Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1486 Esas 2014/238 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/1486
Karar No: 2014/238

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1486 Esas 2014/238 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/1486 E.  ,  2014/238 K.
  • KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL
  • MALA ZARAR VERME
  • HIRSIZLIK
  • İDDİANAMEDEKİ SEVK MADDELERİ DIŞINDA MAHKUMİYET KARARI
  • EK SAVUNMA HAKKI VERİLMESİNİN YETERSİZLİĞİ
  • SEVK MADDELERİNDE BULUNMAYAN SUÇ YÖNÜNDEN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMASI GEREKLİLİĞİ
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 170
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 225
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 226
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 31
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 116
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 151
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 165

"İçtihat Metni"

Hırsızlık suçundan sanık M.. Ç.."nın eyleminin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK"nun 165/1, 31/3, 62 ve 50/1-c maddeleri uyarınca 100 lira adli para cezası ve en az iki yıl süreyle bir meslek ya da sanat edinmeyi sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme yaptırımı ile cezalandırılmasına ilişkin, Akhisar 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.04.2008 gün ve 327-159 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.03.2010 gün ve 22426-2475 sayı ile;
"Sanığın, yakınanın evinin bodrum katından çalınan, hurdacılık işinde kullandığı at arabasında ele geçirilen motosikleti, Ü.. S.. isimli şahıstan satın aldığını belirttiğinin, bu şahsın da suçlamayı kabul etmediğinin ve hakkında ek takipsizlik kararı verildiğinin anlaşılması karşısında; oluşa ve dosya kapsamına göre, eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 22.06.2010 gün ve 250 – 427 sayı ile;
“...Eldeki dosyaya bakıldığında suça konu motosiklet şikayetçinin ikametinin eklentisinden çalındıktan 5 gün sonra hurda vaziyette tekerleri de sökülmüş halde, hurdacılık işi yapan sanık Mustafa"nın hurda malzemelerinin bulunduğu at arabasının üzerinde sanayi sitesinde bir hurda dükkanının önünde polis memurları tarafından ele geçirilmiştir. Sanık Mustafa"nın hırsızlık suçunu işlediğine dair mahkumiyetine yeter kesin, net ve inandırıcı delil bulunmamaktadır. Hırsızlık suçuna dair görgü tanığı ya da olay yerinde failin kimliğini tespit etmeye yarar başkaca delil elde edilememiştir. Sanık savunmalarında motosikleti arkadaşı Ü.. S.."den aldığını savunurken, hakkında takipsizlik kararı verilen Ü.. S.. ise motosikleti sanığa vermediğini ifade etmektedir. Esasen Ü.. S.. adındaki şahsın 5271 sayılı CMK"nun 48. maddesine göre kendisini ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikteki sorulara cevap vermeme hakkı da bulunmaktadır. Bu durumda salt Ü.. S.."in bu motosikleti sanık Mustafa"ya vermediği yönündeki beyanları ve soruşturma aşamasında Ü.. S.. hakkında takipsizlik kararı verilmiş olması halleri, hurdacılık yapan ve suç tarihinden 5 gün sonra gündüzleyin hurdacıya satmaya çalışırken kendisinde motosiklet ele geçen sanık Mustafa hakkında hırsızlık, hırsızlık amacı ile konut dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından mahkumiyetine yeter kesin, net ve inandırıcı delil niteliğinde değildir. Ceza yargılamasında şüpheden sanığın yararlanacağı evrensel ilkesi uyarınca, hakkında takipsizlik kararı verilen Ü.. S.. ile ilgili yargılamaya konu hırsızlık suçundan cezalandırılmasına yeter delil bulunmayışının motosiklet kendisinde ele geçen sanık Mustafa hakkında cezalandırılmaya yeter delil olarak değerlendirilemeyeceği..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “onama” istekli 05.12.2012 gün ve 26737 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından ilk hükümde verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden inceleme hırsızlık suçundan açılan dava ile sınırlı olarak yapılmaktadır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı öncelikle değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya kapsamından;
Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında; "Şikayetçinin yukarıda belirtilen suç tarihi ve yerindeki evinin bodrumunda, ön tekerinden özel zinciri ile kilitli halde bulunan 1988 model mobilette marka kırmızı renkli motosikleti kilidi kesilerek çalınmıştır. Şikayetçi 14/06/2007 günü saat 11.00 da yerinde bulunan motosikletinin saat 19.00 da yerinde olmadığını görünce şikayette bulunmuştur. Bu yönde araştırma devam ederken, 19/06/2007 günü motosiklet şüpheli M.. Ç..’nın at arabasında tekerleri sökülmüş halde sanayi sitesi içinde görülmüş ve el konulmuş, ruhsat bilgilerine göre şase numarası doğrulanıp sahibine bu haliyle iade edilmiştir.
01/11/1991 doğumlu olup, suç tarihi itibariyle 15 – 18 yaş grubunda bulunan şüpheli M.. Ç.. motosikleti çalmadığını, 17/06/2007 günü Ü.. S.. isimli arkadaşının "al bu senin olsun" diyerek, bedelsiz kendisine verdiğini beyanla suçlamaları reddetmiştir.
Şüpheli olarak savunması alınan Ü.. S.. ise M.. Ç..’ya motosiklet vermediğini beyan etmiştir. Suçu işlediğine dair kanıt bulunmadığından Ü.. S.. hakkında ek takipsizlik kararı verilmiştir. Bu haliyle, çalınan motosikletin şüphelide yakalanması, şüphelinin motosikleti Ü.. S..’in verdiği şeklindeki savunmasının "motosikleti çalarak kendini tehlikeye sokan Ü.. S..’in buna rağmen elde ettiği eşyayı bedelsiz olarak şüpheliye vermesinin mantıksız ve olağan yaşama aykırı oluşu nedeniyle" suçtan kurtulmaya yönelik olduğunun açık olması ile tüm kanıtlar ve olay akışı birlikte değerlendirildiğinde, şüpheli M.. Ç..’nın suç tarihinde, bina içinden hırsızlık, gündüzün konut dokunulmazlığını bozmak ve motosiklet kilit zincirini keserek kasten mala zarar vermek suçlarını işlediği, şikayet, 14/06/2007 tarihli olay tespit tutanağı ve krokisi, 19/06/2007 tarihli yakalama muhafaza altına alma ve teslim tutanağı, değer tespit tutanağı, şüpheli savunması, nüfus ve adli sicil kaydı ile tüm soruşturma sonucundan anlaşıldığı" açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açıldığı, iddianamede 5237 sayılı TCK"nun 142/1-b, 116/1, 151/1, 31/3. maddelerinin sevk maddesi ve suç adlarının ise "hırsızlık", "konut dokunulmazlığını ihlal" ve "mala zarar verme" olarak gösterildiği, şüpheli Ü.. S.. hakkında ise ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Yerel mahkemece, 5237 sayılı TCK"nun 165/1. maddesinin uygulanma ihtimali bulunduğundan bahisle ek savunma hakkı verildikten sonra, sanığın hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından beraatine, 5237 sayılı TCK"nun 165/1. maddesi uyarınca suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan mahkûmiyetine hükmedildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Açıklanan hükümlere göre, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, diğer bir ifadeyle, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Soruşturma evresinde elde ettiği kanıtlardan ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1 maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 226. maddesinde; “sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
Bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan eylemin değişmeyip, o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını kanun koyucu anılan ilkeye aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bunun sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin, kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı da vermek suretiyle anılan suçtan hüküm kurabilecektir. Öte yandan iddianameye konu edilen eylem bakımından iddianamede gösterilen suçtan beraat kararı verildikten sonra, aynı eyleme ilişkin olarak değişen suç vasfı doğrultusunda sanığa ek savunma hakkı tanınıp mahkûmiyet hükmü verilmesi de mümkün olmayacaktır. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 13.07.2007 gün ve 1250-569 sayılı iddianamesi ile hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından dava açılıp, iddianamedeki anlatım ve suç adlarına uyumlu olacak şekilde sevk maddeleri gösterilen somut olayda, iddianameye konu edilen suçlardan beraat kararı verildikten sonra, iddianameye konu edilmeyen ve anlatımda yer verilmeyen, ayrıca iddianame kapsamı itibariyle hırsızlık suçundan dönüşme ihtimali de bulunmayan suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan, suç duyurusunda bulunulması yerine ek savunma hakkı verilmek suretiyle mahkumiyet hükmü kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme kararının, iddianameye konu edilen suçlardan beraat kararı verildikten sonra, suç duyurusunda bulunmak yerine, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığı halde suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Akhisar 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.06.2010 gün ve 250-427 sayılı direnme hükmünün, iddianameye konu edilen suçlardan sanık hakkında beraat kararı verildikten sonra, dava konusu edilmeyen suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan suç duyurusunda bulunulması yerine, mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.05.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara