Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/3161 Esas 2022/306 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3161
Karar No: 2022/306
Karar Tarihi: 27.01.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/3161 Esas 2022/306 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, kendisi hakkında yapılan takiplerin, davalıların aldığı teminat senetleri nedeniyle yapıldığını iddia ederek menfi tespit talep etmiştir. Davalılar ise davanın reddini savunmuşlardır. Birleşen davada ise davalı, senetlerin takibe konmasıyla ilgili itirazın iptalini talep etmiş, davacı ise bunun reddedilmesini savunmuştur. Mahkeme, davacının iddialarını yazılı delil ile ispatlayamadığı gerekçesiyle asıl davayı reddetmiş, birleşen davada ise takibin haksız olduğuna dair yeterli delil olmaması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, davanın asıl konusunun senetlerin teminat olarak verildiği olduğunu ve davalıların bu hususu mahkeme içinde ikrar ettiğini belirterek kararı bozmuştur. Buna göre, asıl davada davacının temyiz itirazları kabul edilmiş ve karar bozulmuştur.
HMK 188/1.m (İkrarın mahiyeti), HMK 189 (Tanık dinleme muvafakati), HMK 298 (Kesin delillerin nitelikleri)
6. Hukuk Dairesi         2021/3161 E.  ,  2022/306 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki asıl davada menfi tespit, birleşen davada itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde asıl davada davacı-birleşen davada davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    - K A R A R -
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan ...'ın müvekkili hakkında Aksaray 2. İcra Müdürlüğünün 2015/1950 Esas sayılı dosyasında 15.05.2013 tanzim, 24.12.2013 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli 3 adet bonoya istinaden, davalı ...'in de Aksaray 2. İcra Müdürlüğünün 2015/1951 Esas sayılı dosyasında 10.01.2012 tanzim, 15.06.2012 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli 1 adet bonoya istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yaptıklarını, her iki takibin toplam asıl alacak miktarının 200.000,00 TL olduğunu, takibe konu senetlerin teminat senetleri olduğunu ve daire teslimlerin güvencesi için verildiğini belirterek, takibe konu teminat senetleri nedeni ile davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
    Birleşen dosyada davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalının sözlü olarak arsa karşılığında daire alınacağı hususunda anlaştıklarını, davacının mülkiyeti davalıya devrettiğini, bunun karşılığında da takip konusu bonoyu aldığını, dairelerin 2014 yılı sonunda teslim edileceğinin taahhüt edildiğini, ancak bu edimin yerine getirilmemesi nedeniyle bonoların haklı olarak takibe konulduğunu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığından bonoların teminat bonosu olarak kabul edilemeyeceğini, senedin arkasındaki ibarenin de bu bonoların teminat bonosu olduğunu göstermeyeceğini, bononun sebepten mücerret olduğunu, davalının halen daireleri teslim etmediğini, icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptalini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davalılar ile dava dışı ...... Ltd. Şti. arasında sözlü olarak arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmede teslim edilecek dairelerin güvencesi olmak üzere takibe konu bonoların düzenlendiği, 2 adet dairenin karşılığı olmak üzere toplam: 300.000,00 TL'den 6 adet bono verildiği, bu bonoların üzerine daire karşılığı olduğu hususunda şerh verildiği hususunun davacı ve davalı taraf tanıkları, müşterek tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı ile sabit olmasına rağmen güvence bedeli olarak verilen bonoların takibe konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle asıl davada menfi tespit talebinin kabulüne, birleşen davada ise itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir.
    Kararın asıl dosya davalıları ve birleşen dosya davacısı tarafından temyiz edilmesi üzerine (kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 2017/3963 Esas - 2019/ 597 Karar ve 05.02.2019 günlü kararı ile, asıl davada davalıların tanık dinlenmesine muvafakatleri olmadığı halde dinlenilen davacı tanıklarına dayanarak davanın kabul edilmesinin doğru olmadığı, davacının iddialarını kanuni delillerle ispat etmesi gerektiği, birleşen davada ise takibe dayanak bonoda keşideci imzası bulunmayıp, bu şekilde davacının davalıdan alacaklı olduğu ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma sonrası mahkemece yapılan yargılama sonunda, asıl davada davacının, Yargıtay bozma ilamı uyarınca davalı tarafın tanık dinlenmesine muvafakat etmemesi nedeni ile tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı, teminat senedi olduğuna yönelik iddialarının yazılı delille ispat edilememesi nedeni ile asıl davanın reddine, birleşen davanın da mahkemece verilen ilk ret hükmünün yerinde görülüp yalnızca gerekçe yönünden bozulduğundan birleşen davanın da reddine karar verilmiştir.
    Karar, asıl dava davacısı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davaya konu senetler, kesin delil olup, kesin delile karşı kesin delille ispat zorunluluğu bulunmaktadır. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı savunma olarak ileri sürülen ve kesin delilin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler takdiri delille ispat olunamaz ve ancak kesin delille ispat edilebilir. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar, senet, yemin ve kesin hükümdür.
    Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir.
    Davada bir tarafça ileri sürülen bir vakıa iddiasının, mahkeme önünde karşı taraf ya da vekili tarafından ikrar edilmesiyle artık o vakıa, taraflar arasında çekişmeli olmaktan çıkar ve bunun sonucu olarak ispatı gerekmez. (HMK 188/1.m) İspatın gerekmediği bir halde ise, delilden söz edilemez. İkrar, tek taraflı bir usûlî işlem olarak, delil ikame faaliyetini ve ispat ihtiyacını ortadan kaldıran bir taraf beyanıdır. Mahkeme içi ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın yargılama içinde, mahkemeye karşı yapılması gerekir. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak yapılabileceği gibi; bir dilekçe veya layiha ile de vakıa ikrar edilebilir. Mahkeme içi ikrar, bir kesin delildir. Önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, İstanbul 2001, C:2, s:2045 ). Bununla birlikte ceza davasındaki (mahkemesindeki) ikrar da hukuk davasında geçerlidir (Kuru, s. 2047). Dolayısıyla hukuk davasında iddia edilen veya savunulan bir vakıanın ceza davası sırasında hukuk davasının taraflarınca kabul edilmesi yönündeki beyanları, hukuk davası için HMK’nın 188. maddesi gereğince mahkeme önünde ikrar niteliğindedir.
    Söz konusu açıklamayı somut uyuşmazlığımız bakımından değerlendirdiğimizde, davacı davaya konu senetlerin teminat olarak verildiğini göstermek için senetlerin arka yüzüne “bu senet 2/6 daire karşılığında verilmiştir” ibaresinin yazıldığını, ancak davalıların senet aslına zarar vermeyecek şekilde bu kısmı yırttıklarını iddia etmiş, Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/457 Esas sayılı dava dosyasında ... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen raporda da, asıl davaya konu senetler dahil “ödeyecek” ibarelerinin sol tarafındaki dikey kenar hattı boyunca senetlerin kesilmiş olduğu belirtilmiş, davalılar cevap dilekçelerinde de senet arkasında yazılı olan ibareyi kabul etmişlerdir. Davalılar ceza davasında, sanık olarak verdikleri ifadelerinde, o dosyada müşteki ... ile sözlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması konusunda anlaştıklarını, arsayı devrettiklerini, karşılığında 2 daire alacaklarını, teminat olarak da ... tarafından düzenlenen altı adet her biri 50.000,00 TL değerinde senet aldıklarını, ancak 1 yıl sonra arsaya gidip baktıklarında hiçbir faaliyetin olmadığını gördüklerinde senetleri takibe koyduklarını belirtmişler, aynı şekilde davaya cevap dilekçelerinde de benzer beyanlarda bulunarak takibe konu senetlerin teminat senedi olarak verildiğini ikrar etmişlerdir. İş bu durumda davalıların ceza mahkemesi ve davaya cevap dilekçelerindeki beyanları mahkeme içi ikrar mahiyetinde olup, mahkemece takibe konu senetlerin teminat olarak verildiğinin kabulü ile menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davada davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın asıl davada davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl davada davacı-birleşen davada davalı ...'ya iadesine,
    karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 27.01.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara