Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1417 Esas 2014/207 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/1417
Karar No: 2014/207

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1417 Esas 2014/207 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/1417 E.  ,  2014/207 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : GİRESUN Ağır Ceza
    Günü : 09.02.2006
    Sayısı : 480-23

    Çocuğun basit cinsel istismarı suçundan sanık S.. S.."nın beraatine ilişkin, Giresun Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.02.2006 gün ve 480-23 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 16.01.2012 gün ve 1227-288 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.04.2012 gün ve 94467 sayı ile;
    “Nüfus kaydı dosyada olmamakla birlikte, mahkeme kayıtlarına göre 1995 doğumlu olup, 10 yaşında olan mağdurun olay tarihi olan 27.10.2005 tarihinde saat 21.30 da, 28.10.2005 tarihinde Cumhuriyet savcısında ve mahkemede 27.12.2005 tarihinde alınan ifadelerinde olayı hep aynı şekilde olay günü okuldan çıkıp eve gelirken sanığın kendisinin yanına gelip erkeklik organını öperse kendisine 15 YTL para vereceğini söylediği, kendisinin cevap vermemesine rağmen aynı şeyleri söyleyip fermuarını açmaya çalışınca seni babama söylerim dediği, onun da söylersen söyle diyerek, kendisini kucaklayıp, yakındaki bahçeye götürdüğü, orada pantolonunu indirip kilodunu çıkarmak istediği, bu sırada fırsatını bulup elinden kaçtığı şeklinde anlattığı,
    Mağdurun olayı eve gelince hemen annesine anlatması ile annesinin de babasının eve gelmesini bekleyip olayı ona aktardığı ve mağdurun annesi ve babasının sanığın babasıyla bu konuyu konuşmak için gittiği, ancak onların olayı kabullenmemeleri üzerine de olayın saat 19.00 sularında yetkili makamlara şikâyet ederek intikal ettirildiği, 27.10.2005 günü saat 19.30 da olayla ilgili olarak sanığın yakalandığı, sanığın alınan ifadelerinde suçunu inkâr ettiği sadece mağdurun kendi evlerine gelip, korktuğundan kendisini eve götürmesini istediğini, kendisinin de götürmek istemeyip kapıyı kapattığını, mahkeme aşamasında alınan savunmalarında ise müşteki tarafla babası arasında su meselesinden bir olay olduğunu bundan dolayı kendisine iftira atıldığını savunmuş;
    Mağdurun anne ve babası tüm aşamalarda mağdurun olayı kendilerine aktardığı şekilde anlatmışlar, sanığın savunmasında belirttiği gibi bir yıl kadar önce sanığın babası tarafından kendilerine gelen su gözünün pisletilmesinden dolayı bir münakaşa olduğunu, bundan dolayı kendilerini mağdur etmek amacıyla haklarında polise şikayette bulunduklarını, ancak yapılan soruşturmada kendilerinin bir suçunun olmadığının anlaşıldığını bunun bir husumet yaratmadığını ifade etmişler, mağdurla ilgili alınan 14.11.2005 tarihli Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi rapor içeriğinden de mağdurun ruh sağlığı bozulmamakla birlikte yaşadığı olaylarla ilgili olarak bilinci açık, koopere, oryante, konuşma açık, anlaşılır, amaca yönelik; affekti uyumlu; çağrışımları düzenli ve düşünce içeriği yaşadığı olaylarla ilgili değerledirildiğine ilişkin rapor alınmıştır.
    Mahkeme gerekçesinde mağdurun yukarıda bahsedildiği şekilde özde değişmeyen iddialarına ve mağdurla ilgili alınan psikolojik rapor içeriğine, olayın hemen resmi makamlara şikâyet edilmesine ve sanığın olay günü suçu kabul etmemekle birlikte mağdurun evine geldiğine ilişkin kabulüne nazaran tebliğnamede belirtildiği gibi mağdurun iddialarının tutarlılığı ve samimiyeti açısından ifadesi sırasında CMK nun 236/3.maddesi gereğince bulunması gereken psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişinin bulundurulmadan ve mevcut delil durumlarına göre de mağdurun özde tutarlı iddialarına inanmadan yazılı şekilde beraat kararı verilmesi ve Yüksek 14.Ceza Dairesinin de söz konusu bu kararı onamasının usul ve esas açısından yanlış olduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 15.10.2012 gün ve 11823-9917 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    29.09.1995 doğumlu mağdur Ali Yaman"ın suç tarihi olan 27.10.2005 itibariyle 11 yaşının içinde ve ilköğretim 4. sınıf öğrencisi olduğu, 1978 doğumlu olan sanık Soner"in ise evli ve çocuksuz olup mahallede İbrahim adıyla bilindiği, sanık ile mağdurun aynı sokakta 101 ve 153 numaralı evlerde ikamet ettikleri,
    Olay günü akşamı 18.00 sıralarında okuldan çıkıp evine giden mağdurun annesine olayı anlatmasından sonra mağdurun anne ve babasının birlikte sanığın babasına durumu açıkladıkları, onun kabullenmemesi nedeniyle de hemen polise haber vermeleri üzerine soruşturmanın başlatıldığı,
    Yakalama tutanağında, “27.05.2005 günü saat 19.00 sıralarında haber merkezinin anonsunda ... çocuğa sarkıntılık olayı meydana geldiğinin söylenmesi üzerine çocuğun evine gidildiği, çocuk ve babasıyla görüşüldüğü, onların göstermesi üzerine İ.S.. isimli şahsın alındığının” belirtildiği,
    Mağdurun ruhsal muayenesinde bir kanaate ulaşamayan psikyatri uzmanı tarafından sevkedildiği Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesinde çocuk-ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanınca yapılan muayeneye istinaden düzenlenen raporda, mağdurun ruh sağlığında herhangi bir bozukluk belirlenmediğinin tespit edildiği,
    Dosyaya ibraz edilen Giresun C. Başsavcılığının 06.05.2004 tarihli takipsizlik kararı örneğine göre, sanığın babası Mehmet Ali"nin, mağdurun babası Mahmut hakkında kendisine "seni bahçeye koymayacağım, bu bahçeyi kurutacağım" şeklinde tehditte bulunduğu iddiasıyla şikâyetçi olması nedeniyle başlatılan soruşturmada 1412 sayılı CMUK"un 344. maddesi uyarınca takipsizlik kararı verildiği,
    Sanığın adli raporlarında darp cebir izinin bulunmadığı belirtildiği gibi, adli sicil kaydında da herhangi bir sabıkasının bulunmadığı,
    Mağdurun suç tarihi olan 27.10.2005 günü saat 21.30"da kollukta annesinin huzurunda; ilköğretim 4. sınıf öğrencisi olduğunu, öğle saatlerinde okula gidip akşam saat 17.45 sıralarında okuldan çıktığını, arkadaşlarıyla birlikte aynı mahallede bulunan evine doğru yürüyerek gittiği sırada İbrahim olarak bildiği S.. S.. isimli şahsı gördüğünü, bu sırada yanında kimsenin olmadığını, şahsın yanına gelerek kendisine "sana para vereceğim benim cinsel organımı öper misin” dediğini, kendisine "seni babama söylerim" diye cevap verdiğini, ancak şahsın kendisini kucağına alarak ağzını eliyle kapatıp bağırmasını engelleyip yürüyerek yakınlarda bulunan bir fındık bahçesine götürdüğünü, kurtulmaya çalıştığı halde başaramadığını, burada kendisini yere bıraktığını, tekrar para vereceğini söyleyerek yine cinsel organını öpmesini istediğini, kendisinin karşı çıktığını, kendisini tekrar kucağına alan sanığın pantolonundan sonra külotunu da çıkartmaya çalıştığı sırada elinden kaçtığını, sanığın kendisinin peşinden koşmasına rağmen yakalayamadığını, oradan uzaklaşıp eve giderek olanları annesine anlattığını beyan ettiği,
    Cumhuriyet savcılığında 28.10.2005 tarihinde, sanığın yolunu keserek kendisini yakın noktada bulunan fındık bahçesine götürdüğünü, orada "cinsel organımı öpersen sana para veririm" dediğini, kendisinin de “fermuarını açma terbiyesiz, seni babama şikayet edeceğim” dediğini, sanık fermuarını açmaya çalışırken kendisinin koşarak kaçtığını söylediği,
    Duruşmada da; huzurda bulunan sanığın yolda yanına gelip "erkeklik organımı öpersen sana 15 lira vereceğim" dediğini, kendisinin ilk başta ses çıkarmadığını, daha sonra aynı şeyi söyleyerek pantolonunun fermuarını açınca ona "seni babama söylerim" dediğini, "söylersen söyle" şeklinde karşılık verdiğini, sonra kendisini kucağına alıp yan tarafta bulunan bahçeye götürdüğünü, o ara sanığın kendi pantolonunu indirip külotunu çıkartmak istediği sırada onun kolunu ısırarak kendisinden kurtulup kaçtığını, sanığı daha önce bir kez gördüğünü, kendisine yönelik daha önce başkaca bir cinsel davranışının olmadığını, kendisinin sanığın evine gelip kapısını çaldığını, sanık kapıyı açtığında ona "beni eve götür" dediğini, onun da kapıyı kapatarak "sen kendin git" şeklinde karşılık verdiğini, kendisinin eve doğru giderken arkadaşı Mert ile karşılaştığını, onunla birlikte evine kadar gittiğini, sanığın kendisine yaptığı hareketleri arkadaşı Mert"e anlatmadığını ifade ettiği,
    Mağdurun annesi İ.. Y.."ın kollukta; evinde iken oğlu A.."nin akşam saat 18.30 sıralarında okuldan geldiğini, içeri girer girmez komşuları olan S.. S.. isimli şahsın kendisine para vereceğini söyleyerek zorla kucağına alıp kendisini yakınlarda bulunan bir fındık bahçesine götürdüğünü, burada kendi pantolonunu çıkarttığını ve cinsel organını kendisine gösterdiğini, kendisinin bir fırsat bularak şahsın elinden kaçarak eve geldiğini söylediği,
    Duruşmada; mağdurun eve geldiğinde kendisine "İbrahim abi erkeklik organımı öpersen sana 15 YTL. vereceğim" dediğini, kendisinin kaçmak istediğini, kucağına alarak yan tarafta bulunan fındık bahçesine götürdüğünü, erkeklik organını öptürmek istediğini, ancak kendisinin onun kolunu ısırarak bir fırsatını bulup kaçarak kurtulduğunu söylediğini, sanığın pantolonunu ve külotunu çıkartması yönünde herhangi bir şey söylemediğini, sanığa İbrahim olarak hitap ettiklerini, eşiyle birlikte sanığın babasının yanına giderken sanığın anne ve babasıyla karşılaştıklarını, sanığın babasının durumu kabullenmediğini, onlara "karakola aldırırız" deyince, "aldır da görelim" dediğini, sanıkla ya da ailesi ile aralarında husumet bulunmadığını, daha önce sanığın babası ile eşi arasında bahçe işleri nedeniyle ufak bir tartışma olduğunu, sanığın babasının eşini şikayet ettiğini, bu olayın kendileri açısından husumete sebep olacak bir olay olmadığını beyan ettiği,
    Sanığın kollukta ve Cumhuriyet savcılığında özetle; isnat edilen suçlamayı kabul etmediğini, mağduru hiç görmediğini ve tanımadığını, ilk defa kollukta görüp adını burada öğrendiğini, bu çocuğun akşam saat 18.00 sıralarında okul kıyafeti ile ikametine gelerek kapıyı çaldığını, açtığında kendisine "evime giderken korkuyorum, beni eve bırakır mısın" dediğini, "evine kendin git" diye cevap verdiğini ve kapıyı kapattığını, çocuğun oradan ayrıldığını, konunun bundan ibaret olduğunu, mağduru herhangi bir şekilde bir yere götürmediğini ve cinsel tacizde bulunmadığını, kendisine neden böyle bir iftirada bulundukları hususunda hiçbir fikrinin olmadığını, çocuğun ailesini tanımadığını ve onlarla arasında herhangi bir husumetin bulunmadığını dile getirdiği,
    Sulh ceza mahkemesince yapılan sorgusu ile tutukluluğa itiraz için farklı tarihlerde verdiği itiraz dilekçelerinde ve duruşmada, mağdurun aynı mahallede oturması ve okula gidip gelirken kendi evinin önünden geçmesi nedeniyle göz aşinalığı olduğunu, kendi babası ile mağdurun babası arasında arazi ihtilafı nedeniyle husumet bulunduğunu, bu nedenle iftira atmış olabileceklerini savunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Çocuğun basit cinsel istismarı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 103/1. maddesinde "Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden; a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
    b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza yargılamasının en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
    Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
    Mağdur ve ailesi ile sanık arasında iftira atılmasını gerektirecek nitelikte bir husumetin bulunmaması ve mağdurun ailesine hemen anlatması üzerine olayın yetkili mercilere intikal ettirilmiş olması hususları göz önüne alındığında sanığın yüklenen eylemi gerçekleştirdiği yönünde şüphe doğmakta ise de, mağdurun ve annesinin aşamalardaki beyanları arasında çelişkiler olması, sanığın eylemi gerçekleştirdiğine dair mağdurun çelişkili anlatımları dışında bir delilin bulunmaması, sanığın istikrarlı ve birbiriyle uyumlu olacak şekilde atılı suçu işlemediğini savunması, sanığın mağdurun olay günü akşam saatlerinde evinin kapısını çalarak kendisini evine götürmesini istediği şeklindeki savunmasının mağdur tarafından duruşmada doğrulanması karşısında, sanığın atılı suçu işlediği şüphe boyutunda kaldığından, "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince, yerel mahkemece sanığın üzerine atılı suçtan beraatine karar verilmesinde ve bu hükmün Özel Dairece onanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, sanığın üzerine atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğine ilişkin itirazın reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; "suçun sabit olduğu ve sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.04.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.




    Hemen Ara