Esas No: 2013/693
Karar No: 2014/18
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/693 Esas 2014/18 Karar Sayılı İlamı
- HIRSIZLIK
- ZAMANAŞIMI
- HIRSIZLIKLA EDİNİLEN MALI BİLEREK SATIN ALMAK
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 170
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 225
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 66
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 67
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 151
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 51
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 102
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 104
"İçtihat Metni"
Hırsızlık malını bilerek satın almak suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, sanığın eyleminin hırsızlık ve mala zarar verme suçlarını oluşturduğunun kabulü ile sanığın, hırsızlık suçundan lehe olan 5237 sayılı TCK"nun 142/1-b maddesi uyarınca 2 yıl hapis, mala zarar verme suçundan ise aynı kanunun 151/1. maddesi uyarınca 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.03.2009 gün ve 829 - 165 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 07.05.2012 gün ve 5007 - 10476 sayı ile;
“ İddianamedeki olayın anlatım biçimi ve uygulanması istenen yasa maddelerine göre; sanık hakkında, hırsızlık ve mala zarar verme suçundan 5271 sayılı CMK"nun 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gibi, iddianame de düzenlenmediğinin anlaşılması karşısında; hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemle sınırlı olduğu gözetilmeden dava konusu dışına çıkılarak 5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 14.12.2012 gün ve 827 - 1074 sayı ile;
“...Müşteki S.Ö.34 ...plakalı 12.500 TL değerindeki otomobili park edildiği yerden çalınmış, 06.09.2002 günü üzerinde sahte olarak düzenlenen 34 .... sayılı plakalar takılı vaziyette A.. Ö.. isimli sanığın elinde yakalanmıştır.
Sanık A.. Ö.. otomobili sanık M.. S.."tan satın aldığını, sanık M. S. ise soruşturma aşamasında ve olaydan hemen sonra otomobilin A.. Ö.."a satışında arabuluculuk yaptığını belirttiği halde kovuşturma aşamasında ise olayı inkar yoluna sapmıştır.
Diğer sanıkların savunmaları ve sanığın birbiri ile çelişen savunmaları karşısında suça konu otomobilin sanık tarafından çalındığı konusunda oluşan kanaat doğrultusunda hırsızlık malı satın almak veya kabul etmek suçu mahkememizce hırsızlık olarak nitelendirilerek ek savunma hakkı verilmek suretiyle verilen 24.03.2009 tarih 2002/829 Esas 2009/165 sayılı kararımızın usul ve yasaya uygun bulunduğu kanaatine varıldığı " gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli 07.10.2013 gün ve 35248 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından usulüne göre açılmış bir dava bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK"nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 1559-147 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa yüklenen ve 765 sayılı TCK"nun 512. maddesinde düzenlenmiş olan cürüm eşyasını satın almak suçuna yaptırım olarak 3 yıla kadar hapis ve beşyüz liraya kadar para cezası öngörülmüş olup, suç aynı kanunun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 5 yıllık asli, 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımına tâbi bulunmaktadır.
Bu durumda eylemin 765 sayılı TCK"nun 512. maddede düzenlenen suçu oluşturduğunun kabulü halinde suç tarihi 21.12.2001 olduğundan 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımının 21.06.2009 günü dolduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, yerel mahkeme uygulaması doğrultusunda hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından dava açıldığı kabul edilse bile, zamanaşımı yönüyle lehe hükümler içeren 5237 sayılı TCK"nun 142/1-b maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunda 2 yıldan 5 yıla kadar hapis, 151/1. maddesinde düzenlenen mala zarar verme suçunda 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası öngörülmüş olup, aynı kanunun 66/1-e maddesi uyarınca bu suçların asli zamanaşımının 8 yıl, 67/4. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımının 12 yıl olduğu, buna göre 21.12.2001 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 5237 sayılı TCK"nun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık kesintili dava zamanaşımının 21.12.2013 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.12.2012 gün ve 827-1074 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.01.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.