapsadığı, buna karşın hırsızlık suçunun "kişinin ölmesinden yararlanılarak" işlenmesine yönelik olmadığı ortadadır.
    Öğretide de; "Ölenin malının alınmasında kural olarak ölümün nasıl gerçekleştiril- diğinin bir önemi bulunmamaktadır. Ancak fail, malını almak için mağduru öldürmüşse bu durumda 82/1-h uyarınca kasten öldürme suçunun yanı sıra 148/3. maddesi uyarınca yağma suçundan da cezalandırılacaktır. 142/2-a hükmünün tatbiki için failin hırsızlık kastının ölümden sonra ortaya çıkması gerekmektedir” (Ahmet Caner Yenidünya, Yargıtay Kararları Işığında Hırsızlık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2013, s.56-57), “Bu nitelikli halin uygulanabilmesi bakımından mağduru kimin öldürdüğü önemli değildir” (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2013, s.557), “Mağduru kimin öldürdüğü önemli değildir. Fail ya da başkası öldürmüş ya da tarfik kazası sonucu ya da eceliyle ölmüş olabilir. Failin, ölmüş birisinin eşyasını alması ya da kızgınlığından dolayı mağduru öldürdükten sonra oluşan yeni bir kastla malını alması hallerinde de bu bent hükümleri uygulanacaktır” (Hüseyin Eker, Hırsızlık Suçları, Hukab Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2013, s.87-88) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın suç tarihinde cinsel ilişki kurmak üzere deniz kenarındaki kayalıklara birlikte gittiği maktulü öldürdükten sonra Pazar ilçesinden gidebilmek için ihtiyacı olan parayı temin etme amacına yönelik olarak ortaya çıkan hırsızlık kastıyla maktulün cebinde bulunan parayı çalması şeklindeki eyleminin, öğretideki görüşler de dikkate alındığında, sanığın hırsızlık suçuna ilişkin kastının öldürme eyleminden sonra ortaya çıkmış olmasından ve bu nitelikli halin oluşabilmesi için maktulü kimin öldürdüğü hususu önemli olmadığından, 5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire onama kararının hırsızlık suçuna ilişkin olarak kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün hırsızlık suçu yönüyle, sanığın eyleminin TCK"nun 142/2-a maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden aynı kanunun 141/1. maddesi ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2-Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24.04.2013 gün ve 326-3339 sayılı onama kararının hırsızlık suçuna ilişkin olarak KALDIRILMASINA,
    3-Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 30.01.2012 gün ve 110-8 sayılı hükmünün hırsızlık suçu yönünden, sanığın eyleminin TCK"nun 142/2-a maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden aynı kanunun 141/1. maddesi ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.05.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara