Esas No: 2013/796
Karar No: 2014/161
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/796 Esas 2014/161 Karar Sayılı İlamı
- ÇOCUĞUN BASİT CİNSEL İSTİSMARI
- BASİT CİNSEL İSTİSMARIN ÇOCUĞUN RUH SAĞLIĞINA ETKİSİ
- ADLİ TIP KURUMU KANUNU (2659) Madde 16
- ADLİ TIP KURUMU KANUNU (2659) Madde 25
- ADLİ TIP KURUMU KANUNU (2659) Madde 31
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 103
"İçtihat Metni"
Çocukların basit cinsel istismarı suçundan sanığın, mağdure Bengisu .."e yönelik eylemi nedeniyle TCK"nun 103/1, 103/6, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis, Beste .."ye karşı eylemi nedeniyle aynı kanunun 103/1, 62, 53 ve 63. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Fethiye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.10.2012 gün ve 197-201 sayılı hükmün, sanık müdafileri ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 08.07.2013 gün ve 2146-8643 sayı ile;
"Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Adli Tıp Kurumunun bilinen istikrarlı uygulamalarına göre eylem sonucu mağdurelerin ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin tespitin suç tarihinden itibaren en az altı ay sonra Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Kurulu ya da Adli Tıp Kurumu Kanununun 7, 23 ve 31. maddeleri gereğince usulüne uygun şekilde teşekkül ettirilmiş yüksek öğrenim kurumları veya birimlerine bağlı hastanelerden rapor alınarak yapılması gerektiği gözetilmeden, 02.07.2009 ve 08.07.2009 tarihlerinde gerçekleşen olaylar nedeniyle altı aylık süreden önce 23.11.2009 tarihinde yapılan muayeneye istinaden mağdur Beste hakkında Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca 25.12.2009 ve Bengisu hakkında muayene yapılmaksızın Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunca düzenlenen 01.03.2012 tarihli rapora dayanılarak hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi ise 12.09.2013 gün ve 238-234 sayı ile;
"Mağdure Bengisu ve Beste"nin beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 25.12.2009 tarihli raporunda 15.02.2001 doğumlu olan Bengisu .."in 23.11.2009 tarihinde yapılan muayenesi ve dava dosyasının tetkiki sonucunda ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, buna göre 08.07.2009 tarihinde mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu, 29.04.2001 doğumlu Beste İnce"nin yapılan muayenesi ve dosyanın tetkiki sonucu ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede bir psikopatolojik araz saptanmadığı, buna göre mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulmadığının mütalaa edildiği, Bengisu Kişkiş"in mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğuna dair raporda tereddüt hasıl olduğundan dosyanın tıbbi belgelerle birlikte Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna sevk edilip mağdurenin beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda rapor alındığı, 01.03.2012 tarihli raporda; yapılan görüşme ve dava dosyasının tetkiki sonucunda, mağduresi bulunduğu olaydan kaynaklı, ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, ruh sağlığının bozulduğunun oybirliği ile mütalaa edildiği, ayrıca TCK"nun 103/6. maddesi kapsamında en yetkin kurulunun Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu olduğu, mağdurenin ruh sağlığının bozulup bozulmadığına dair başka bir kurumdan rapor tanziminin gerekli bulunmadığı, mağdureler hakkındaki raporların, Adli Tıp Kurumu Kanununun 7, 23 ve 31. maddelerine uygun şekilde düzenlendiği, mağdurların altı aylık süreden önce ancak suç tarihinden dört buçuk ay sonra muayene edildiği, TCK"nun 103/6. maddesi kapsamında beden ve ruh sağlığında bozulma olup olmadığına ilişkin rapor tanzimine yönelik yasal düzenleme bulunmadığı, beden ve ruh sağlığında bozulma olup olmadığına ilişkin son merci olarak Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun kabul edilebileceği, cinsel suçlarda beden ve ruh sağlığında bozulma olup olmadığına ilişkin tespitin tamamen tıbbi bir konu olduğu, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 01.03.2012 tarihli mağdure Bengisu"ya ait raporda ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, altı aylık süre konusunda bilimsel bir tespite yer verilmediği, bu durumun rapor vermeye engel olarak görülmediği, psikiyatrik bozukluğun kalıcı olup olmadığına ilişkin tespitin olaysal olarak Adli Tıp Kurumu Kanununun 7, 23 ve 31. maddeleri uyarınca uygun şekilde teşekkül eden bir heyet tarafından değerlendirilerek belirlenmesi gerektiği, rapor tanzimi için gerekli sürelerin bu konuda yasal engel bulunmaması ve tamamen bilimsel ve tıbbi bir konu olması gözetildiğinde, her mağdure için ve somut olaya göre değerlendirilmesi, mağdurun ruh halindeki değişimlerin gözlemlenmesine imkan sağlayacak miktarda, sürede ve sıklıkta muayene ve mülakatta bulunulması gerekeceği ve buna göre de rapor tanzim sürecinin altı aydan uzun olabileceği, olaysal olarak altı aydan daha kısa sürelerde Adli Tıp Kurumu Kanununun 7, 23 ve 31. maddelerine uygun bir şekilde teşekkül eden heyet tarafından değerlendirilerek rapor tanzim edilebileceğinin kabulü gerektiği, nitekim uygulamada benzer şekilde altı aydan uzun süreli olarak mağdurlar psikiyatrik kontrollere tabi tutularak rapor tanzim edilebildiği gibi bunun yanında Adli Tıp Kurumu Kanununun 7, 23 ve 31. maddelerine uygun şekilde teşekkül eden heyetler tarafından altı aydan kısa sürelerde tanzim edilebildiği, somut dosya kapsamında bizzat Adli Tıp Kurulu 6. İhtisas Kurulu tarafından her iki mağdureye ilişkin altı aylık süreyle ilgili bilimsel anlamda sorun görülmeyerek beden ve ruh sağlığı yönü ile rapor tanzim edilmiş olması ayrıca özellikle Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 01.03.2012 tarihli raporu ile altı aylık süreyle ilgili bilimsel anlamda sorun görülmeyerek mağdure Bengisu Kişkiş"e ait rapor tanzim edilmiş olması karşısında her iki mağdure yönüyle muayene tarihleri itibari ile altı aylık süreye bağlı olarak yeni rapor tanzimine gerek olmadığı, 02.07.2009 ve 08.07.2009 tarihlerinde gerçekleşen olaylar nedeniyle altı aylık süreden önce 23.11.2009 günü yapılan muayenelere istinaden mağdure Beste hakkında Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca 25.12.2009 ve Bengisu hakkında da muayene yapılmaksızın Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunca düzenlenen 01.03.2012 tarihli raporun belirtilen gerekçelere bağlı olarak beden ve ruh sağlığı yönüyle değerlendirme açısından hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bulunduğu" gerekçesiyle direnerek, sanığın önceki hükümde olduğu gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.11.2013 gün ve 358882 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.
Sanığın çocukların basit cinsel istismarı suçundan mahkumiyetine karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdurelerin ruh sağlıklarının bozulup bozulmadığına ilişkin adli raporun, olaydan en az altı ay sonra alınmasının zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Suç tarihinde altmışaltı yaşında bulunan ve emekli polis memuru olan sanığın, kendisi ile aynı sitede oturan sekiz yaşlarındaki mağdureleri farklı tarihlerde evinin altındaki bisiklet ve benzeri eşyaların tamirini yaptığı depoya götürerek dudaklarından öptüğü, mağdurelerin bir süre sonra annelerine anlatmaları üzerine olayların ortaya çıktığı, sanığın suçlamaları kabul etmediği,
Adli Tıp Kurumu Muğla Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda; cinsel istismar suçu nedeniyle beden ve ruh sağlıklarının bozulup bozulmadığı yönünde rapor düzenlenebilmesi için, mağdurelerin olay tarihinden altı ay sonra tüm adli evrakları ile birlikte muayene edilmek üzere gönderilmesinin uygun olacağının bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca mağdure Beste İnce hakkında düzenlenen 25.12.2009 tarihli raporda; "08.07.2009 günü mağduru bulunduğu çocuğun cinsel istismarı olayı sonucunda beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı sorulan mağdurenin 23.11.2009 tarihinde yapılan muayene ve dava dosyasının tetkiki sonucu, ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede herhangi bir psikopatolojik araz saptanmadığı, buna göre olay nedeniyle ruh sağlığının bozulmadığı,"
Mağdure Bengisu hakkında düzenlenen aynı tarihli raporda ise; "yapılan muayenesi ve dava dosyasının tetkiki sonucu, bir adamın kendisini yanına çağırdığını, dudağından öptüğünü, üzüntüsünün geçtiğini, olayla ilgili hiç konuşmak istemediği bir dönem olduğunu, pişmanlık ve suçluluk duyguları olduğunu, öptüğü aklına gelince üzüntü duyduğunu, korktuğu için annesine söyleyemediğini, sinirlilik başladığını, sokağa çıkma isteğinde biraz azalma olduğunu, sınıfta çocukların olayı bilmesine üzüldüğünü, olayla ilgili zorlayıcı rahatsız edici anlar, anımsatan ve sembolize eden konularla ilgili rahatsızlık, travmaya eşlik eden düşünce duygulardan kaçınma, irritabilite ve yoğunlaşmada güçlük ile giden travma sonrası stres bozukluğu saptandığı, ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede, olan travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, bu duruma göre mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu" tespitlerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun mağdure Bengisu hakkında düzenlediği 01.03.2012 tarihli raporda; "çocuğun basit cinsel istismarı olayı nedeniyle mağdure hakkında olay nedeni ile ruh sağlığının bozulduğuna ilişkin rapor verilmiş ise de, diğer mağdurenin şikayetçi olması üzerine kendisinin de aynı şekilde cinsel saldırıya maruz kaldığını belirtmesi, cinsel saldırı ile şikayet tarihi arasında geçen dönem içerisinde herhangi bir ruh sağlığı bozulma emaresi tespit edilerek ailesince bu durum fark edilmek sureti ile sağlık kurumuna başvuru yapıldığının belirtilmemesi ve eylemin öpme boyutunda olmasına rağmen eylem sonucunda ruh sağlığının bozulduğunun belirtilmesi karşısında, ruh sağlığının bozulduğuna dair rapor hususunda mahkemece tereddüt oluştuğundan ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin rapor düzenlenmesi istenen mağdurenin yapılan görüşme ve dava dosyasının tetkiki sonucunda, mağduresi bulunduğu olaydan kaynaklanmış olan ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, buna göre mağduresi bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun" mütalaa olunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK"nun "Çocukların cinsel istismarı" başlığını taşıyan 103. maddesinde konumuza ilişkin olarak;
"1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. ...
4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. ...
6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. ..." şeklinde hükümler yer almaktadır.
Adli işlemlerde resmi bilirkişi olarak görevlendirilen Adli Tıp Kurumunun kuruluş ve çalışma şeklinin düzenlendiği 2659 sayılı Kanunda, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarla ilgili olarak rapor düzenlemekle görevli Altıncı İhtisas Kurulu hakkındaki düzenlemeler arasında, ruh sağlığının bozulup bozulmadığı konusundaki raporların olaydan belirli bir süre geçtikten sonra tanzim edilmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Ancak Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulunca sürdürülen uygulamaya göre, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ruh sağlığının bozulup bozulmadığıyla ilgili raporların onsekiz yaşından küçük mağdurlar hakkında suç tarihinden itibaren en az altı ay, onsekiz yaşından büyükler hakkında ise suç tarihinden itibaren en az bir yıl sonra verildiği görülmektedir.
Bununla birlikte, Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulunca uluslararası alanda kabul edilen birtakım bilimsel kriterler de gözönüne alınarak suç tarihi ile rapor verme tarihi arasında uygulanan bu süreler, rapor düzenleyebilmek için her zaman yeterli bir kriter olmayabilecektir. Eylemin gerçekleştirilme şekli ve mağdurun içinde bulunduğu durum gibi birtakım nedenlerden dolayı bazı olaylarda, belirlenen bu süreler ruh sağlığının bozulup bozulmadığını tespit etme ve bunun sonucunda rapor düzenleme açısından yeterli olmayabileceği gibi, bazı olaylarda da rapor düzenlemek için bu sürenin tamamının geçmesinin beklenmesine gerek bulunmayabilecektir. Bu husus, mağdurun TCK"nun 103/6. maddesi kapsamında ruh sağlığının bozulup bozulmadığı konusunda rapor vermeye yetkili olan gerek Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulu, gerekse 2659 sayılı Kanunun 31. maddesi uyarınca adli tıp mevzuatı çerçevesinde adli konularda Ceza Muhakemesi Kanununa göre resmi bilirkişi sayılan Yükseköğretim Kurumları veya birimleri tarafından değerlendirilecek ve düzenlenen rapor, olayın özelliklerine göre mahkeme tarafından yeterli görülmesi halinde hükme esas alınabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, suç tarihi itibarıyla sekiz yaşında bulunan mağdurelere karşı, beş gün arayla ve aynı nitelikte gerçekleştirdiği basit cinsel istismar eylemleri nedeniyle, Adli Tıp Kurumu Muğla Şube Müdürlüğü tarafından mağdurelerin yapılan muayeneleri neticesinde, olayın üzerinden altı ay geçtikten sonra yeniden muayene yapılıp rapor tanziminin uygun olacağının belirtildiği, Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulunca ise dörtbuçuk ay geçtikten sonra yapılan muayene sonucu mağdurelerden birisinin ruh sağlığının bozulduğu, diğerinin ise bozulmadığı sonucuna varıldığı, yerel mahkemece aynı nitelikteki eylemlere maruz kalan aynı yaştaki mağdurelerden birinin ruh sağlığının bozulduğu, diğerinin ise bozulmadığının çelişkili olacağı görüşüyle, mağdure Bengisu hakkında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor talep edildiği, anılan Kurulca da dosya üzerinden yapılan incelemede, Altıncı İhtisas Kurulunca ruh sağlığının bozulduğu rapor edilen mağdure muayene edilmeksizin ruh sağlığının bozulduğunun belirtildiği göz önünde bulundurulduğunda, aynı mahallede ikamet eden, arkadaş olan, aynı yaşta bulunan ve beş gün arayla aynı sanığın aynı nitelikteki eylemlerine maruz kalan mağdurelerden birinin ruh sağlığının bozulduğu, diğerinin bozulmadığı yönündeki raporlar nedeniyle başlangıçta yerel mahkemede de oluşan çelişkinin, sanığın fiilinin basit cinsel istismar niteliğinde olduğu da gözetildiğinde, ancak olayın üzerinden altı aylık süre geçtikten sonra yapılan muayene neticesi verilecek raporlarla giderilmesi gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, usul ve kanuna uygun bulunmayan yerel mahkemenin direnme hükmünün bozulmasına ve hakkında TCK"nun 103/6. maddesinin mağdure Bengisu"ya karşı gerçekleştirilen eylem nedeniyle de uygulanmama ihtimali ile tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak sanığın tahliyesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve sekiz Genel Kurul Üyesi; "Basit cinsel istismar suçundan mağdurelerin ruh sağlıklarının bozulup bozulmadığına ilişkin adli raporun, olaydan itibaren altı ay geçmeden alınmasının kanuni bir zorunluluktan kaynaklanmadığı Adli Tıp İhtisas Kurulunun ilke olarak bu süreyi esas alsada, zaman-zaman Kurulun kesin kanaatini oluşturacak bu tür vakalarda 6 aylık sürenin geçmesini beklemeden rapor tanzim etmeleri karşısında, mağdurenin olayı tekrar hatırlayıp, psikolojisini olumsuz etkileyeceğide nazara alındığında yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinin 12.09.2013 gün ve 238-234 sayılı hükmünün, basit cinsel istismar suçundan mağdurelerin ruh sağlıklarının bozulup bozulmadığına ilişkin adli raporun, somut olayın üzerinden altı ay geçtikten sonra yapılan muayene neticesinde verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Hakkında TCK"nun 103/6. maddesinin mağdure Bengisu"ya karşı gerçekleştirilen eylem nedeniyle de uygulanmama ihtimali ve tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak sanığın TAHLİYESİNE,
Başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal serbest bırakılabilmesi amacıyla YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA YAZI YAZILMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.04.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.