Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/86 Esas 2014/184 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/86
Karar No: 2014/184

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/86 Esas 2014/184 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/86 E.  ,  2014/184 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : KUŞADASI 1. Asliye Ceza
    Günü : 13.04.2010
    Sayısı : 130-330

    Taksirle yaralama suçundan sanık A.. Ş..’ün 5237 sayılı TCK"nun 89/4, 62, 50, 52 ve 53/6. maddeleri uyarınca 6.000 Lira adli para cezası cezalandırılmasına, 1 yıl süreyle ehliyetinin geri alınmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin, Kuşadası 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.04.2010 gün ve 130-330 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 19.04.2012 gün ve 14509-10619 sayı ile;
    “Sanığın soruşturma aşamasında haricen uzlaştığını ve katılan tarafın zararını giderdiğini belirtmesi karşısında, katılandan zararının giderilip giderilmediğinin sorularak, sanığın hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesindeki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenlemenin uygulanmaması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.05.2012 gün ve 276693 sayı ile;
    “5271 sayılı CMK"nun 231/6. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin uygulama esasları ve koşullarının belirlendiği Ceza Genel Kurulu"nun 03.02.2009 tarih, 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararı, yine 03.04.2012 tarih, 2011/8-445 esas, 2012/138 karar sayılı kararları da bir bütün olarak ele alındığında; 5271 sayılı CMK"nun 231/6. madde ve fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sıralanan koşulların irdelenip gerekçelendirilmesi suretiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağı hususunun hükümde belirtilmesi gerekmektedir. Sıralanan koşullar ise; sanığın kasıtlı suçtan mahkum olmaması, sanığın yeniden suç işlemeyeceğine kanaatinin oluşmaması ve mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilememesidir.
    Sanık hakkında kurulan hükümde ise, mahkemece "suçun işleniş biçimi, sanığın taksire dayalı kusur derecesi dikkate alındığında ileride yeniden suç işlemekten çekineceği yönünde mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yada cezasının ertelenmesine takdiren yer olmadığına" şeklinde yasal ve yeterli bir gerekçe oluşturularak, sanığın suç işlemeyeceğine ilişkin kanaatin oluşmadığının açıklandığı görülmektedir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif koşullarından olan, sanığın "yeniden suç işlemeyeceği hususundaki kanaat" değerlendirilmiş, dolayısıyla gerekçesi gösterilmek suretiyle, bu kurumun takdire ilişkin subjektif koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kabul edilmiştir. Bu şekilde mahkemece hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumunun sanık hakkında uygulanmaması hususunda mahkemenin gerekçesi yasal ve yerindedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 06.12.2012 gün ve 27115-26497 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken yerel mahkemece gösterilen gerekçenin kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanığın, suç tarihinde saat 23.00 sıralarında 76 promil alkollü olduğu halde, sevk ve idaresindeki 09 AP 660 plakalı araçla Söke’den Kuşadası istikametine doğru seyir halinde iken almış olduğu alkolün etkisiyle direksiyon hakimiyetini kaybedip şerit ihlali yaparak karşı yönden gelen, içinde şikayetçi ve mağdurların bulunduğu, Mustafa Şahin"in sevk ve idaresindeki 35 T 6181 plakalı ticari taksiye çarptığı, adli tıp raporlarına göre, kaza sonucu şikayetçi A.. A.., mağdurlar H.. A.. ve M.. A..’ın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif, şikayetçi Nurettin Aktaş’ın ise vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı,
    Müştekiler Nurettin Aktaş ve A.. A..’ın kollukta beyanlarının alındığı, sanıktan şikayetçi olduklarını ifade ettikleri, bu aşamadan sonra müşteki ve mağdurlara ulaşılamadığı, yargılama aşamasında müşteki ve mağdurların beyanlarının alınmasından vazgeçilmesine karar verildiği, bu nedenle müşteki ve mağdurların zararlarının giderilip giderilmediği hususunun belirlenemediği,
    Sanığın talimatla alınan savunmalarında; suçlamayı kabul ettiğini, mağdurlarla uzlaştığını ve mağdurların zararlarını giderdiğini ifade ettiği, duruşma tutanaklarında sanığın tutum ve davranışlarına ilişkin herhangi bir gözlem ve tespite yer verilmediği,
    Yerel mahkemece; sanık hakkında "samimi ikrarı" gerekçe gösterilerek takdiri indirim uygulandığı ve "sanığın kişiliği, şahsi ve sosyal durumu dikkate alınarak" denilmek suretiyle sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrildiği, sanığın sonuç olarak 6.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına ilişkin olarak gerekçe ve hüküm fıkrasında; “Suçun işleniş biçimi, sanığın taksire dayalı kusur derecesi dikkate alındığında ileride yeniden suç işlemekten çekineceği yönünde mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ya da cezasının ertelenmesine takdiren yer olmadığına” şeklinde açıklamalara yer verildiği,
    Sanığın adli sicil kaydında herhangi bir geçmiş hükümlülüğün bulunmadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    yuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının niteliği ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekmektedir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkra ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
    Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
    5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
    1) Suça ilişkin olarak;
    a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
    b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin olarak;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
    b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    d- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,
    Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
    Görüldüğü üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi, suça ve sanığa ilişkin bütün objektif şartların gerçekleşmiş olması yeterli değildir. Ayrıca mahkemenin, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurarak sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu bir kanaate varması da gerekmektedir. Böylece kanun koyucu suça ve faile ilişkin tüm objektif şartların gerçekleşmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini yeterli kabul etmemiş bunun yanında mahkemeye belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır.
    Mahkemenin bu hususta takdir hakkının bulunması keyfi davranabileceği anlamına gelmemektedir. Keyfiliği önlemenin en önemli güvencesi "gerekçe"dir. Anayasanın 141/3 ve CMK"nun 34/1. maddeleri gereğince mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olmak zorundadır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin kanuni, yeterli, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olmasının yanında, aynı zamanda benzer ölçülerin değerlendirildiği hükmün diğer kısımlarında gösterilen gerekçe ile de çelişmemesi gerekir.
    Bu itibarla, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif şartının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin olarak gösterilecek gerekçe, mutlaka olayla uyumlu olmalı, hakimin soyut kanaatlerine değil, sanığın kişiliğinde var olan somut nedenlere dayanmalı, sanığın kişiliği ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat belirlenmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Yerel mahkemece, geçmiş hükümlülüğü bulunmayan, suçunu kabul eden ve yargılama sürecine ilişkin olarak herhangi bir olumsuz davranışı da dosyaya yansımayan sanık hakkında "samimi ikrarı" gerekçe gösterilerek takdiri indirim hükmü uygulanmış ve hapis cezasının para cezasına çevrilmesi sırasında "sanığın kişiliği, şahsi ve sosyal durumu" olumlu bulunarak lehine değerlendirilmiş iken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sübjektif şartı bakımından ise temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve CMK’nun 231. maddesinde yer almayan "suçun işleniş biçimi, sanığın taksire dayalı kusur derecesi" hususları olumsuz bulunarak aleyhine değerlendirilmesi suretiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi suretiyle çelişkiye neden olunmuştur.
    Diğer taraftan, taksirle bir suça sebebiyet veren sanığın kişiliğindeki hangi olumsuzluk ve duruşmadaki hangi tutum ve davranışlarından ötürü yeniden suç işlemeyeceği yönünde kanaate varıldığı yani subjektif şartın gerçekleşmediği hususu kanuni, yeterli, dosya kapsamıyla uyumlu ve denetime elverişli bir biçimde açıklanmamıştır.
    Bununla birlikte, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartlarından olan zararın giderilip giderilmediği hususunun kesinlik kazanmadığı bir aşamada subjektif şarta dayalı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin değerlendirme yapılmak suretiyle sonuca ulaşılması da isabetli bir uygulama olmayacaktır.
    Bu itibarla, yerel mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçe kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu olmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi: "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.04.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.



    Hemen Ara