Esas No: 2013/674
Karar No: 2014/218
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/674 Esas 2014/218 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İZMİR 8. Ağır Ceza
Günü : 21.12.2012
Sayısı : 273-348
Teşekkül halinde kaçakçılık suçundan sanık İ.. A.."nın 1918 sayılı Kanunun 45. maddesi delaletiyle aynı kanunun 27/1, 33/son ve 765 sayılı TCK"nun 59. maddesi uyarınca 9 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesince verilen 14.04.1992 gün ve 44-23 sayılı hükmün sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 27.01.1993 gün ve 5225-241 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Hükmün infazına başlanmadan 4926 ve 5607 sayılı Kanunların yürürlüğe girmesi nedeniyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hükümlünün hukuki durumunun sonradan yürürlüğe giren kanunlar kapsamında değerlendirilmesinin talep edilmesi üzerine İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince 28.04.2009 gün ve 28-149 sayı ile, hükümlünün lehe kabul edilen 5607 sayılı Kanunun 3/14, 4/2 ve TCK’nun 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis 6.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Uyarlama hükmünün, hükümlü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 01.10.2012 gün ve 20826-24302 sayı ile;
"Kesinleşen 14.04.1992 gün ve 1989/44 esas, 1992/23 karar sayılı hükümde teşekkül halinde kaçakçılık yapmak suçundan mahkumiyet kararı verilmiş olup, sonradan yürürlüğe giren ve lehe hükümler içeren kanun nedeniyle, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının kesinleşen hükme ilişkin olarak uyarlama istemi üzerine sanık lehine olan yasanın belirlenmesi gerektiği nazara alınıp;
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 1918 sayılı Kanunun 27/1-3 maddesinde 10 yıldan 15 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza, 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4926 sayılı Kanunun 5/1. maddesinde 2 yıldan 6 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza ve 5607 sayılı Kanunun 3/14 ve 4/1. maddelerinde bu suçun yaptırımının ise 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasının iki kat artırılması ile birlikte 3 yıldan 15 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza olarak öngörülmesi karşısında, sanık hakkında teşekkül halinde kaçakçılık suçuna uygulanacak düzenlemelerden 4926 sayılı Kanunda belirtilen ceza miktarının sanık lehine olduğu gözetilerek yapılan duruşma sonucunda bir hüküm kurulması gerekirken, kesinleşen hükümde toplu kaçakçılık suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş gibi yazılı şekilde uygulama yapılması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 21.12.2012 gün ve 273-348 sayı ile;
"Hükümlünün eylemine uyan ihracat kaçakçılığı suçu 1918 sayılı Yasanın 45/son maddesi yollaması ile 27/1 ve 33/son maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre kaçakçılık suçu, kaçakçılık, maksadıyla teşekkül vücuda getirenler ile idare edenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından işlenirse failler hakkında on seneden on beş seneye kadar ağır hapis cezasına hükmolunur.
Aynı suçun karşılığı 4926 sayılı Yasanın 3-b yollaması ile 4-b maddesinde düzenlenmiş olup gereğince giriş eşyasında CIF kıymetinin, çıkış eşyasında FOB kıymetinin beş katından az, on katından fazla olmamak üzere adli para cezasına ve fail hakkında iki seneden altı seneye kadar ağır hapis cezasına hükmolunur.
5607 sayılı Yasanın 3/14. maddesi ise aynı suç yeniden düzenlenmiştir. Buna göre ihracat gerçekleşmediği halde gerçekleşmiş gibi göstermek ya da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya fiyatını değişik göstererek ilgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak suretiyle haksız çıkar sağlayan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Beyanname ve eki belgelerde gösterilen ile gerçekte ihraç edilen eşya arasında yüzde onu aşmayan bir fark bulunması halinde, sadece 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine göre işlem yapılır.
Bu suçun üç veya üçten fazla kişi ile birlikte işlenmesi halinde ise cezanın 5607 sayılı Yasan 4/2. maddesine göre yarı oranında artırılacağı öngörülmüştür. Bu durumda uygulanacak cezanın alt sınırı 1 yıl 6 ay olacaktır.
5607 sayılı Yasanın sonuç ceza açısından hükümlü lehine olduğu açıkça anlaşılmaktadır" gerekçesiyle direnerek önceki hüküm gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de hükümlü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli 29.06.2013 gün ve 55006 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, teşekkül halinde kaçakçılık suçundan 1918 sayılı Kanunun 45. maddesi delaletiyle aynı kanunun 27/1, 33/son ve 765 sayılı TCK"nun 59. maddesi uyarınca 9 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen hükümlü hakkında, hükmün infazına başlanmadan 4926 ve 5607 sayılı Kanunların yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe kanunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Hükümlünün de içinde bulunduğu toplam 35 sanık hakkında İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca teşekkül halinde kaçakçılık suçundan 1918 sayılı Kanunun 45. maddesi delaletiyle aynı kanunun 27. maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı,
İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen hükümde; "Sanıklardan Hüseyin.. ..’ın, Emrah ..’e kurdurmuş olduğu şirket, yakalanamayan Mustafa .. tarafından olay dolayısıyla kurdurulan şirketler, Karaca Metal şirketinin faaliyette bulunmadığına ilişkin belgeler, .. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. kurucularının aynı zamanda .. Ltd. Şti" nin kurucuları da olması, .. Şirketi’nin gerek .. İç ve Dış Ticaret gerekse Perşembeler ... Şirketi’ne fatura kesmiş görünmesi, Ödüm Dekorasyon şirketinin sırf bu maksat için devralındığının tesbit edilmiş olması ve diğer tüm aracı şirketlerin faaliyetlerinin gerçek bir imalata dayanmadığı tesbit edilmiş bulunması karşısında tüm sanıkların ihracat kaçakçılığı eyleminde anlaşmış oldukları sonucuna varılmıştır.
Sanıklardan Hüseyin .... ve İbrahim .. ..nın daha önceden de bu tarzda ihracat kaçakçılığı eylemlerinin gerçekleştirmiş olmaları, daha önceki ihracat eylemlerinde olduğu gibi bu ihracat eylemlerinde de gümrük işlerinin Cihangir .. isimli şahıs tarafından yapılmış bulunması gözönünde tutulduğunda eylemde istimrar unsurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır" gerekçelerine yer verilmek suretiyle sanıkların teşekkül halinde kaçakçılık suçundan eylemlerine uyan 1918 sayılı Kanunun 45. maddesi delaletiyle aynı kanunun 27/1, 33/son ve 765 sayılı TCK’nun 59. maddeleri uyarınca 9 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği,
Bu hükmün sanıklar müdafileri ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince hükmün onanmasına karar verildiği, böylece sanıkların teşekkül halinde kaçakçılık suçundan mahkumiyetlerinin kesinleştiği, hükmün kesinleşmesinden sonra 19.07.2003 tarihinde 4926 sayılı Kanunun, 31.03.2007 tarihinde ise 5607 5607 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında da vurgulandığı üzere; lehe olan kanunun belirlenmesine ilişkin olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesinin; “Lehe olan hükiim, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir" hükmü, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda ileri sürülen görüşler birlikte değerlendirildiğinde, lehe kanunun belirlenmesi amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan kanunlar ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir.
Hükümlü hakkında kesinleşen hükümde teşekkül halinde kaçakçılık eylemi sabit kabul edildiğine göre, uyarlama yargılamasında da bu husus nazara alınmalıdır. Bu aşamada 1918 ve 4926 sayılı kanunlarda geçen "teşekkül" ile 5607 sayılı kanunda sözü edilen "örgüt" kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Teşekkül; iki veya daha çok kişinin birlikte cürüm işlemek amacıyla birleşmeleridir. Buradaki birleşme basit bir birleşme olmayıp, birden çok veya belirsiz sayıda suçların işlenmesi yönündeki birleşmedir. Basit birleşmeden ayıran devamlılık, birden fazla suç için biraraya gelme ve sürekliliktir. Bunun doğal sonucu olarakta teşekkülün oluşması için planlı bir ortaklık ve eylemli paylaşma gerekir.
Örgüt ise; 5237 sayılı TCK"nun 220. maddesinin 1. fıkrasında; “Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, ... cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir” şeklinde tanımlanmış, 4. fıkrasında ise, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde ayrıca bu suçlardan da ceza verileceği belirtilmiştir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Buna göre TCK"nun 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için;
a) Üye sayısı en az üç veya daha fazla kişi olmalıdır.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi, işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması bazen mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suç veya suçlardan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belirli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Görüldüğü gibi teşekkül ile örgüt kavramı niteliği itibarıyla benzerlik arz etmektedir. En belirgin fark teşekkülün varlığının kabul edilebilmesi için iki kişi yeterli iken, örgüt için en az üç kişinin örgüt yapılanmasına dahil olması gerekmektedir.
Somut olayda, hükümlü hakkında teşekkül halinde kaçakçılık suçundan dava açıldığı ve kesinleşen kararda da suçun bu çerçevede üçten fazla kişinin katılımıyla işlendiği, hatta hükümlünün bu organizasyonun önemli bir unsuru olduğunun kabul edilmesi karşısında, kaçakçılık suçunun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediğini kabul edilerek sonuç cezanın 5607 sayılı Kanunun 4/1. maddesi uyarınca belirlenmesi ve karşılaştırmanın buna göre yapılması gerektiği açıktır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için kesinleşen hükümde teşekkül halinde kaçakçılık eylemi sabit kabul edildiğinden, suç tarihinde ve sonradan yürürlüğe giren kanunlarda hükümlü bakımından uygulanması gereken maddeler sırasıyla şöyledir.
1) Kesinleşen hükümde sanık hakkında uygulanan ve 19.07.2003 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1918 sayılı Kanunun 45. maddesi;
"Gümrük Kapıları ve yolları dışındaki yerlerden memleket dışına eşya çıkaranlar veya bunları çıkartmak için gümrüklere verdikleri beyannamelerde cins, nevi, miktar, menşe, gönderileceği yer ve ticari eşya için ihracat amacıyla yapılan satışta gerçekte ödenen veya ödenecek fiyat bakımından yanlış beyanda bulunanların, bu fiilleri bir menfaat temini amacıyla işlemeleri halinde temin edilen veya edilecek olan menfaatin beş katına kadar ağır para cezasına hükmonulur. Hükmonulacak ağır para cezası beş milyar liradan az olamaz.
Şu kadarki, bu fiillerin ayrıca suç teşkil etmesi hallerinde buna ilaveten ilgili kanun hükümleri de tatbik olunur",
27. maddesi;
“Kaçakçılık suçu, kaçakçılık, maksadıyla teşekkül vücuda getirenler ile idare edenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından işlenirse failler hakkında on seneden onbeş seneye kadar ağır hapis cezasına hükmolunur",
33. maddesinin 3. fıkrası;
"...gümrük kaçağı eşyanın gümrüklenmiş değeri; bunların çıkışında ve yerli tekel mallarında FOB değeri pek fahiş ise mahkeme fiile mahsus olan cezayı yarısına kadar artırır ve eğer hafif ise yarısına ve eğer pek hafif ise üçte birine kadar eksiltir..." şeklinde düzenlenmiş iken,
2) 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4926 sayılı Kanunun “Kaçakçılık fiilleri” başlıklı 3. maddesinin (ı) fıkrasının 2. bendinin;
“İhraç eşyası için gerçeğe aykırı belge ibrazı suretiyle ihracat vergilerini ödememek veya eksik ödemek veya Devletçe uygulanan teşvik veya sübvansiyonlardan veya parasal iadelerden yararlanmak şeklinde haksız menfaat temin etmek”,
“Genel Ceza Hükümleri” başlıklı 4. maddesinin (ı) fıkrasının 2. bendinin;
“(2) numaralı alt bendinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkında, eşyanın beyan edilen FOB kıymetinin beş katından az, on katından fazla olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur”,
“Teşekkül halinde ve toplu kaçakçılık” başlıklı 5. maddesinin ise;
“Bu Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla teşekkül oluşturanlar veya teşekkülü yönetenler hakkında iki yıldan altı yıla kadar ağır hapis cezasına hükmolunur.
Bu Kanunun suç saydığı fiillerin teşekkül halinde işlenmesi durumunda birinci fıkrada belirtilen cezaya ilaveten ilgili maddelerdeki cezalar bir kat artırılarak uygulanır”, şeklinde düzenlendiği,
Buna göre, hükümlünün sabit kabul edilen eyleminin 4926 sayılı Kanunun 3/ı-2, 4/ı-2 ve 5/1. maddeleri kapsamında kaldığı,
3) 31.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5607 sayılı Kanununun “suçlar ve kabahatler” başlıklı 3. maddesinin 14. fıkrasının;
“İhracat gerçekleşmediği halde gerçekleşmiş gibi göstermek ya da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya fiyatını değişik göstererek ilgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak suretiyle haksız çıkar sağlayan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Beyanname ve eki belgelerde gösterilen ile gerçekte ihraç edilen eşya arasında yüzde onu aşmayan bir fark bulunması halinde, sadece 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine göre işlem yapılır”,
“Nitelikli haller” başlıklı 4. maddesi;
"(1) Bu Kanunda tanımlanan suçların, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza iki kat artırılır.
(2) Bu Kanunda tanımlanan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlendiği,
Buna göre hükümlünün sabit kabul edilen eyleminin 5607 sayılı Kanunun 3/14 ve 4/1. maddesi kapsamında kaldığı görülmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükümlünün, İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesince 14.04.1992 gün ve 44-23 sayı ile teşekkül halinde kaçakçılık suçundan mahkûmiyetine karar verildiği ve hükmün kesinleştiği anlaşılmış olup, hükümlünün sabit kabul edilen teşekkül halinde kaçakçılık suçu için;
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 1918 sayılı Kanunun 27/1. maddesinde 10 yıldan 15 yıla kadar hapis,
19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4926 sayılı Kanunun 3/ı-2, 4/ı-2 ve 5/1-2. maddeleri uyarınca 2 yıldan 6 yıla kadar hapis ve adli para,
31.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5607 sayılı Kanunun 3/14. maddesinde ise "1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası" öngörüldüğü, eylemin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde 5607 sayılı Kanunun 4/1. maddesinin "bu kanunda tanımlanan suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza iki kat arttırılır" hükmü uyarınca 3 yıldan 15 yıla kadar hapis ve adli para cezası öngörüldüğü,
Buna göre, 4926 sayılı Kanun uyarınca tayin olunacak cezanın miktarı itibariyle, 1918 sayılı Kaçakçılık Kanununun 27/1 ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3/14 ve 4/1. maddelerinde yer alan müeyyidelere göre daha lehe olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, kesinleşen hükümde toplu kaçakçılık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuş gibi karşılaştırma yapılarak yerel mahkemece 5607 sayılı Kanunun hükümlü lehine kabul edilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün 4926 sayılı Kanunun hükümlü lehine olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
çıklanan nedenlerle;
1- İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.12.2012 gün ve 273-348 sayılı direnme hükmünün 4926 sayılı Kanunun hükümlü lehine olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.04.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.