Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2017/3036 Esas 2020/782 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/3036
Karar No: 2020/782
Karar Tarihi: 20.02.2020

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2017/3036 Esas 2020/782 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalı tarafından hakaret edilerek yaralandığını ve iş kaybına uğradığını belirterek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Mahkeme, davalının davacıya karşı yaptığı eylemlerden dolayı kısmen haklı bulunarak maddi ve manevi tazminat talebini kabul etmiştir. Ancak, manevi tazminat miktarının yetersiz olduğu gerekçesiyle kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, davacının diğer taleplerinin reddedilmesi ve davalı tarafın diğer itirazlarının da kabul edilerek kararın yeniden gözden geçirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kanun maddeleri:
- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56. maddesi: Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır.
- Dava giderleri Hakkında Kanun'un 26. maddesi: Bir davada karşı tarafa yükletilmesi gereken yargılama giderleri, o davanın ayrıntısı niteliğinde olup; talep olmasa bile, mahkemece doğrudan (re’sen) asıl hükümle birlikte karara bağlanması gerekir.
4. Hukuk Dairesi         2017/3036 E.  ,  2020/782 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 20/05/2014 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraflarca süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
    2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Dava, kasten yaralama ve hakaret nedenlerine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Davacı vekili; davalının birlikte çalıştığı müvekkiline hakaret ederek, suratına yumruk atması sonucu müvekkilinin yaralandığını ve bu nedenle işinden ayrılıpüç ay boyunca iş bulamadığını, olaya ilişkin ceza yargılaması sonucunda davalının cezalandırıldığını, ceza yargılaması sırasında müvekkilinin kendisini temsil eden avukatınavekâlet ücreti ödemek zorunda kaldığını belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
    Davalı vekili; süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde; davacının işinden ayrılmasının müvekkili ile ilgisinin olmadığını, ceza yargılamasında davacı ile vekili arasında kararlaştırılan vekâlet ücretinin müvekkilinden istenemeyeceğini, manevi tazminat talebinin fahiş ve haksız kazanç teminine yönelik olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece; davalının davacıya karşı basit yaralama ve hakaret eylemlerinde bulunduğu, ceza mahkemesinde bu hususların sabit bulunduğu, davalının eyleminin davacının işini bırakmasına sebebiyet verdiği, dolayısıyla davacının üç aylık kazanç kaybına uğradığı, ceza yargılamasında davacının vekiline ödediği vekâlet ücretinin davalıdan talep edilebileceği gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    6098 sayılı TBK’nın 56. maddesi hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
    Buna göre, somut olayın tarihi, gelişim şekli, davacının yaralanma derecesi ve yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında davacı taraf yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi için kararın bozulması gerekir.
    3-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
    a-Somut olayda;davacı, dava konusu olay nedeniyle işinden ayrıldığınıve üç ay süre ile iş bulamadığını belirterek iş kaybından kaynaklanan zararını,maddi tazminat kalemleri içerisinde talep etmiştir.Mahkemece aldırılan 04/05/2015 tarihli kök ve 08/02/2016 tarihli ek bilirkişi raporlarında, davacının işten ayrılıp yeniden başka bir işe girdiği tarihler arasındaki gelir kaybı hesaplanmış, mahkemece bu rapor hükme esas alınarak maddi tazminat istemi kısmen kabul edilmiştir. Tarafların olay tarihinde çalıştığı şirket tarafından gönderilen dilekçe içeriğinden davacının kendi isteği ile işten ayrıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafından olay nedeni ile işten ayrıldığıve iş bulamadığı iddia edilmiş ise de; bu iddiasını ispata yarar dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davacının işten ayrılıp yeniden başka bir işe girme arasındaki süre için istemiş olduğu gelir kaybı tazminatının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
    b-Dosyadaki bilgi ve belgelerden; maddi tazminata esas kalemlerden birinin davacının ilgili ceza dosyasında vekiline ödemiş olduğu asgari ücret tarifesine göre belirlenen vekâlet ücreti olduğu anlaşılmaktadır.
    Bir davada karşı tarafa yükletilmesi gereken yargılama giderleri, o davanın ayrıntısı niteliğinde olup; talep olmasa bile, mahkemece doğrudan (re’sen) asıl hükümle birlikte karara bağlanması gerekir. Nitekim bu yön, yargılama giderlerinden olan vekâlet ücreti bakımından da geçerlidir. Buna bağlı olarak, yargılama giderine ancak asıl davada hükmedilebilir. Asıl davanın kesinleşmesinden sonra, o davaya ilişkin yargılama giderleri ayrı bir dava konusu yapılamaz. Davacının kendi vekili ile yaptığı ve sadece akdeden tarafları bağlayan nitelikteki ücret sözleşmesi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelden, eldeki tazminat davasında davalının sorumlu tutulması doğru değildir. Ayrıca ceza mahkemesince davacı yararına vekalet ücretine de hükmedilmiştir.
    Şu durumda mahkemece, bu yön gözetilmeden davacının avukatınaceza dosyasında ödemiş olduğu vekâlet ücretinin zarar hesabına dâhil edilmesi doğru görülmediğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenle davacı yararına ve (3/ a,b) numaralı bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 20/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.











    Hemen Ara