Esas No: 2013/1140
Karar No: 2013/1316
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2013/1140 Esas 2013/1316 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 2013/1140 E. , 2013/1316 K.- YÖNETMELIK, IMAR PLANI VE BUNA DAYALI IMAR UYGULAMASI SONUCUNDA UĞRANILAN ZARARIN TAZMININE YÖNELIK BULUNAN DAVANIN, İDARİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI
- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10
"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Davacı : A. Petrol Ürünleri İnşaat Turizm Tekstil Gıda Oto. San. Tic.Ltd.Şti. Vekili : Av. S.Ş. Davalı : İSKİ Genel Müdürlüğü Vekili : Av. H.K. O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde, İstanbul İli, Tuzla İlçesi, Tepeören Köyü, Kömürcü Yolu Mevkii’nde bulunan ve tapunun (3) Pafta, (648) Parsel Numarasında kayıtlı taşınmazın tamamının müvekkili şirkete ait bulunduğunu; Yargıtay İçtihatlarına göre ( Y.İ.B.G.K. 17.04.1998 Tarih ve 1996/3 E., 1998/1 K. sayılı kararı) taşınmazın kamulaştırmasız el atma tarihi itibariyle, arsa vasfında olduğunu; çok değerli bir konumda bulunan taşınmaza ilişkin olarak, Tuzla belediyesinden alınan imar durumu yazısından, dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli Ömerli Havzası Akfırat Kuzeyi Uygulama İmar Planında “dere mutlak koruma” bandı içerisine alınmış olduğunu; böylelikle, müvekkilinin gayrimenkul üzerindeki tasarruf Yetkilerinin kaldırıldığını; kamulaştırma yapmaya Yetkili tüzel kişilerin, Anayasa ve yasalara uygun bir kamulaştırma işlemi yapmaksızın, bir kimsenin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malı bir hizmete tahsis ederek mal sahibinin taşınmaz üzerinde dilediği gibi kullanma hakkını engellemesi halinde taşınmaza kamulaştırmasız el koymuş sayılacağını; Yargıtay’ın 16.05.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı IBK’ı ile; taşınmazına, kamulaştırmasız el konulan malikin, el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmaz bedelini isteme hakkı olduğunun kabul edildiğini, bu durumda mal sahibinin el konulan taşınmazın bedelini talep ederek dava açması halinde taşınmazın el koyma tarihindeki bedeli değil, mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki değerinin belirlenerek tahsiline karar verileceğinin de açıkça vurgulanmış olduğunu; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 03.03.2008 tarihli, 2008/902 E. sayılı kararında, Dava konusu taşınmazın dere mutlak koruma alanında kaldığı nazara alınarak Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre değerinin belirlenip bedeline hükmedilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu; müvekkiline ait bulunan gayrimenkulün dere mutlak koruma alanında kalmasıyla, müvekkilinin kullanama ve tasarruf Yetkilerinin kısıtlanmış bulunduğunu, bu itibarla davalı idare tarafından müvekkile ait gayrimenkule kamulaştırma yapılmaksızın el atılmış olduğunu, . bu sebeple İSKİ tarafından kamulaştırmasız el atma sebebi ile müvekkili tarafından uğranılan zararın giderilmesi açısından tazminat davası açmak zaruretinin hasıl olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, el atılan dava konusu taşınmazın, kamulaştırmasız el atma sebebiyle bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsili ile gayrimenkulün davalı idare adına tesciline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açılmış, harca esas değer olarak 10.000 TL. gösterilmiştir. Davalı idare vekili, süresinde verdiği dilekçede görev itirazında bulunmuştur. İSTANBUL ANADOLU 6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18.4.2013 gün ve E: 2012/1047 sayı ile, görev itirazının reddine karar vermiştir. Davalı idare vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dosya örneği Danıştay Başsavcısına gönderilmiştir. DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Uygulama ve Öğreti"de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı; bu tanıma göre; idarelerin 2560 Sayılı Kanun ve bu kanun uyarınca çıkarılan yönetmeliklerle getirilen kısıtlamalar, 3194 sayılı İmar Kanununun 8"inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13"üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, dava dilekçesinde, Ömerli Baraj Gölü dere mutlak koruma alanı kapsamında kalan taşınmazın kamulaştırılması gerekirken kamulaştırılmadığı dolayısıyla fiili el atma olmamakla birlikte hukuki el atma yoluyla mülkiyet hakkına kısıtlama getirildiği, bu durumun da kamulaştırmasız el atma niteliğinde olduğu ileri sürülmek suretiyle, İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği ve bu Yönetmelik hükümleri uyarınca yapılan imar planı hükümleri uyarınca taşınmaz üzerinde tasarruf olanağı kalmadığından taşınmazın bedelinin tazminat olarak ödenmesine karar verilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; dava dilekçesinde mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, yukarıda da söylenildiği üzere, bir idari işlem olan Yönetmelik ve imar planlarından başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin Yönetmelik gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmakta olduğu; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 12 ve 13"üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı"nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2"nci maddesinin 1 "inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa"nın 10"uncu maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir. Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 30.9.2013 günlü toplantısında; l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa"nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı"nca davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı M. Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, Davacının sahibi olduğu taşınmazın, “Dere Mutlak Koruma Bandı” içerisinde kalması suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranılan zarara karşılık 10.000,00 TL"nin faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur. a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır. b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar. Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar. Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir. Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir. İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir. c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Dava dosyasında bulunan 29.4.2013 tarihli Teknik Bilirkişi Raporunda; davacıya ait dava konusu Tepeören 648 nolu parselin, 21000 m2miktarında tarla vasıflı kadastral parsel olduğu; parselin tamamının, ÖMERLİ BARAJI UZUN MESAFELİ KORUMA ALANINDA kaldığı; parselin20552.78 m2lik kısmının, 100 METRELİK YAPI YAKLAŞMA MESAFESİ içerisinde kaldığı; İSKI İçme Suyu Havzaları Yönetmenliğinin 6 maddenin dokuzuncu fıkrasının (g) bendine göre, derelerin ıslah kesitinin her iki yanında en az 10 metrelik dere işletme bandı ayrılır ifadesine göre, dava konusu 648 nolu parselin dereye paralel2516.50 m2lik alanının DERE İŞLETME BANDI içerisinde kaldığı; parselin yapı yaklaşma sınırı dışında447.22 m2yerinin kaldığı; parselde davalı idare tarafından yapılmış her hangi bir tesis bina ve inşaat bulunmadığı, davalı idare tarafından malikin mahallinde parselini kullanmasına engel olacak fiilen el atmasının olmadığı; parselin içerisinde toplamda1720 m2miktarında binalar bulunduğu belirtilmiştir. Olayda, davacı vekili tarafından, dava dilekçesinde, İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği gereği imar planlarında dere mutlak koruma bandı içerisinde bırakılarak, tasarruf hakkı kullanılamayacak şekilde kısıtlanan müvekkilinin taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, bir idari işlem olan Yönetmelik ve imar planlarından başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin Yönetmelik gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, Yönetmelik, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı vekilinin görev itirazının, İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE ilişkin İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.4.2013 gün ve E: 2012/1047 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 30.9.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.