Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/202 Esas 2014/11 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/202
Karar No: 2014/11

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/202 Esas 2014/11 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/202 E.  ,  2014/11 K.
  • HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ
  • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
  • YARGITAY KANUNU (2797) Madde 14
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 141
  • KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANAN KİMSELERE TAZMİNAT VERİLMESİ HAKKINDA KANUN (MÜLGA) (466) Madde 2

"İçtihat Metni"

Davacı M.. Ç.."in haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zararlar nedeniyle 6.500 Lira maddi ve 15.000 Lira manevi tazminatın kanuni faizi ile birlikte davalı Maliye H.. H..sinden tahsiline yönelik talebinin kısmen kabulü ile, 70.93 lira maddi ve 600 lira manevi tazminatın 12.05.1997 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine ilişkin, Erciş Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2007 gün ve 248-267 sayılı hükmün davacı vekili ve davalı H.. H.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 16.02.2010 gün ve 21810-2054 sayı ile;
“Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair itirazlarının reddine, ancak; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.03.2000 gün ve 2000/ 8-44-48 E-K. sayılı kararı da gözetilerek; tazminat istemine ilişkin davanın, beraat kararının verildiği tarihten itibaren uzunca bir süre geçtikten sonra açıldığı, davacının bu süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz edilmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, bu durumda davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı gözetilmeden davanın süre yönünden reddi yerine kabulüne karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 28.05.2010 gün ve 94-157 sayı ile;
“...Ceza Genel Kurulu 1975/3 E, 1975/5 K. sayılı içtihadında bu konuyu incelemiştir. Bu kararında "Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kişilere Tazminat Verilmesi hakkındaki 466 sayılı Yasanın uygulanması yönünden, yerel mahkemelerce sanıkların yokluğunda hükmolunan beraat kararları ile Yargıtay"ca onanan ya da CMUK"nun 322 nci maddesi uyarınca verilen beraat kararlarının ilgili sanıklara tebliği gerekeceğine; sözü edilen 466 sayılı Yasanın ikinci maddesinde gösterilen üç aylık sürenin mahkemelerce yapılacak tebliğ tarihinden başlayacağına" oyçokluğuyla karar vermiştir.
Somut olayımızda; sanık hakkında görülen dava sonunda Diyarbakır 4 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 24.11.1997 tarihinde beraat kararı verilmiş, bu karar 27.02.1998 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşmiş beraat kararının sanığa tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla mahkemenin beraat kararı vermesi ile sanığın tazminat davası açma süresi arasında yaklaşık 9 yıl, beraat kararının kesinleşmesi ile dava açma süresi arasında ise yaklaşık 8 yıllık bir süre bulunmaktadır.
Beraat kararı ile tazminat davası açma süresi arasında uzun bir süre bulunması ve bu nedenle kesinleşmiş beraat kararını davacının öğrenmemesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı gerekçesi subjektif bir değerlendirmedir. Buna göre, beraat kararı verilmesi ile tazminat davası açma süresi arasında kaç yıl bulunması halinde davacı beraat kararını öğrenmiş sayılacaktır. Bu tarih aralığını belirlemenin somut bir ölçüsü bulunmamaktadır. Subjektif bir değerlendirme olduğu için uzun süre kavramının kaç yıl ve üzeri tarihleri kapsadığını tam olarak tespit etmek mümkün değildir. Bu durumda her davada karar veren hakimin kişisel değerlendirmesine göre uzun süre kavramı belirlenecek, bu da mahkemelerden aynı konuda değişik kararların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Aynı konuda farklı kararların verilmesinin kamu vicdanında adalete olan güven duygusunu zedeleyeceği kuşkusuzdur...” gerekçeleriyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.03.2012 gün ve 3603 sayılı “düzelterek onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 466 sayılı Kanuna göre tazminat istemine ilişkin davanın kanuni süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Diyarbakır 4 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 24.11.1997 gün ve 524-404 sayılı yargılama dosyasında sanık konumunda bulunan M.. Ç.."in yasa dışı PKK terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan 30.10.1996-06.11.1996 tarihleri arasında gözaltında tutulduğu, 06.11.1996-12.05.1997 tarihleri arasında da tutuklu kaldığı, yargılama neticesinde mahkûmiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden 24.11.1997 günü beraat kararı verildiği, hükmün sanık müdafiine 19.02.19998 tarihinde tebliğ edildiği ve temyiz edilmeksizin 27.02.1998 tarihinde kesinleştiği, kesinleşen beraat kararının sanık ya da müdafiine tebliğ edildiğine dair bir bilgi ya da belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMK’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Kanunun Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat talep etme şartları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Kanunun 6. maddesindeki;
“(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmü uyarınca, 466 sayılı Kanun hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmelerine imkan sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Kanun hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasında, “1 nci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın gerek yokluğundan gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olup, 466 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ve müdafiinin yokluğunda verilip temyiz edilmeksizin kesinleşen beraat kararı sanık ve müdafiine tebliğ edilmemiş ve uyuşmazlık konusu dava, davacı vekili tarafından 05.12.2006 tarihinde açılmış olup, davacı ya da vekilinin beraat kararının kesinleştiğini dava tarihinden önce öğrendiklerine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ya da belge bulunmadığından, tazminat talebine ilişkin davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen 3 aylık kanuni süre içerisinde açıldığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın süresinde açıldığına ilişkin yerel mahkeme direnme gerekçesi isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun, 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan 2011/1 ve 2012/1 sayılı kararlara göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 28.05.2010 gün ve 94-157 sayılı kararındaki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.01.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara