Esas No: 2014/17
Karar No: 2014/225
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/17 Esas 2014/225 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İZMİR 9. Ağır Ceza
Günü : 17.11.2011
Sayısı : 332-344
Sanık hakkında yağma suçundan açılan davanın yapılan yargılamasında, eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü ile 5237 sayılı TCK"nun 141/1 ve 143. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.11.2011 gün ve 332-344 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 24.10.2013 gün ve 23103-20964 sayı ile;
"II- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Olay tarihinden iki yıl öncesine kadar birlikte yaşayan sanık ile katılanın bir çocukları olduğu, olay günü saat 02.00 sıralarında sanığın katılanın evine gelip katılanı saçlarından sürükleyerek zorla arabaya bindirip Narlıdere"de bulunan A.. O..deresine götürüp, taşla kafasına vurduğu, bu sırada katılana "seni buraya öldürmeye getirdim"" dediği, tekme ile sırtına vurup dereye doğru ittirerek hayati tehlike geçirecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek biçimde yaraladıktan sonra katılanın arabada bulunan ve içinde cep telefonu, para ve diğer eşyalarının bulunduğu çantayı da alarak olay yerinden ayrılan sanığın eyleminin yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı biçimde karar verilmesi" isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri A.C.. ve M.S.D..; "Müşteki R.. C.. ile sanık B.. T.."ın beyanlarından anlaşılacağı üzere aralarında suç tarihinden on yıl öncesine dayanan gayri resmi birliktelik ve bu birliktelikten doğan 4 yaşında ortak çocukları bulunmakta, ancak iki yıldır ayrı yaşamaktadırlar.
Olay tarihinde müşteki saat 03.30 sıralarında tanık M.. S.."in kapısını çalarak yardım istemiş, tanığın polise haber vermesi üzerine olay yerine gelen polis, tarafından müşteki hastaneye kaldırılmış ve beyanları alınmıştır.
Müşteki polis beyanında sanık tarafından evinin önünden zorla otomobile bindirilip olay yerine götürüldüğünü, dövüldüğünü, çantasının alındığını beyan ederken; olay yerine ilk giden polis ekibinin tuttuğu tutanağa göre iş yeri servis aracının önü kesilerek zorla götürüldüğünü beyan etmiştir.
Müşteki duruşmada ise işten eve geldiğinde evinin kapısında iken zorla götürüldüğünü; götürüldüğü A.. O.. deresi mevkiinde dövüldüğünü ve olay yerinde terk edildiğini, içinde parası, cep telefonu, kredi kartları bulunan çantasının sanığa ait aracın ön tarafında bulunduğunu, sanığın araçla giderken çantasını da birlikte götürdüğünü, telefonun sim kartı olmadan kendisine iade edildiğini, şikayetçi olduğunu, kısmi iade nedeni ile etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına rızasının olmadığını beyan etmiştir.
Sanık ise tüm aşamalarda müştekiyi evinden aldığını, birlikte konuşmak üzere olay yerine gittiklerini, burada müşteki ile tartıştıklarını müştekiyi dövdüğünü, aracı ile dönmeye çalışırken müştekinin kaçtığını, içinde müştekiye ait eşyaların olduğu çantanın araçta kaldığını, çantayı müştekinin oğlu Z.. O.."ya teslim ettiğini beyan etmiştir.
Tanık Z.. O.."da olaydan hemen sonra alınan beyanında sanığın saat 04.00 sıralarında gelip annesine ait çantayı teslim ettiğini, çantada para olmadığını beyan etmiştir.
Müştekinin şikayetinin devam ettiği ve sanığın kısmi iade nedeni ile etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasını da istemediği dikkate alındığında müştekinin sanığı koruma düşüncesi ile ifadesini değiştirdiğinden söz edilemez, dolayısı ile müştekinin, sanık savunması ile uyumlu olan duruşma beyanının esas alınarak, kasten yaralama olayı öncesinde otomobilde bulunan ve sanığın olay yerinden araçla ayrılması sırasında fark ettiği çantadan parayı alıp geri kalan eşyaları müştekinin oğluna iade etmesi eyleminde yağma suçunun unsurlarının olmadığı, mahkemenin olayı hırsızlık olarak nitelendirmesinin isabetli olduğu, hırsızlık suçundan kurulan hükmün onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma şeklindeki kararına katılmıyoruz" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.11.2013 gün ve 16764 sayı ile;
"...Sanığın aşamalarda değişmeyen ve müştekinin duruşmada beyan ettiği şekilde, müştekiye ait çantanın araç içerisinde olduğu, araç dışında müşteki ile sanığın kavga ettikleri, sanığın akabinde müştekiyi olay mahallinde bırakarak aracına bindiği, çanta içindeki parayı alarak, kalan eşyalarla birlikte çantayı müştekinin oğluna teslim ettiği, müştekinin şikayetinin devam etmesi ve kısmi iadeye de rıza göstermemesi birlikte değerlendirildiğinde, müştekinin sanığı koruma içgüdüsü ile hareket etmediğinin anlaşıldığı, bu durumda sanığın eylemini hırsızlık olarak niteleyen mahkeme hükmünün onanması gerektiği düşünülmektedir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 20.12.2013 gün ve 34913-25670 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmedi- ğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmü Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş olup inceleme, hırsızlık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve yerel mahkeme arasında sanığın katılanın çantasının içerisinden 145 Lira para ile cep telefonuna ait sim kartını aldığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmayıp, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin yağma suçunu mu, yoksa hırsızlık suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bir süredir ayrı yaşayan sanık ile katılanın uzun süre resmi evlilik olmaksızın birlikte yaşadıkları, bu birliktelikten 4 yaşlarında bir kız çocuklarının bulunduğu, olay günü sanığın kiraladığı araçla gece saat 02.30 sıralarında katılanın oturduğu eve gelip katılanı alarak Narlıdere de bulunan A.. O. Deresi isimli yere götürdüğü, sanığın burada katılanı, hayati tehlike geçirecek, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve yaşamını 1. derece (hafif) etkileyecek nitelikte kemik kırığı oluşturacak şekilde yaraladığı, katılanın çantasından 145 Lira para ile bir adet cep telefonunu aldığı, katılana ait çantayı sim kartı içerisinden alınmış cep telefonu ile birlikte aynı gün gece saat 04.00 sıralarında katılanın birlikte yaşadığı oğlu Zafer’e bıraktığı anlaşılmaktadır.
Katılan kollukta; olay günü gece saat 02.00 sıralarında evine geldiğinde, sanığın zorla ve darp ederek kendisini araca bindirip Narlıdere" de bilmediği bir yere götürdüğünü, zorla araçtan indirip taşla darp ettiğini, daha sonra içerisinde cep telefonu ve 145 Lira para bulunan çantasını zorla alıp kendisini olay yerinde bırakıp araçla gittiğini belirtmiş,
Mahkemede ise; kısmen kolluk anlatımına benzer anlatımda bulunmakla birlikte, araçtan indiğinde aracın ön tarafında içerisinde iş yerinden aldığı miktarını hatırlamadığı parası, cep telefonu ve kredi kartlarının olduğu çantanın bulunduğunu, sanığın kendisini dövüp dereye ittirdikten sonra aracını çalıştırıp ayrılıp gittiğini, olay yerinde bir süre baygın kaldığını, daha sonra kendi imkânlarıyla çıktığını, yakındaki bekçi kulübesinden yardım istediğini, polislerin kendisini hastaneye kaldırdıklarını, olay sonrası sadece cep telefonunun sim kartı alınmış olarak iade edildiğini, bunun dışında alınan herhangi bir eşya ya da parasının iade edilmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini, sanığın suçlu bulunması halinde ceza indirimine rızasının olmadığını söylemiş,
Tanık Z.. O.. aşamalarda özetle; olayı görmediğini, sanığın gece saat 04.00 sıralarında evlerine geldiğini, annesinin çantasının kendisinde olduğunu söylediğini, çantayı aldığını ve eve getirdiğini, sanığın annesini sorduğunda eve gelmediğini belirttiğini ifade etmiş,
Sanık aşamalarda özetle; katılan ile uzun süre birlikte yaşadıklarını, bu birliktelikten bir kızlarının olduğunu, ancak bir süredir ayrı yaşadıklarını, katılanın eve geç geldiğini ve bir birahanede çalıştığını öğrenince konuşmak amacıyla olay gecesi evine gittiğini, kiraladığı araçla katılanı alıp Narlıdere mevkiine gittiklerini, burada konuşurken tartışma çıktığını, katılanın elindeki bira şişesini ayağına vurduğunu, bunun üzerine katılana sadece iki tokat attığını, kesinlikle çantasını, cep telefonu ve parasını yağmalamadığını, olay yerinden katılanı almadan ayrıldığını, katılanın çantasının aracın ön koltuğunda kaldığını görünce aynı gece saat 04.00 sıralarında götürüp katılan ile aynı evde yaşayan oğlu Zafer’e içerisinden herhangi bir şey almadan çantayı teslime ettiğini belirtmiştir.
765 sayılı TCK’nun 491/ilk maddesinde; "Diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alma" şeklinde tanımlanan hırsızlık suçunun temel hali, 5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesinde; "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma" olarak tanımlanmış, suçun nitelikli halleri ise aynı kanunun 142. maddesinde sayılmıştır.
Her iki kanunda da benzer şekilde tanımlanan hırsızlık suçu; başkasına ait taşınabilir bir malı sahibinin (zilyed) rızası olmaksızın faydalanmak kastı ile bulunduğu yerden almaktır.
Yağma suçu ise 5237 sayılı TCK"nun 148 ila 150. maddelerinde düzenlenmiş olup, kanunun 148. maddesinin 1. fıkrasında suçun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla yağma ile yağmada değer azlığı yaptırıma bağlanmıştır.
Yağma suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK"nun 148/1. maddesinde; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması" biçiminde tanımlanmıştır. Buna göre kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur.
765 sayılı Türk Ceza Kanununda "gasp" olarak tanımlanan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan cebri bir hırsızlıktan ibaret olup bir kimsenin taşınabilir bir malını cebir veya tehdit kullanarak almaktır. Hırsızlık ile yağma suçları ortak unsurlara sahip olmakla birlikte yağmanın hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, suç tarihi itibariyle ayrı olmakla birlikte, uzun süre beraber yaşadığı ve bu beraberlikten bir çocukları bulunan katılanı, birahanede çalıştığını ve eve geç geldiğini öğrenince konuşmak amacıyla araçla gece saat 02:30 sıralarında evinden alarak olay yerine götürmesi, burada yaşanan tartışmanın büyümesi sonucu katılanı doktor raporunda belirtilen şekilde darp edip olay yerinde bırakarak gitmesi, olay yerinden ayrılırken katılanın çantasının aracın ön yolcu koltuğunda kaldığını fark edince içerisinden 145 Lira para ile cep telefonuna ait sim kartını alıp, içerisindeki diğer eşyalarla birlikte çantayı katılanın oğluna teslim etmesi şeklinde gelişen somut olayda, katılanı sadece konuşmak amacıyla olay yerine getiren sanığın, başlangıçta hırsızlık veya yağma kastıyla olay yerine geldiğini gösterir herhangi bir delilin dosya içeriği itibariyle mevcut olmaması, katılana olan kızgınlığı ile olay yerinden ayrıldıktan sonra arabanın koltuğunda kalmış olan çantadan para ve sim kartını almak yönündeki hırsızlık kastının sonradan ortaya çıktığının kabulünün oluşa ve dosya içeriğine uygun olması, kısmi iade nedeniyle sanığın etkin pişmanlıktan yararlanmasına rızasının olmadığını belirtmek suretiyle sanığı korumaya yönelik bir düşüncesinin olmadığını gösteren katılanın, mahkeme aşamasında döndüğü kolluk anlatımı dışında eylemin zorla gerçekleştirdiğine ilişkin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemini hırsızlık olarak nitelendiren yerel mahkeme hükmü isabetli olup, eylemin yağma suçunu oluşturduğuna ilişkin Özel Daire bozma kararı yerinde değildir.
Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkemenin hırsızlık suçundan kurulmuş olan hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
İki Genel Kurul Üyesi itirazın kabulü yönünde oy kullanmakla birlikte; "Sanığın eyleminin yağma suçunu oluşturmadığı gibi hırsızlık suçunu da oluşturmadığından bahisle, itirazın değişik gerekçe ile kabul edilmesi gerektiği yönünde farklı görüş belirtmiş" ve bu şekilde çoğunluk görüşünden ayrılmışlar,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi ise; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 24.10.2013 gün ve 23103-20964 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.11.2011 gün ve 332-344 sayılı hükmünün hırsızlık suçu yönüyle de ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.04.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.