Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/69 Esas 2014/234 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/69
Karar No: 2014/234

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/69 Esas 2014/234 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/69 E.  ,  2014/234 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İSTANBUL 2. Sulh Ceza
    Günü : 28.07.2009
    Sayısı : 1187-822

    Trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan sanığın 5237 sayılı TCK"nun 179/2-3 ve 52. maddeleri uyarınca 3.600 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 28.07.2009 gün ve 1187-822 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 21.05.2012 gün ve 13293-12627 sayı ile;
    "Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir, ancak;
    08.11.2008 tarihli uzlaşma tutanağına göre, olay nedeniyle yaralanan ve aracında maddi hasar oluşan mağdurların zararlarını karşılayan ve adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında, yeniden bir suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaate varılamadığından bahisle CMK"nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.07.2012 gün ve 21228 sayı ile;
    "CMK"nun 231. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için öngörülen sübjektif koşullardan birisi olan sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda, "kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları dikkate alınarak" denilmek suretiyle kanaat oluşması keyfiyeti hükmün gerekçesinde mahkemece değerlendirilmiştir.
    Ayrıca bozma ilamında "uzlaşma tutanağına göre katılanın zararını karşıladığı" bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de, sanığın işlemiş olduğu suçun kamu güvenliği ve düzenine karşı olduğu, bu suçlarda katılan bulunmasının şart olmadığı, hiç kimse yaralanmamış dahi olsa suçun işlenebileceği dikkate alındığında, bu gerekçenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını gerektirecek yasal bir neden olarak kabul görmeyeceği hususunu göstermektedir. Bir başka açıdan, bozma kararı gereği uygulama yapılmaya başlandığında, sabıka kaydı olmayan ve zarar oluşan suçlarda, zararı karşılayan her sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir zorunluluk halini alacak ve "mahkemece sanık hakkında yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaate varması" hükmü uygulanmaz hale gelecektir" görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Daire bozma kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün onanması isteminde bulunmuştur.
    CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 03.12.2012 gün ve 27137-26028 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık hakkındaki kararın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmolunması gerektiğinden bahisle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    "B" sınıfı sürücü belgesi bulunan, sabıkasız ve üniversite öğrencisi olan sanığın, olay günü 0.77 promil alkollü olarak sevk ve idaresindeki otomobiliyle seyir halinde iken, gidiş istikametine göre sağa hafif virajlı kaza mahalline geldiğinde, almış olduğu alkolün etkisiyle direksiyon hâkimiyetini kaybederek yolun kenarında "taksi cebi" olarak tabir edilen alanda park halindeki araçlar ile aracının dışarısında bulunan mağdura çarparak yaralanmasına ve araçlarda maddi hasar meydana gelmesine sebebiyet verdiği,
    Kaza neticesi, birisi sanığın otomobilinde, diğeri ise çarptığı ticari taksilerden birinin yanında bulunan mağdurların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandıkları ve sanıktan şikâyetçi olmadıkları,
    Trafik kazası tespit tutanağı ve bilirkişi raporuna göre sanığın meydana gelen kazada tam kusurlu bulunduğu, tüm aşamalarda suçunu kabul edip mağdurların zararını karşıladığı, bu konuya ilişkin uzlaşma tutanağı düzenlendiği, uzlaşma tutanağında; mağdurların zararını karşılama konusunda olağanüstü bir çaba gösterdiği açıklamasının yer aldığı, ayrıca hakkında taksirle yaralama suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
    Yerel mahkemece, "sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları dikkate alındığında yeniden suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaate varılamadığı" gerekçesiyle CMK"nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün niteliği ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralarla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
    Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hüküm altına alınan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
    5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
    1) Suça ilişkin olarak;
    a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
    b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin olarak;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
    b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    d- Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
    Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
    Uyuşmazlık bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
    Üniversite öğrencisi olan, adli sicil kaydında herhangi bir mahkûmiyeti bulunmayan, gerek soruşturma, gerekse kovuşturma aşamasında üzerine atılı suçu kabul edip, mağdurların zararını karşılayan, ayrıca uzlaşma tutanağında; "mağdurların zararlarını karşılama yönünde olağanüstü bir çaba gösterdiği" belirtilen, dosyaya yansıyan olumsuz bir kişiliği de bulunmayan sanık hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel objektif neden bulunmamaktadır.
    Bu durumda CMK"nun 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde belirtilen ve mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması şeklindeki subjektif şartın gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
    Yerel mahkemece sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin olarak; "kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları dikkate alındığında yeniden suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaate varılamadığı" şeklinde soyut gerekçe gösterilmiş, ancak hangi olumsuz kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil ettiği hususu, kanuni, yeterli, dosya kapsamı ile uyumlu ve denetime elverişli bir biçimde açıklanmamıştır.
    Bu itibarla, sabıkasız olup, tüm aşamalarda müsnet suçu kabul ederek mağdurların zararlarını karşılayan ve dosyaya yansıyan olumsuz bir kişiliği bulunmayan sanık hakkındaki yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, itirazın reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.05.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara